Türkiye’nin Sincar ve Karaçok’taki PKK/PYD hedeflerine saldırısından sonra Washington ve Moskova’nın nasıl tepki göstereceği merak ediliyordu.
Aslında bu iki başkentten ne tür reaksiyonların geleceğini tahmin etmek zor değildi, ancak yine de “terör konusundaki ikircikli pozisyonlarını yeniden gözden geçirirler mi acaba” diye az da olsa bir beklenti her zaman olmuştur.
Fakat hem ABD hem de Rusya şaşırtmadılar ve PKK/PYD’yi Türkiye’ye karşı ellerinde bir koz olarak kullanmaya devam etmek istediklerini gösterdiler. Ankara, operasyonlar öncesinde her iki ülkenin askerî ataşelerini bilgilendirmesine rağmen, iki ülke de Türkiye’ye yönelik eleştirilerde bulunup operasyonlardan duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner “koalisyon tarafından onaylanmayan hava saldırılarının DEAŞ’a karşı mücadeledeki ortaklarında talihsiz can kayıplarına yol açtığını” açıklarken Pentagon sözcülerinden Laura Seal “Irak’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gereğini” dile getirdi. Benzer şekilde Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da, “Türkiye'nin bu adımlarından endişeliyiz. Operasyonlar bölgedeki gerilimi tırmandırıyor. Bu adımlar terörle ortak mücadeleye hizmet etmiyor” ifadeleriyle Ankara’nın politikası eleştirildi.
Türkiye’nin söz konusu operasyonlarının, kendilerinin de terör örgütü olarak tanımladıkları PKK’yı hedef aldığını ve operasyonun Suriye ayağında vurulan YPG’nin PKK’nın Suriye uzantısı olduğunu çok iyi biliyorlar aslında. Amerikalılar açısından bakıldığında, Rakka’ya yönelik operasyonun aslında PKK/PYD desteği olmadan da gerçekleştirilebileceği aşikâr. Eğer gerçek kaygıları DEAŞ’ın ortadan kaldırılması olsaydı, Türkiye’nin bu konuda vadettiği destekten memnun olmaları ve bir başka terör örgütü olan YPG’yi kendilerine müttefik seçmemeleri gerekirdi.
Uzun vadeli bakıldığında da Washington’un, YPG ile iş birliği çerçevesinde bölgede attığı adımların yeni radikalizmin tohumlarını ektiğini bilmiyor olması mümkün değil. YPG ile Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgelere operasyon düzenlemesi ve bu örgütün ele geçirdiği topraklarda gerçekleştirdiği etnik temizlik hareketlerine sessiz kalarak destek vermesi, ABD’nin Suriye politikasının aslında radikalizm ve terörizmle mücadeleye odaklanmadığının açık göstergesi.
Peki, Washington’un Suriye politikası neye odaklanıyor?
Obama döneminden kalma Amerikan stratejisinin Trump yönetimi tarafından ne kadar kabullenildiği ve şu andaki Amerikan siyasetinin Obama bürokrasisinin mi yoksa yeni yönetimin mi tercihlerini yansıttığı hâlâ net olmasa da, Washington’un YPG ile kurduğu ilişki ve Türkiye’nin saldırılarına verdiği tepki ABD’nin Suriye stratejisinin uzun dönemde sorunsuz bir şekilde kullanabileceği bir yerel aktör inşa etmeye dayandığını gösteriyor. Görünüşe göre, seküler kimliğe sahip bu aktörün Marksist ve terörist PKK’nın Suriye uzantısı konumundaki PYD olması Washington’u rahatsız etmiyor. Eğer Trump yönetimi tercihini bu yönde yapmışsa hem Ankara hem de Erbil ile çatışmayı tercih etmiş oluyor. Yok eğer bu Amerikan politikası hâlâ Obama bürokrasisinin etkisini yansıtıyorsa Trump’ın, ülkesinin PKK/PYD ile kurduğu bu ilişkinin sonuçlarını görmesi gerekiyor. Bu ABD-PYD/PKK ilişkisi Orta Doğu’da radikalizmi yaygınlaştırabileceği gibi Washington’un Türkiye ve Barzani yönetimiyle ilişkilerini olumsuz etkileyecektir.
Rusya açısından bakıldığında ise, DEAŞ’a karşı mücadele çerçevesinde PYD ile ilişkinin Moskova açısından o kadar önemli olmadığı görülür. Daha çok Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğinin artmasını müttefikleri Esad ve İran açısından olumsuz bir gelişme olarak gördüğü için Rusya’nın Ankara’yı sınırlandırma kaygısı kendisi açısından anlaşılabilir belki. Ancak Türkiye’nin son operasyonlarının Esad yönetimini değil PKK/PYD’yi hedef aldığı düşünüldüğünde Moskova’nın tepkisi de, Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanabileceğini düşündüğü PYD’ye sahip çıkma şeklinde anlaşılıyor.
Açıkça Türkiye’nin güvenliğine karşı saldırılar gerçekleştiren bir terör örgütüne destek veren bir konum alması Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerinin bundan sonraki seyri açısından şüphesiz olumsuz bir etkide bulunacaktır. Bu açıdan bakıldığında, Moskova’nın da Ankara ile sağlıklı bir ilişki kurmak için PKK/PYD ile arasına mesafe koyması gerektiğini anlaması önem kazanıyor.
[Türkiye, 29 Nisan 2017].