SETA Ankara’da ‘’Türkiye’deki Suriyelilerin Eğitiminde Yol Haritası: Fırsatlar ve Zorluklar’’ başlıklı bir panel düzenlendi. SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Muhittin Ataman’ın koordinatörlüğünde gerçekleşen panelde; UNICEF Türkiye Temsilcisi Philippe Duamelle, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci ve SETA Eğitim Birimi Araştırmacısı İpek Coşkun konuşmacı olarak yer aldılar.
Coşkun: “Eğitim ve istihdam olanakları sağlanmaması durumunda kayıp bir Suriyeli nesil ortaya çıkabilir”
İlk konuşmacı olan SETA Eğitim Birimi Araştırmacısı İpek Coşkun, SETA’nın hazırladığı “Türkiye’deki Suriyelilerin Eğitiminde Yol Haritası” raporunun sunuşunu gerçekleştirdi. Konuşmasında Coşkun, Milli Eğitim Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nden alınan verilerle Türkiye’deki eğitim çağındaki Suriyeli çocukların genel bir profilini çıkardı. Bu verilere göre Türkiye’de 0-18 yaş aralığında okullaşması beklenen 1.277.018 çocuğun mevcut olduğunu belirten Coşkun, bunun dinamik bir nüfus olmasının bir avantaj olduğunu ancak eğitim ve istihdam olanakları sağlanamazsa bunun dezavantajlı bir duruma dönüşüp kayıp bir nesil ortaya çıkabileceğini ifade etti.Diğer önemli bir husus olarak 0-4 yaş grubuna da değinen Coşkun, bu gruptaki çocukların Türkiye’de doğduğunu ve sayılarının 364 bin 974 gibi oldukça ciddi bir sayıya sahip olduğunu ve bu yaş grubunun da okullaşması gerektiğinden bahsetti. Bunlara ek olarak, Türkiye’de okullaşan toplam Suriyeli çocuk sayısının 311.259 olduğuna değinen Coşkun, hala okullaşamamış olan 523.583 çocuk daha olduğunu belirtti. Coşkun, bunun hem Türkiye için hem de Suriye’nin geleceği için endişe verici olduğunu ifade etti. Okullaşan kız çocuklarının sayısının erkek çocuklardan daha fazla olduğunu ifade eden Coşkun, bunun sebebinin erkek çocuklarının ailelerine destek olmak amacıyla çalışmaları olduğunu belirtti. Coşkun, sınıf düzeylerine göre bakıldığında ise ilköğretimde okullaşma anlamında ciddi bir sıkıntı yokken, ortaöğretimde özellikle ara sınıflarda öğrenci sayısının azaldığını ifade etti.
Son olarak üç ana sorundan bahseden Coşkun, bunlardan ilkinin Suriye’de ara sınıflarda eğitim görmekte iken Türkiye’ye gelen çocukların okullaşması konusu olduğunu ve bunun kayıp nesil meselesinde en kritik hususlardan biri olduğunu ifade etti. Başka bir sorun alanı olarak Geçici Eğitim Merkezlerinin geleceğinin belirsizliğinden bahseden Coşkun, son olarak dil meselesinin oldukça kritik olduğuna ve bu alanda bir politika geliştirilmesinin elzem olduğuna değinip konuşmasını sonlandırdı.
Duamelle: “İmkânların arttırılmamasın çocuk işçiliği, çocuk gelinler ve radikalleşme gibi çok daha büyük maliyetleri olabilir”
İkinci konuşmacı olan UNICEF Türkiye Temsilcisi Philippe Duamelle, Türkiye’nin 2.7 milyon Suriyeliyi misafir ederek büyük bir cömertlik örneği gösterdiğini ifade ederek başladığı konuşmasını eğitimin Suriyeliler için neden önemli olduğu konusu ile devam ettirdi. Eğitimin temel bir hak olduğundan bahseden Duamelle, Türkiye’nin bu çocuklar için sağladığı eğitim hizmetinin yalnızca bu çocukların geleceği için değil, Suriye’nin geleceği için de oldukça önemli olduğuna değindi. Suriyeli çocukların bir noktada geri dönüp ülkelerini yeniden inşa edecek bireyler olacağını söyleyen Duamelle, verilecek eğitimle bu çocukların kayıp nesil olmasının da önüne geçilebileceğinden bahsetti. Bu sebeple UNICEF’in Milli Eğitim Bakanlığı ile el ele çalıştığını söyleyen Duamelle, kamplarda bu şekilde 330 bin çocuğa eğitim verildiğini ifade etti. Bunun oldukça yüksek bir rakam olduğundan bahseden Duamelle, bunun Türkiye hükümetinin hanesine yazılması gerektiğini söyledi. Diğer taraftan, hâlâ eğitime erişemeyen oldukça yüksek sayıda çocuk olduğundan bahseden konuşmacı, Geçici Eğitim Merkezlerinin iyi bir fikir olduğunu belirtti. Çünkü, Geçici Eğitim Merkezlerinin Türkiye’ye göç eden ve başka hiçbir çaresi olmayan çocuklara iyi bir fırsat sunduğunu; Suriyeli gönüllü öğretmenlerle Suriye müfredatına bağlı bir şekilde Arapça eğitim verdiğini ifade eden Duamelle, buna karşın okullaşmamış olan %50’lik bir kesimin daha bulunduğunu ve bu çocukların da okullaştırılması gerektiğini ifade etti. Bütün öğrencilerin örgün eğitime dahil olmayacaklarını, bu anlamda mesleki eğitim ve yaygın eğitim imkanlarının da güçlendirilmesi gerektiğini ifade eden Duamelle, aksi halde, bu durumun çocuk işçiliği, çocuk gelinler ve radikalleşme gibi çok daha büyük maliyetleri olabileceğinin altını çizdi.Demirci: “Geçici Eğitim Merkezleri’ndeki öğrenciler üç sene içinde Türkiye eğitim sistemine dahil edilecek”
Son konuşmacı olan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci, Türkiye’nin eğitim dahil olmak üzere genel politikasını ambulans neviden müdahaleler olarak değerlendirdi. Bürokrasinin görevinin politikacıların ürettiği politikanın realize edilmesi olduğu ifade eden Demirci, Türkiye’nin göç bağlamında bir politikasının olmamasının yapılan işlerin niteliğini de etkilediğini belirtti. 2011 yılında Geçici Eğitim Merkezleriyle başlayan eğitim sürecinin hedefinin Suriyeli çocukların döndüklerinde yarıda bıraktıkları eğitimlerine devam edebilmeleri olduğunu ama süreç işledikçe ve Türkiye, bu çocukların yakın zamanda geri dönmeyeceğini gördükçe politika yapım süreci paradigmasında da mecburi bir değişikliğe gitmek zorunda kalındığını ifade etti. Bundan sonraki süreçte de bu çocukların daha ne kadar Türkiye’de kalacaklarını öngörmenin mümkün olmadığını ifade eden Demirci, mevcut durumda önemli olanın bu çocukların Geçici Eğitim Merkezlerinden aldığı sertifikaların daha sonraki hayatlarında geçerli olması meselesi olduğunu söyledi. Demirci, geçici Suriye hükümetiyle de bu konuların üzerinde birlikte durulduğunu belirtti. Son olarak geçici eğitim merkezlerinin tedricen “Geçiş Eğitim Merkezi”ne evrilerek üç sene içinde sonlandırılıp, buralardaki öğrencilerin de Türkiye eğitim sistemine dahil edileceğini ifade etti.Panel, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
[efsflexvideo type="youtube" url="https://www.youtube.com/watch?v=u9wIZDltMu0" allowfullscreen="yes" widescreen="yes" width="420" height="315"/].