Ülkemiz sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Türkiye, terörizmle mücadelede birden fazla örgütle mücadele etmek zorunda. Küresel güçlerin ali cengiz oyunları da hesaba katıldığında millet olarak her zamankinden daha fazla kenetlenmemiz gereken günleri yaşıyoruz. Bu anlamda Ankara’da yaşanan ve 100’e yakın vatandaşımızın hayatını kaybettiği katliam doğrudan Türkiye’yi hedef alan bir saldırıydı.
Birliği, beraberliği, toplumsal huzuru ve geleceği yok etme arzusuyla planlanmış ve gerçekleştirilmiş bir eylemdi.
İlk bulgular terör örgütü DAEŞ’i işaret ediyor. Bu vahşi cinayetin bağlantıları mutlaka ortaya çıkartılmalı ve hesabı sorulmalıdır.
Benzer şekilde günlerdir devam eden PKK saldırıları da aynı amaca hizmet ediyor. Teröristler her gün askerimizi ve polisimizi şehit ediyor. Çocuğunun yanında, bankadan para çekerken, aracında beklerken, sivilken veya eşinin yanında otururken fark etmiyor teröristler için. Her hangi bir ahlaki ilkeye sahip olmadıkları öldürmek için her yolu deniyorlar. Sınırları yok.
Sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları da öldürüyorlar.
Ambulansları kurşunluyorlar.
Hastanelerin acillerine bombayla saldırıyorlar.
Köprüleri yıkıyorlar.
Yolları yürünemez hale getiriyorlar.
Keleşle çorbacıyı tarıyorlar.
Evlerin kapısına bomba yerleştiriyorlar.
Gözlerini kırpmadan her türlü cinayeti işleyebiliyorlar.
Peki, ne uğruna?
Türkiye gibi sivil siyaset yollarının açık olduğu, Kürt meselesiyle ilgili sorunların yüzde 90’ının aşıldığı, aşılamayanların da yeni anayasa ile aşılabilecek olduğu bir atmosferde tüm bu cinayetlerin işlenmesini haklı gösterecek hiçbir neden yok. Geriye tek bir cevap kalıyor: kandan beslenmek ve silahın gölgesinde yaşamayı tercih etmek.
İnşallah Türkiye, bu zor günleri atlatacak ve tarihi sorumluluğuyla yapması gereken işleri yapacaktır.
Öte yandan bu yazı Milat’taki, şimdilik, son yazım. Kuruluşundan bu yana devam eden birkaç yazardan biriyim. Haftada tek yazı da olsa anlamlı bir yolculuktu. Sayfasını bana açan Milat Gazetesi sahibi Ali Adakoğlu’na, gazete yönetimine, gazete çalışanlarına ve değerli editörüm Sabri Gültekin Abi’ye teşekkür ediyorum. Kuşkusuz teşekkürün en büyüğü ise okuyucuya. Bu süre zarfında yazılarımı okuyan, eleştiren ve değerlendiren kıymetli okuyucuya teşekkür ediyorum. Köşe yazarının en büyük hazinesi okuyucudur.
Son kertede Gazetecilik meşakkatli bir meslek. Fazlaca emek istiyor. Bundan sonraki serüveninde Milat ekibine başarılar diliyorum.
[Milat, 13 Ekim 2015]