Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi öldürüldü. Allah rahmet etsin.
Yakınlarına sabır versin. Bu terör eyleminin önünün arkasının bir an önce aydınlatılması, faillerinin cezalandırılması hepimizin ortak beklentisi.
Türkiye kamuoyu, Elçi'nin öldürülmesinden derin bir üzüntü duydu.
Tahir Elçi'nin yerde yatan ölü bedeni yüreğimizi burktu, içimizi acıttı.
Ne yazık ki, bu memlekette birileri, başımıza kötü bir hadise geldiğinde onu kendi gerçekliği içinde konuşturmamak için ellerinden geleni yapıyor.
Olayı, olayın mağdurlarını görmezden gelip derhal kendi ajandalarını devreye sokuyorlar.
Kimileri ideolojik saplantıları uğruna bunu yapıyor. Kimileri ise örgüt bağlantıları nedeniyle.
Fakat ne olursa olsun, gün sonunda, kan akıtan terör örgütünü aklamaya, devlete katil yaftasını yapıştırmaya çalışıyorlar. Bu mekanizma 3 yıldır başımıza gelen her felakette hiç sektirmeden işletildi.
"Devletin ihmali" üzerinde durmuyorlar. "Devletin içinde çöreklenmiş bazı karanlık odaklar" vs. üzerinde de...
Doğrudan devletin başındaki ismi, Cumhurbaşkanını hedef alıyorlar.
Hükümeti, hükümetin başındaki Başbakanı işaret ediyorlar. Bu olayda da aynısı oldu.
Önceki gün, sadece Tahir Elçi öldürülmedi.
Elçi'yi öldüren şer şebekesi iki canı daha yuttu.
İki polis memuru şehit oldu. Birçok yerde adları bile anılmadı.
Bazı basın yayın organları "Tahir Elçi saldırısında öldürülen polisler" diye ad taktı onlara.
Ahmet Çiftaslan dün Kahramanmaraş'ta ve Cengiz Erdur ise Elazığ'da toprağa verildi. İkisinin evlerine de ateş düştü, yakınları kahroldu.
Katillerinin kim olduğu ayan beyan ortada. Görüntüler, kanıtlar her şey karşımızda.
Eğer PKK'lı teröristler bu iki polis memuruna silah sıkmasalardı Tahir Elçi aramızda olacaktı.
Elçi'nin kimin kurşunu ile öldürüldüğü ortaya çıkacak, bunu PKK da biliyor, HDP de.
Fakat onlar, Kürtlere ödettikleri bir başka acı faturayı daha gizlemeye çalışıyorlar.
İlk anda algıyı istedikleri yöne çevirirlerse, vaziyeti idare edebileceklerini düşünüyorlar.
Bu süreçte, medya ve siyaset dünyası içinde odağını sadece Elçi'ye çevirenlerin bir kısmı "haber değeri" dolayısıyla bunu yaptı. Bir kısmı ise, PKK'nın yürütmek zorunda olduğu psikolojik harp nedeniyle. Elçi'yi devletin öldürdüğünü söyleyenler de bunlar oldu.
Sanki Elçi'nin sahip çıktığı ve hakkında basın açıklaması yaparken öldürüldüğü dört ayaklı minare PKK'nın şehir terörü nedeniyle o hale gelmemiş gibi. Sanki cumartesi günkü çatışma ortamını yaratan PKK'lı teröristler değilmiş gibi.
Şu çok açık: Ahmet Çiftaslan da, Cengiz Erdur da, Tahir Elçi de aynı şer şebekesinin mağdurlarıdır.
Ve bu şer şebekesine, söylemsel ya da fiili katkı veren herkesin bu cinayetlerde iştiraki vardır.
İster havalı bir siyasetçi olsun, ister züppe bir köşe yazarı, ister burnu büyük bir yayın yönetmeni!
O cani teröristler sizi bu kadar seviyorsa bir dönün bakın kendinize.
En azından bunu yapın!
[Sabah, 30 Kasım 2015]