6-8 Ekim 2014 şiddet olaylarının soruşturulması bağlamında gözaltına alınan 20 HDP’liden 17’si tutuklandı. Şüphelilere isnat edilen suçlar arasında, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma”, “öldürme ve öldürmeye teşebbüs”, “suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla silahla birden fazla kişi ile yağma” gibi bir fiiller var. Suçlama dosyasında, 37 cinayet, 27 cinayete teşebbüs, 15 yağma ve 400’den fazla yaralama var.
Hatırlanacağı gibi, 6-8 Ekim Kobani olaylarında, 35 il ve 96 ilçeye yayılan şiddet eylemlerinde 37 kişi hayatını kaybetmiş, 326’sı güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 761 kişi yaralanmıştı. Ayrıca, 197 okul yakılmış, 269 kamu binası tahrip edilmiş, bin 731 ev yağmalanmış ve önemli bir kısmı devlete ait olmak üzere toplamda bin 230 araca zarar verilmişti. 16 yaşındaki Yasin Börü kurban eti dağıtırken vahşice katledilmişti.
Devam eden Kobani soruşturması ile ilgili, 7 HDP’li milletvekili hakkında fezleke hazırlanması ve HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, HDP’nin kapatılması ile ilgili tartışmaları da bir kez daha gündemin ön sıralarına getirdi.
Sizin de dikkatinizi çekiyordur. “PKK sizi tükürüğünde boğar”, “Sırtımızı YPG’ye dayadık” ve “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” gibi söylem ve eylemlerle şiddeti destekleyen, teröre yardım eden ve açıkça PKK ile organik bağı olan HDP’liler tutuklandığında ve ceza aldığında, doğrudan HDP’yi savunamayan çevreler, “madem HDP’liler suçlu niye partileri kapatılmıyor” gibi bir argümanla tartışmayı başka bir mecraya çekmeye çalışıyorlar.
Bu kapatma konusuna gelmeden önce birkaç hususun altını çizelim.
PKK terör örgütü ve destekçisi etnik milliyetçi Kürt siyasi hareketi, 1990’ların ilk yarısında “demokratik mücadeleyi” çok da önemsemiyorlar hatta küçümsüyorlardı. DEP’li milletvekillerinin tutuklanmasının ardından, yurt içinde ve dışında kendileri açısından kullanışlı bir propaganda malzemesinin oluştuğunun farkına varınca strateji değiştirdiler.
Kendi jargonlarıyla, “silahlı mücadelenin arka bahçesi olarak” gördükleri partileri, “legal demokratik mücadele” söylemi ile pazarlamaya çalıştılar.
1990’lardan bugüne kurdukları, HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve HDP gibi partiler hiçbir zaman terörle arasına mesafe koymadı. Bu partilerin hepsi istisnasız, terör örgütüne “legal alanda” destek veren yapılardı. Bu partiler aynı zamanda, yine kendi jargonlarıyla, “PKK’nın kitle bağlantısını kuran”, PKK’ya eleman devşirmek için zemin olarak kullanılan, PKK’ya katılacaklara “politik bilinç” sağlayan aparatlardı.
PKK terör örgütüne organik bağından ve desteğinden dolayı bu partiler sürekli kapatıldı. Yargının verdiği kapatma kararını, PKK ve destekçisi etnik milliyetçi partiler ve oluşumlar içeride ve uluslararası alanda bir propaganda malzemesi olarak kullandı. “Kendilerine demokratik alanda mücadele hakkı tanınmadığı için terör eylemlerinin arttığı” propagandasını kapatılan partiler üzerinden sürekli dolaşımda tuttular.
Özellikle çözüm süreci ve HDP’nin 2015 seçimlerinden sonra parlamentoda önemli bir sayıda milletvekili ile temsil edilmelerine rağmen, demokratik siyaseti değil, hendek ve çukur terörünü desteklemeleri, ellerindeki propaganda malzemesinin önemli oranda işlevsiz kalmasını beraberinde getirdi.
Çünkü Selahattin Demirtaş liderliğindeki HDP; parlamentoda demokratik siyaset yapmak yerine PKK terör örgütünün emriyle elinde tuttuğu belediyelerde “Kürdistan halkı için öz yönetim” çağrısı yaparak sözde “özerklik” ilan etti. PKK’nın dağ kadrosu ile şehirdeki genç militanları organize ederek yönettiği belediyelerin araç ve gereçleri ile hendek ve çukur kazarak şehirlerin yakılıp yıkılmasına öncülük etti. Belediyelerin araçlarını bomba eylemlerinde kullanmak için PKK’nın emrine verdi.
Sözü uzatmaya gerek yok. HDP ve öncüllerinin PKK terör örgütü ile organik bağı, kendilerinin de hayır diyemediği bir gerçeklik.
Bu sebepten dolayı da, özellikle parti kapatma mevzuatının değiştirilerek zorlaştırılmasından itibaren, “parti tüzel kişiliğinden” daha çok, suçu işleyen ve teröre destek veren parti yöneticileri ve üyeleri doğrudan cezalandırılmaya başlandı.
Tüzel kişilik cezalandırıldığında, aynı şahıslar başka isimler altında aynı misyon ve ideoloji ile yeni partiler kurarak yollarına devam ediyorlardı. Kapanan partileri üzerinden de mağduriyet algısı ile tabanını genişletmek ve uluslararası alanda propaganda yapma fırsatını elde ediyorlardı.
Peki bunlar bilindiği hâlde CHP’nin öncülüğünü yaptığı muhalefet partileri ve onların destekçisi kamuoyu oluşturucuları niçin “madem HDP’liler suçlu niye partileri kapatılmıyor” argümanı ile terör örgütüne destek veren HDP’lileri dolaylı yoldan savunuyor.
Muhalif siyasi alanın şekillendirilmesinde, muhalefet için bu söylemin önemli bir işlevi var. Hatta muhtemel bir kapatmaya dönük kurgulanmış bir muhalefet stratejisine de yatırım yapılıyor.
Meselenin bu yönünü bir sonraki yazıda ele alacağım...
[Türkiye, 6 ekim 2020].