SETA > Atölye |
Baykal'ın Grup Konuşması Nasıl Okunmalı

Baykal'ın Grup Konuşması Nasıl Okunmalı?

CHP'nin eski liderinin, Türkiye siyasetinin genelinde ve CHP özelinde değişime karşı bir duruş sergilediği söylenebilir.

Ana muhalefet partisi açısından geride kalan haftanın kuşkusuz en önemli gelişmesi, eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın bu kez Antalya Milletvekili sıfatıyla üç yıl aradan sonra Meclis grubuna hitap etmesiydi. 12 Şubat Salı günü kapalı bir toplantıda yaşanan bu gelişme, kamuoyunda ana muhalefet partisi içerisinde yaşandığı varsayılan yeni bir liderlik mücadelesi ekseninde yorumlandı.(1) Parti kulislerinde ve basında bu gelişme, eski liderin Kemal Kılıçdaroğlu’na meydan okuması olarak yorumlandı. Öte yandan spekülasyonlara prim vermek yerine Baykal’ın sözlerinin sembolik değeri ve içeriği üzerine konuşmak daha anlamlı olacaktır. Bu perspektiften bakıldığında CHP’nin eski liderinin, Türkiye siyasetinin genelinde ve CHP özelinde değişime karşı bir duruş sergilediği söylenebilir.

BAYKAL’IN GERİ DÖNÜŞÜ: STATÜKONUN SEMBOLİZMİ

Deniz Baykal’ın Meclis grubuna hitabı, kamuoyunda alışılageldiği üzere sembolik değeri üzerinden ve magazin değeri açısından yorumlandı. 2010 yılındaki istifasından beri parti içi iktidar mücadelesine taraf olmamaya özen gösteren ve ancak istisnai durumlarda parti yönetimini eleştiren Baykal, basında yer alan değerlendirmelerde ana muhalefet partisi içerisinde yeni bir liderlik krizinin tarafı olarak görüldü. Bir başka deyişle kamuoyunun CHP’ye bakışını son üç yıldır belirleyen değişim-statüko ikiliği ve liderlik tartışmaları, Baykal’ın konuşması sonrasında yeniden üretilerek kısır döngüyü beslemeye devam etmiş gözüküyor. Oysa eleştirilerin parti yönetimine değil, partinin yenilikçi kanadına yönelik gerçekleştirilmesinin yanı sıra, Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının açıklamaları soğukkanlı karşılayarak gündemden düşürme çabaları, en azından yakın gelecekte bir liderlik krizi yaşanmayacağını ortaya koyuyor.

ULUSALCI MUTABAKAT ARAYIŞI

Öte yandan aşağıda tartışacağımız somut göstergeler, Deniz Baykal’ın partinin direksiyonuna geçmek yerine hem Kılıçdaroğlu’na koltuğunu koruma olanağı tanıyan hem de parti içerisindeki ulusalcı-yenilikçi mücadelesini ilk grup lehine sonlandıracak yeni bir uzlaşma zeminini tahkim eden bir rol benimsediğini ortaya koyuyor. CHP açısından bildiğimiz anlamıyla değişim gündeminin rafa kaldırılması anlamına gelecek bu yeni mutabakat, üç temel özelliğiyle dikkat çekiyor:

  1. Deniz Baykal, ana muhalefet partisini yönettiği dönemdeki siyaset anlayışını partiye geri getirmeye çalışıyor. “Direniş” olarak tanımlanabilecek bu yaklaşım, Anayasa’dan partinin re-organizasyonuna kadar geniş bir yelpazede ana muhalefetin Türkiye’de yaşanan değişim sürecinde rol oynaması durumunda zarar edeceği varsayımından hareket ediyor.
  2. Bu açıdan Baykal’ın CHP tahayyülü, Kılıçdaroğlu döneminde merkezde kendisine yer açmaya çalışan partiyi yeniden kimlik partisi hüviyetine kavuşturarak tepkisel bir muhalefet anlayışının kapısını aralıyor.
  3. “Partinin çizgisi ulusalcılıktır” mesajı, Kılıçdaroğlu döneminde CHP’de siyaset yapmaya başlayan farklı isimlere gözdağı verirken, zayıflayan merkezi otoriteyi yeniden tahkim etme arzusunu ortaya koyuyor.
PARTİ İÇİ AKTÖRLÜK MÜCADELESİ

CHP’de Kılıçdaroğlu’nun aktörlük serüveninin, ana muhalefet partisinin yeni Türkiye siyasetinde oynayacağı rolü de yakından ilgilendirdiğini daha önce kaydetmiştik. Bu aktörlük mücadelesinin parti içerisinde –özellikle seçimlerden alınacak sonuçlar ışığında- yeni bir iktidar pazarlığını beraberinde getirmesi beklentiler dâhilindedir. (Bu durum, başarısızlık durumunda ulusalcı bir meydan okuma şeklinde tezahür edebileceği gibi, başarı durumunda yenilikçilerin daha somut kazanımlar araması şeklinde de meydana gelebilir.) Bu çerçevede Baykal’ın konuşması not düşülmesi gereken, ancak tek başına kamuoyunda yer alan iddiaları spekülasyondan öteye götürmeyen bir gelişme olarak görülmelidir.

___________________________________________________________

1- Mahmut Övür, “Baykal’ın hamlesi”, Sabah, 14 Şubat 2013.