AK Parti'nin seçim beyannamesinde baÅŸkanlık sistemine yönelik genel çerçevenin belirlenmesiyle, kamuoyunda modelin nasıl olacağına dair tartışmalar arttı. Her ne kadar klasik parlamenter sistemi güçlendirme baÄŸlamında tezler üretilse de, bu seçim sürecinde baÅŸkanlık modeli tartışması daha ön planda olacaktır.
Türkiye'nin genelde siyasal sistem, özelde baÅŸkanlık sistemi uzun yıllardır liderler minvalinde tartışıldığından sistemin deÄŸiÅŸimine karşı çıkan taraflar, argümanlarını daha çok tartışmayı baÅŸlatan aktörlerin konumuna ve özelliklerine dikkat çekerek gerekçelendirdiler. Bugünkü tartışma da benzer bir biçimde kiÅŸiselleÅŸtirilerek, doÄŸrudan ErdoÄŸan'ın nasıl bir baÅŸkan olacağına odaklandı. Dolayısıyla bir türlü, Türkiye'nin siyasal ve ekonomik istikrarını saÄŸlayacak, demokrasisini konsolide edecek ve en nihayetinde siyasal sistemin kurumsallaÅŸmasını ortaya çıkaracak uygun müzakere ortamı saÄŸlanamadı.
Bu ve bundan sonraki birkaç yazıda Türkiye için baÅŸkanlık modelinin temel parametrelerini ve dinamiklerini tartışmaya çalışacağım. Ancak, model tartışmasına geçmeden, bir kaç hususun altını çizmek istiyorum.
Bugüne kadar Türkiye'de "parlamentarizmin krizi" ve tutarsız koalisyonların ortaya çıkardığı siyasal istikrarsızlığı aÅŸmak için tartışmalar iki ana eksende yürütüldü. Birincisi halı hazırda tartıştığımız siyasal sistem deÄŸiÅŸimi, diÄŸeri ise seçim sisteminin deÄŸiÅŸtirilmesine yönelik çabalardı. 2000'li yıllara kadar, uygulanması ve düzenlenmesi daha kolay olduÄŸu için, siyasal sistemin yeniden dizaynına yönelik çabalar sürekli seçim sisteminde yapılan deÄŸiÅŸikliklerle saÄŸlanmaya çalışıldı. Bu minvalde 1945 sonrası çok partili hayatın baÅŸlamasından itibaren seçim sisteminde çok farklı uygulamalara gidilmesine raÄŸmen, istenilen sonuç elde edilemedi.
PARÇALANMIÅžLIK ENDEKSÄ°
Seçim sisteminde, birçok deÄŸiÅŸiklik yapılmasına raÄŸmen, istenilen sonucun elde edilememesi, aslında seçim deÄŸiÅŸikliklerinin amacının temsilde adaleti ve yönetimde istikrarı saÄŸlamaya dönük olmaktan çok; dizayn siyaseti temelinde, 'anti-sistem partisi' olarak adlandırılan siyasal yapıların sistemden dışlanmasıyla ilgiliydi. Veya darbe dönemlerinin hemen ardından yapılan düzenlemelerde olduÄŸu gibi, vesayetçi blokların çıkar alanlarını geriletecek bir siyasal partinin güçlü iktidar olmasını engellemeye yönelikti.
Bugün de baÅŸkanlık sistemini, siyasal ve ekonomik istikrar temelinde ve demokrasinin konsolide edilmesi baÄŸlamında tartışanlara yönelik en basit karşı argümanlardan biri, batı Avrupa'da yürüyen koalisyon dönemlerini ve kiÅŸi başına düÅŸen milli gelirleri tablolaÅŸtırarak, Türkiye'nin de koalisyonla yönetilmesi durumunda pekala demokratikleÅŸme ve ekonomik büyümeyi saÄŸlayacağı tezidir.
Bu argümanı savunanlara verilebilecek en iyi cevaplardan biri, ekonomi kulübü olan TÜSÄ°AD'ın 1990'ların ikinci yarısında hazırlattığı siyasal ve ekonomik sistemde istikrarın saÄŸlanmasına yönelik 'seçim sistemi tasarımları' baÄŸlamındaki raporlara ve yine 2002 öncesi bu baÄŸlamda hazırlanan diÄŸer raporlara bakmalarını tavsiye etmektir. Gerçi bu çevreler, bugün özellikle güncel siyaseti merkeze koyarak ErdoÄŸan siyaseti üzerinden meselelere baktıkları için, o dönemde savundukları tezleri yüksek sesle dillendirmekten kaçınmakta hatta tam tersini savunabilmektedirler. Tam da bu çeliÅŸkiler için bu raporlara bakılmalıdır.
Raporlarda siyasal yapıdaki 'parçalanmışlık endeksi' merkeze konarak, saÄŸ ve sol merkezde iki güçlü kitle partisinin bulunmasının önemi dile getirilirdi. ÖrneÄŸin TÜSÄ°AD, 1998 raporunda Türkiye siyasetinin ve toplumsal sosyolojisinin, yakın gelecekte bir'hakim parti' çıkaramayacağına da atıfta bulunarak ÅŸu tespiti yapmaktaydı: "Koalisyon hükümetleri, kaçınılmaz hale gelen demokratik ya da ekonomik reformlarda ve kararlarda yeterince etkili olamayacaktır. Dolayısıyla da siyasal istikrarsızlık gündemi iÅŸgal etmeye devam edecektir."
Ancak, bu tartışmalarda göz ardı edilen husus seçim sistemi deÄŸiÅŸimi üzerinden siyasal yapının kurumsallaÅŸamayacağı gerçeÄŸiydi.
Sonuç olarak, geçmiÅŸ tecrübelerin de ortaya çıkardığı, siyasal sistemde iyileÅŸtirme ya da deÄŸiÅŸim çabalarının konjonktürel siyasi pozisyonların ötesinde tartışılmasının gerekli olduÄŸudur. Türkiye için baÅŸkanlık modeli tartışmalarında mevcut siyasi sistemin uygulanmasında yaÅŸanan problemlerin tam olarak tespitinin ardından, köklü bir çözümü ortaya koyacak bir çerçeve oluÅŸturulmalıdır. BaÅŸkanlık sisteminin farklı konfigürasyonları arasındaki uygulama süreçleri iyi analiz edilmeli, yerli kodlar merkeze konularak model inÅŸa edilmelidir.
[Sabah Perspektif, 25 Nisan 2015]