A Haber kanalında yayınlanan Söz Teması programına konuk olan SETA İstanbul Genel Koordinatörü Doç. Dr. Fahrettin Altun muhalefetin terör karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Altun konuşmasında şunlara değindi;
"Terörün vermeye çalıştığı mesaj şu: Türkiye bir yönetim zafiyeti içerisinde. Hemen bunu dillendirenler de aslında orada ne tür bir suç ortaklığı yaptıklarını da ortaya sermiş oluyorlar. Burada çok ilginç bir süreç yaşıyoruz. Baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisinin yayın organında bunlar konuşuluyor. Daha önce DHKP-C teröristleri eylem yaptığında yine buna sahip çıkan CHP'li milletvekilleri vardı. Yani işte Atatürkçü olmakla övünen Atatürk'ün partisi olmakla, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi olmakla övünen bir CHP'den bahsediyoruz. Bakın bu CHP'ye Selahaddin Demirtaş bir çağrı yaptı, dedi ki 'gelin birleşelim, omuz omuza yan yana yürümekten bahsediyorum, bunu bizden şehitler istiyor, anneler istiyor' dedi. Şimdi 'şehitler' dediği öldürülen PKK'lılar. Bu PKK'lılara referans vererek CHP'ye bir çağrı yaptı. CHP'den herhangi bir ses gelmedi. Şimdi çok ilginç bir şekilde PKK'nın yayın organında Sezgin Tanrıkulu vardı. Sadece bu görüntüler ve yapılan çağrılar bile çok ciddi bir işbirliği çabasını bir ittifakı gösterir. Bunların hiçbiri siyaset değil. Bizim burada durmamız gereken yer demokratik siyasetin yanıdır. Biz demokratik siyasetin yanında duruyoruz, siyaset ve müzakere alanının genişlemesinden bahsediyoruz. Böyle bir çaba dolayısıyla da siyaset alanını daraltmaya çalışan, siyasete düşmanlık eden ve dolayısıyla da toplumsal alanda da düşmanlık tohumları ekmeye çalışanlara da işaret ediyoruz. Onların aslında bu projelerini de bir anlamda açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Kamusal alan dediğimiz şeyi savunmak bunu gerektirir, yaptığımız şey bu. Yani bu anlamda baktığımızda ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi birtakım kavramlara sığınarak ve bu kavramları da kirleterek terör propagandası yapanlar aslında siyasetin alanını kirletiyorlar ve siyaseti daraltıyorlar. Türkiye'de toplumun da alanını daraltmış oluyorlar. Bu tam anlamıyla şiddet övgüsü ve şiddetin alanını genişletmektir. Bizse sözden ve müzakereden yana tavır koymak durumundayız. Aslında yaptığımız şeyler tam da bunun adınadır. Yani hiç kimse demokrasi, barış gibi kavramları kirletmeye kalkmasın. Bu kavramlar kendi ağırlıklarınca ortada olan ve yine Türkiye siyasetinde de bunları normal bir şekilde hiç bir şiddet aracına başvurmadan temsil eden aktörlerin bulunduğu kavramlardır. Dolayısıyla bu zemin içerisinde bu tartışmaları yapmamız gerekli olduğunu düşünüyorum.".