SETA > Atölye |
Telafi Siyasetinden Tasfiye Siyasetine MHP'de Muhalif Hareket

Telafi Siyasetinden Tasfiye Siyasetine: MHP'de Muhalif Hareket

MHP'deki muhalif harekete, 7 il teşkilatını feshederek cevap veren Bahçeli yönetimini önümüzdeki süreçte daha sıkıntılı günler bekliyor.

Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) Şubat ayının ortasından itibaren sular durulmuyor. Parti yönetimi Muğla, Çankırı, Edirne, Konya, Sakarya, Rize ve en son Kütahya il teşkilatlarını kapatarak, muhalefeti, başka bir deyişle ağırlığı Türk-İslam Ülkücülerinden oluşan ve geride bıraktığımız Kasım ayında gerçekleştirilen partinin 10. Olağan Kongre’sinde Koray Aydın’ı destekleyen kesimleri tasfiye etmeye başladı. MHP’nin özellikle 2012 yılında geleneksel (milliyetçi-muhafazakâr) tabanına yönelik yürüttüğü telafi politikasını bir yana koyarak, yeni yılın başlarından itibaren geniş çaplı bir tasfiye operasyonuna girişmesi dikkat çekiyor. Bu tasfiye operasyonunun altındaki dinamikler, sürecin ne zaman başladığı, nereye evrildiği ve mevcut muhalefetin portresine dair yapılacak çözümlemeler sadece parti üst yönetimi ile muhaliflerin arasındaki ilişkileri anlamaya yönelik değil, aynı zamanda partinin genel siyasi performansı ve gidişatını da kavramaya yardımcı olabilecektir.

MUHALEFETİN ORTAYA ÇIKIŞ DİNAMİKLERİ

MHP’nin tarihsel arka planının ve ideolojik konumunun lider-doktrin-teşkilat ekseninde oluştuğu ve bu yapının hâlâ güçlü olduğu dikkate alınacak olunduğunda ayrıca Ülkücü Hareket’in partileştiği ilk zamanlardan itibaren sayılı genel başkan tarafından yönetildiği de göz önünde bulundurulduğunda, MHP’nin parti içi muhalefete tahammül eşiğinin tarihsel olarak yüksek olmadığı görülebilir. Zira 1991 yılında partiden ayrılıp bugün Büyük Birlik Partisi (BBP) kadrolarında siyaset yapan, zamanın parti içi muhalefetinin ülke ve parti meselelerine yönelik düşünceleri, parti yönetiminden daha farklı bir konumdaydı. Dönemin parti içi muhalefeti, parti yönetiminden farklı ideolojik bagajı ve sosyal formasyonları(1) sonucunda yıldırma ve baskı politikalarına maruz kalmış ve MHP’den ayrılmak zorunda bırakılarak, kendi partilerini kurmuşlardı. Bu tarihsel tecrübe anımsandığında bile geçmişten günümüze MHP’de, partinin statükocu yapısına karşı muhalefet yapmanın maliyetinde pek bir değişiklik olmadığı görülebilir. MHP’nin aradan geçen 21 seneye rağmen parti içi muhalefete bakışında bir ilerleme olmadığını, hatta tarihinde ilk kez yenilik ve değişim talebiyle muhalif olan il teşkilatlarını kapatmaya gidecek kadar radikalleştiğini geride bıraktığımız günlerde yaşanan tasfiye operasyonlarından anlayabiliriz.

Parti yönetimini il teşkilatlarını kadrolarıyla beraber kapatmaya götürecek denli büyüyen muhalefetin ortaya çıkışındaki anahtar kavramın taban nezdinde duyulan “memnuniyetsizlik” olduğunu ifade etmek gerekir. Bu memnuniyetsizliği üreten birçok dinamikten bahsedilebilir.

İlk olarak, partinin 12 Eylül Referandumu’nda takındığı ‘Hayır’ tutumunun milliyetçi-muhafazakâr seçmen nezdinde ciddi rahatsızlık uyandırdığı ifade edilmelidir. 12 Eylül Referandumu’nda MHP, hem Yeni Türkiye’ye hem de cunta yönetiminin yargılanmasına “hayır” diyerek, zamanın ruhuna ve tarihin akışına ters gelen, üstelik siyasal-toplumsal geleneğiyle de örtüşmeyen, tabanının geçmişte darbe yönetiminden çektiği sıkıntılara sırtını dönen bir tavır takınmıştır. Partinin yürüttüğü “Hayır” kampanyasına rağmen, MHP’nin İç ve Orta Anadolu’daki tabanını oluşturan Kırıkkale (%69), Kırşehir (%59) Çorum (%68), Sivas (%77), Yozgat (%77), Nevşehir (%68), Tokat (%64) gibi kentlerden yüksek oranda “Evet” oyu çıkması, partinin referandumdaki pozisyonunun tabanına karşı ne denli