Kemal Kılıçdaroğlu'nun aklı başına gelmiş! "Şimdi birlik zamanı" diye miting düzenliyor. Oysa Türkiye bir yıldır terör örgütleriyle mücadele ediyor. Bu süreçte çok canımız yandı. Şehitlerimiz düştü toprağa. CHP bu süreçte hiç "birlik"ten bahsetmedi. Terörle mücadelede devletin, milletin yanında durmadı. Devrimci şiddeti kutsayan birçok ismi yönetici pozisyona getirdi. HDP'nin rolüne soyundu. HDP'lileşme sendromu yaşadı. Oysa bir ana muhalefet partisi olarak CHP'den beklenen terörle mücadeleye amasız, fakatsız destek olmasıydı. HDP ile "Erdoğan düşmanlığında kim şampiyon olacak" yarışına girdi. Güvenlik güçlerini "sarayın askeri, sarayın polisi" diye ötekileştiren HDP ile aynı dili konuştu. Gün sonunda PKK'ya söylem takviyesinde bulundu. Bütün bunları "Erdoğan'dan kurtulalım da, ne olursa olsun" diyerek yaptı. Kılıçdaroğlu'nun ve yeni CHP'nin bu tutumu kamuoyunda çok ciddi rahatsızlıklar uyandırdı. Ne var ki bardağı taşıran son damla Kılıçdaroğlu'nun CNN Türk'te "cezaevlerinde PKK'lıları da, DHKP-C'lileri de ziyaret ettik" mealinde sözler sarf etmesi oldu. Kılıçdaroğlu, bu lafları PKK'nın Vezneciler'de bomba patlattığı ve 11 kişinin hayatını kaybettiği günün akşamında sarf etti. Sonrasını hepimiz biliyoruz. Kılıçdaroğlu kendisine yönelik tepkiler üzerine partisini seferber etmiş, "şimdi birlikzamanı" diye miting düzenliyor. Kime karşı birlik? Teröre karşı mı? Şehit yakınlarına karşı mı? Miting afişinde "faşist düzen" diye bir şeyden bahsediliyor. Yine aynı ağız, yine aynı söylem. DHPK-C de, PKK da aynı dili kullanıyor. Düşman ortak olunca, söylem de ortak oluyor demek ki. PKK'nın 7 Haziran sonrasında "devrimci halk savaşı" adı altında başlattığı "entegre terör" stratejisinin 3 ayağı vardı. Birincisi, PKK'nın kendisini ana akım siyasete ve medyaya taşıma, söylemlerini bu kanallarda duyurma stratejisi. PKK, "DAİŞ'le mücadele" söylemini ve "Erdoğan karşıtı siyasal psikoloji"yi kullanarak ana akım medyaya ve muhalefet partilerinin söylemlerine sızmaya çalıştı. Ve bunu da önemli oranda başardı. Sadece kendisine bağlı parti ve medya organlarında değil, aynı zamanda CHP'de ve Doğan medyasında da söylemlerini dolaşıma soktu. Onları adeta kendi propaganda aygıtına dönüştürdü. PKK'nın son 1 yıllık entegre terör stratejisinin ikinci ayağı ise sadece Türkiye'de değil, bölgesel ve uluslararası mecralarda da faaliyet sahasını genişletmeye çalıştı. PKK özellikle Kuzey Suriye'yi esas alarak mücadelesini sürdürdü. Türkiye'yi, "KuzeySuriye'de elde ettiği fiili kazanımlar"ı tanımaya zorladı. Türkiye'deki terör faaliyetlerini bu çerçevede şekillendirdi. Bunu yaparken de uluslararası alanda bir terör örgütü olarak değil, bir halk hareketi ve gericiliğe karşı mücadelede öncü, seküler bir güç olarak yansıtmaya çalıştı. PKK'nın entegre terör stratejisinin üçüncü ayağı ise PKK'nın "şehir işgalleri" ve "halk ayaklanmaları" üzerinden büyümeye çalışmasıydı. Türkiye devletinin başarılı girişimleriyle PKK bu üç alanda da geriletildi, stratejisi çöktü. Şimdi PKK, var olduğunu, ayakta kaldığını göstermeye çalışıyor. Türkiye siyasetinde yer alan bütün sahici aktörlerin bu mücadelede doğru yerde durması gerekiyor. Gerçek birlik, teröre ve terör örgütlerine karşı, milletin birliğidir.
[Sabah, 13 Haziran 2016].