15 Temmuz hain darbe girişiminin seyrini değiştiren Ömer Halisdemir'in şehadete gitmeden önce güvenlik kameraları tarafından çekilmiş son görüntüleri var gözümün önünde. Biz kimiz ve neden buradayız sorularının cevaplarını bir kez daha veren görüntüler. Ulu dağları kıskandıran bir heybet, tarihin en büyük kahramanlarından miras bir cesaret, düzgün adamlara has bir vakar ve tevazu... Bir yumruğu sıkılı.
Az sonra o yumruğu kurşun yapıp böğrüne saplayacak namertlerin.
Ömer Halisdemir 15 Temmuz gecesi sadece silahındaki kurşunları Semih Terzi isimli şerefsizin bedenine boşaltmadı. Aynı zamanda o yumruğu hak ve batıl mücadelesinin kendinden önceki tüm adamları gibi batılın yüzüne yerleştirdi. Hakka yaraşır bir mertlikle, düşmanının yüzüne, önünü ardını düşünmeden vazifesini yerine getirdi.
Toplumsal kutuplaşmadan bahsediyorlar. Türk toplumunun bölündüğünü söylüyorlar. Biz ve siz diye toplumun ayrıştığından şikayet ediyorlar. Evet aramızda kalın bir çizgi var. O kalın çizgi Halisdemir'in sıkılı yumruğudur. O yumruk bizi sizden ayırır. Ama bu bildiğimiz ayrımlardan değil. Sağ ve sol değil, laikle muhafazakar değil, o parti ile bu parti değil. Namuslu ile namussuzun, ahlaklı ile ahlaksızın, cesur ile korkağın, hain ile sadığın, satılık ile vatanseverin ayrımı. O yumruğun bir tarafında mukaddesatı için canını verenler var, diğer tarafında bankamatik kuyruğuna girenler. Bir tarafta bu ülke için ölenler, diğer tarafta burada yaşanmaz diyerek çekip gidenler. Bir tarafta çalışanlar var, diğer tarafta konuşanlar...
O yumruk dünyanın en eski hattını çiziyor. İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıyor.
Anamızın ak sütü gibi helal bir ayrışma bu. Boğazından anasının ak sütünden sonra helal lokma geçmemişlerle, bir ömür boyu helal lokma yemeye çalışanları birbirinden ayırıyor. Çok şükür bu ayrışmada Halisdemir bizim tarafımızda, biz de onun tarafındayız.
Peki 'siz' neredesiniz?
DEMEK Kİ OLUYORMUŞ
Yıllardır bu ülkede siyaset kurumu sistematik olarak itibarsızlaştırıldı.
Kendisi milletvekilinden fazla para kazanan gazeteciler milletvekili maaşı ile yatıp, milletvekili maaşı ile kalktılar.
Sözde dürüst gazeteciler kamu harcamalarının şeffaflaştırılmasını kamu adına istediler ama ülkenin savunma bütçesinin nereye harcandığını sorgulamak nedense hiç akıllarına gelmedi. Milletvekili dokunulmazlığını kendilerine dert edindiler ama atanmışların dokunulmazlığını hiç duymadık ağızlarından. Sivil siyaseti bilerek ve isteyerek yolsuzlukla ve hırsızlıkla eş tutmaya çalıştılar. Kendinden başka bir şeyi düşünmeyen, memleket menfaati için bir araya gelemeyen, devamlı didişen ve kavga eden siyasetçi imajı çizdiler. Eski Türkiye'nin kayıkçı kavgasına benzeyen siyaseti de bu imajı desteklemek için yeterince malzeme verdi.
Şimdi ise tamamen farklı bir tablo var karşımızda. AK Parti ve MHP ülkenin menfaati için bir araya geliyorlar, ittifak kuruyorlar. Birinin ak dediğine diğerinin kara dediği bir iktidar muhalefet ilişkisi değil, ülkenin selameti için aynı yöne bakıp aynı şeyleri söyleyebilen siyasi partiler var artık. Demek ki oluyormuş!
Partiler ve fikirler farklı olsa da ortak paydada buluşmak mümkünmüş.
Rekabet devam etse de, işbirliği mümkünmüş. Siyaset sorun değil çözüm üretebiliyormuş. AK Parti ve MHP'nin ittifakı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişin kazasız belasız gerçekleşmesinin yanında böyle bir sembolik anlamı da barındırıyor.
CEVABI BELLİ SORU
CHP lideri Kılıçdaroğlu Zeytin Dalı Operasyonu Afrin kent merkezine uzanmasın derken, PKK ile Esad rejimi Türkiye Afrin'e girmesin diye işbirliği yapmaya çalışıyorlar. Sizce de fazla büyük bir tesadüf değil mi?
[Takvim, 21 Şubat 2018]