SETA > Yorum |
Mısır'ın quot Katılımcı' Darbesi

Mısır'ın "Katılımcı' Darbesi

Mısır'da demokrasinin ana kıstasının seçimler değil herhangi bir gün bir meydanı dolduran kalabalıklar olduğunu öğrendik ve darbecilerin bile demokrasi kelimesini telaffuz edebilmesi garabetini yaşamaktayız.

Mısır’da nerden bakarsanız bakın elinizde kalacak bir darbe oldu. Seçilmiş cumhurbaşkanının alaşağı edilmesinden, anayasanın askıya alınmasına, Müslüman Kardeşler’in (İhvan) liderlerinin tutuklanmasından TV kanallarının kapatılmasına kadar azı olmayan fazlası olan bir darbe...
Fransızların “bizde kediye kedi derler” diyemediği, Amerikalıların darbe kelimesini telaffuz etmeden “görevden alınma” dediği, bizdekilerin de net bir şekilde darbeyi kınamak yerine “demokrasi sandık değildir” tarzı kelime oyunlarına girdiği bir darbe...
Demokrasinin ana kıstasının seçimler değil herhangi bir gün bir meydanı dolduran kalabalıklar olduğunu öğrendik ve darbecilerin bile demokrasi kelimesini telaffuz edebilmesi garabetini yaşamaktayız.

“İSTEMEZÜK” İTTİFAKI

Devrim sonrası dönemde Türkiye’dekine benzer bir “istemezük” ittifakı Mısır’da da peyda oldu. Bir tarafta Mısırlıların fülul dediği Mübarek rejimi artıkları; diğer taraftan da seçimlerde hezimete uğramış Hamdin Sabbahi ve Amr Musa gibi figürler, Muhammed El-Baradei gibi hiçbir siyasi maliyet almadan iktidara konabileceğini düşünen global bürokratlar, devrimden umduğunu bulamamış sokak hareketleri ve bu ittifakın Körfez destekli üyesi Selefi Nur Partisi.

En büyük ortak noktaları “istemezükçülük” olan bu ittifaka her parti kendi gündemiyle katıldı. Mübarek rejimi artıklarının gündemi oldukça açık: Kaybedilme tehlikesi olan (Dikkat: Henüz kaybedilmemiş) siyasi ve ekonomik ayrıcalıkların korunması. Çünkü Irak’takinin aksine Mısır’da devrim sonrası bir Mübareksizleştirme operasyonu ile fülul tasfiye edilmemişti. Hâlâ ordudan medyaya, ekonomiden akademiye kadar sürdürdükleri etkinlikleriyle son iki senelerini İhvan’ın hareket alanını daraltmayla geçiriyorlardı.

Sabbahi, Musa ve El-Baradei gibi her biri cumhurbaşkanlığı hayaliyle yaşayan “liberal ve seküler” figürler de seçimler de liderliğin yolunun seçimden değil askerden geçtiğini devrimden kısa süre sonra anlayan ekiptendi.
Sokak hareketleri ise devrim sırasında dışa vurdukları enerjilerini siyasi bir tabana devşirmekte başarısız olduklarından, seslerini çıkarmanın yolunu arıyorlardı. Mursi karşı kurulan Temerrüd ittifakı, bu hareketlere tam da böyle bir platform sundu.

SELEFİ DARBECİLİK

Nur Partisi ise fiziken en çok şaşırtan ideolojik olarak ise hiç şaşırtmayan bir şekilde darbeci ittifaka girdi. 25 Ocak Mısır Devrimi’nden itibaren şimdiye kadar Suriye’ye harcadığı paranın çok daha fazlasını Mısırlı Selefi hareketler için harcayan Suudi Arabistan’ın İhvan düşmanı pozisyonu, Tüm Selefilerin olmasa da Nur Partisi’nin General Abdulfettah El-Sisi’nin arkasında darbe fotoğrafına girmesine sebep oldu.

Nihayetinde, İhvan’la “seçimi siz kazanın, Mısır’ı biz yönetelim” şeklinde bir işbölümü arzulayan muhalefete, asker “görev sizin” dedi ve “katılımcı bir darbe” hayata geçirildi.

Muhalefetin başvurduğu şiddeti, Mursi’nin Sabbahi’ye geçen yaz cumhurbaşkanlığı yardımcılığını teklif etmesini, kabinenin ve valiliklerin sadece %30-40’ının ve Anayasa Komisyonu’nun 100 üyesinden sadece 32’sinin İhvan’dan olduğunu, muhalefetin parlamentonun feshedilmesini alkışladığını ve ulusal diyalog tekliflerine “istemezük” cevabı verdiğini de tarihe not düşmek gerekir.

Mursi’nin kendisinin de kabul ettiği hatalarının en fazla bir sonraki seçimde kendisine kaybedilen oy olarak dönmesi gerekirken şu an geldiğimiz nokta, sadece Mısı