Muharrem İnce, kendi deyimiyle 42 yıldır her kademesinde görev aldığı CHP'den oldukça sert bir açıklama yaparak istifa etti. Bir süredir beklenen bu gelişme şaşırtıcı olmadı. Ancak henüz 2,5 yıl önce cumhurbaşkanı adayı olduğu partisinden "ABD'den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum. Atatürk'e kefere diyenleri yönetici yapanlarla, Mustafa Kemal deyip Mustafa Kemal Atatürk diyemeyenlerle, ben askeri değilim yoldaşıyım diyenlerle yolumu ayırıyorum. FETÖ'cüleri Sorosçuları koruyanlarla, 'Ne işim var Libya'da' deyip Mavi Vatan'ı kavrayamayanlarla yolumu ayırıyorum" şeklinde sert bir açıklama yaparak ayrılması doğal olarak tüm kesimlerin dikkatini çekti.
İnce'nin uzun zamandır mevcut parti yönetimiyle başta partinin yürüttüğü siyasi strateji olmak üzere çeşitli konularda fikir ayrılığına sahip olduğu bilinmekte. Ancak bu kadar sert bir ayrılığın izahı için söz konusu fikir ayrılıkları yetersiz kalıyor. Bu noktada da Muharrem İnce'nin sert açıklamaları ve parti girişimini başlatmasının ardından önce samimiyetini sonra da siyasetteki esas hedeflerinin neler olduğunu seçmene izah etmesi gerekiyor.
İnce'nin samimiyeti
Muharrem İnce'nin "Külliye'ye giden CHP'li" krizi ve son parti kongresinde yaşananların ardından CHP ile ipleri kopardığı söylenebilir. Bu noktada kendisi için özellikle mevcut parti yönetimi ile yürüttüğü rekabette mağlubiyeti kabullenmesi veya en azından istediği siyasi başarıyı artık CHP içerisinde yakalamayacağını anlaması, zihni bir dönüm noktası olmuş gibi görünüyor. Ancak İnce sert eleştiri ve ithamlarının hedefinde olan parti yönetimi tarafından henüz 2,5 yıl önce, CHP'nin yeni sistemdeki ilk cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmişti. Dolayısıyla "ABD'den demokrasi dilenen", "Atatürk diyemeyen", "FETÖ'cüleri koruyan" isimlerin cumhurbaşkanı adayıydı ve seçmen karşısına bu isimlerle el ele çıkmıştı.
İşte İnce'nin samimiyetini sorgulatan ve kendisinin de cevaplaması gereken ilk soru bu. İnce, CHP'nin kurucu ilke ve değerleri temel alan bir siyaset yapması gerektiğini savunurken partisinin bu değerlere karşıt ve yine bu yoldan sapmış isimlerin tutsağı haline geldiğini iddia etmekte. Ancak kendisi, daha dün bu isimlerle beraber seçim mücadelesi veriyordu ve yüzde 30'luk seçmen de bu şartlar altında kendisini tercih etmişti. Bu sebeple İnce'nin haklı-haksız sert ithamlar yerine daha ikna edici sebepler sunarak ve partisiyle nerelerde ayrıştığını daha somut bir şekilde açıklayarak samimiyetini kanıtlaması gerekiyor. Aksi takdirde başta kendisini destekleyen seçmenlerin gözünde kendi siyasi hırs ve ikbali için partisini kurban eden bir konuma gelmesi kaçınılmazdır. Mevcut CHP yönetimi ve destekçileri de bu algıyı oluşturmak ve desteklemek için büyük bir çaba ortaya koyacaktır.
Yeni parti nasıl konumlanacak?
İnce'nin önünde duran bir diğer sorun alanı ise partisinin siyaset sahnesinde nasıl konumlanacağıdır. İnce her ne kadar hem iktidarı hem de muhalefeti eleştirse de bunun daha net ve sürdürülebilir bir siyaset stratejisine dönüşmesi gerekmektedir. Bu noktada muhalefet içerisinden ayrılan tüm yeni partilerin uzun zamandır başvurduğu ve artık klişe bir hal almış "3. Yol" izahı yetersiz kalmaktadır. İnce'nin de bu konuda şu an için bir kararsızlık yaşadığı ve ilk izlenim olarak sadece reaksiyoner bir pozisyon almayı tercih ettiği görülmektedir.
Bu noktada İnce'nin mevcut siyasi yapı ve şartlar altında tercih etmesi en muhtemel pozisyon, iktidar ile muhalefet arasında konumlanan, "Mavi Vatan" gibi milli meselelerde iktidarı destekleme cesaretine sahip ancak söylem olarak tamamen iktidar karşıtı bir duruş sergileme şeklindedir. İnce'nin geçmişi ve çevresinde oluşan kadro göz önünde bulundurulduğunda kendisi ve partisi için de en rasyonel gözüken tercih bu yöndedir. Ancak bu pozisyonun İnce'nin iddiasının aksine kendisini cumhurbaşkanı yapmak yerine yalnızca CHP'den memnuniyetsiz Atatürkçüleri ve İYİ Parti'de aradığını bulamayan seküler milliyetçileri kendisine çekme potansiyeli taşımaktadır. Dolayısıyla bu pozisyon ve siyaset İnce'yi iktidar alternatifi, güçlü bir role getirmekte yetersiz ancak kendisini muhalefet bloku içerisinde önemli ve stratejik bir aktör haline getirmekte ise yeterli olacaktır. Bu da aslında İnce'nin esas hedefinin ne olduğu veya ne olması gerektiği konusunda ipuçları vermektedir.
Sonuç olarak İnce ve yeni partisi, kişisel hırs için kurulmuş bir parti izleniminden uzaklaşmak için daha net, farklı ve samimi bir atılım yapması gerekmektedir. İnce, ilk olarak siyasette sürekli olarak daha fazlasını isteyen hırslı bir isim izlenimini engellemek adına seçmeni samimiyetine ikna etmeli. Bunun ardından ise kendisi açısından en rasyonel tercih olarak partisini muhalefet içerisinde doğru konumlandırarak belli bir tabana sahip, tek başına yeteri kadar güçlü olmasa da kendisi olmadan siyasi senaryoların çizilemediği stratejik bir aktör konumuna getirmelidir.
[Sabah, 13 Şubat 2021].