SETA > Yorum |
Bir Bardak Çayın Hesabını Kılıçdaroğlu na Sorarlar

Bir Bardak Çayın Hesabını Kılıçdaroğlu’na Sorarlar

CHP seçmeni genel başkanları Kılıçdaroğlu'na Başbakan ile bir bardak çay içtiği için söylemediğini bırakmıyor. Beceriksizlikten başlayarak ihanete kadar hepsi birbirinden ağır ithamlarda bulunuyorlar.

Meclisteki anayasa değişikliği görüşmeleri devam ederken Başbakan Yıldırım önce iktidar kulislerini ziyaret etti, daha sonra da muhalefet kulislerine geçip Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindekilerle çay eşliğinde kısa bir sohbet yaptı. Sohbet kısaydı ama yankıları büyük oldu. Özellikle sosyal medyada CHP'yi destekleyenlerin tepkilerine bakınca üzülmemek elde değil. Oturup kalkıp her fırsatta kutuplaşmadan bahseden CHP'nin kendi tabanını ne kadar gerdiğini ve kutuplaştırdığını görüyoruz. CHP seçmeni genel başkanları Kılıçdaroğlu'na Başbakan ile bir bardak çay içtiği için söylemediğini bırakmıyor. Beceriksizlikten başlayarak ihanete kadar hepsi birbirinden ağır ithamlarda bulunuyorlar. Sorun nerede diye sorarsanız, sorun seçmende değil CHP'de;

  • CHP cumhurbaşkanlığı sistemini halka bir ihanet girişimi olarak sunmasaydı,
  • Değişiklik teklifi yasalaşırsa ülkeyi iç savaşla ve kaosla tehdit etmeseydi,
  • Kan dökmeden yönetim sistemini değiştiremezsiniz demeseydi,
  • Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirse ülke bölünür propagandası yapmasaydı,
  • Meclisteki görüşmeleri vatana ihanet olarak nitelendirmeseydi, tabanını bu kadar germezdi ve toplumu bu kadar kutuplaştırmazdı.
Böylece kendi seçmeni de Kılıçdaroğlu'nu Başbakan'ın nazik ziyaretine olması gerektiği gibi nezaketle mukabelede bulunduğu için ihanete varan ithamlarla eleştirmezdi. Kılıçdaroğlu rüzgar ekti fırtına biçiyor, bir bardak çayın hesabını vermek zorunda kalıyor.

"ANLAT, ANLAT..."

Binali Yıldırım'ın muhalefet kulislerini ziyaret ettiği esnada bir diyalog oldukça dikkat çekiciydi. Belli ki tansiyonu düşürmek amaçlı yapılmış bir ziyaret. Başbakan Yıldırım'ın rahat tarzına uygun bir davranış. Her şey olması gerektiği gibi. Son günlerde hiç yapmaması gereken işleri yapmakla dikkat çeken CHP bile olması gerektiği gibi davranmış. Karşılıklı nezaket ve anlayış hakim. Sohbet esnasında CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel, Başbakan Yıldırım'a "Teklifi geri çekmenizi bekliyoruz" demiş. Nezaket ziyareti de olsa iktidar ve muhalefet bir araya gelmiş, tabii ki söz dönüp dolaşıp siyasete yani meclisteki görüşmelere gelecek. Binali Yıldırım'ın Özgür Özel'e cevabı ise yine kendine mahsus: "Anlat, anlat..." Olması gereken bu ancak CHP sistem değişikliği tartışmalarında kanı, kaosu ve sokağı adres gösterdiği için bu tablo dikkat çekici geliyor. Geren de kendileri gerilen de, sonra toplumda gerginlik var diye şikayet eden de.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER 15 TEMMUZ KARŞITI OLUR MU?

HDP uzun süredir sessiz. Kendilerine sorsan ana akım medya onlara yer vermiyormuş. Ana akım medya dedikleri seçimlerden önce Demirtaş'ı ekrana çıkartıp bağlama çaldıran, sazlı sözlü reklamını yapan medya. Boğazımıza kadar teröre battık, PKK'nın sözcüsü olduk, topluma söyleyecek bir sözümüz kalmadı demiyorlar da medya bize yer vermiyor diyorlar. Topluma söyleyecek bir şeyi kalmasa da anayasa teklifi görüşmelerinde meclis çatısı altında söz hakları var. HDP adına konuşan bütün vekiller önce tutuklu milletvekilleri hakkında uzun bir nutuk çekiyorlar. Kimsenin dikkate aldığı yok ama konuşma süresini istedikleri gibi kullanırlar. Sırrı Süreyya Önder de HDP adına söz aldı. Adet olduğu üzere o da tutuklu HDP'lilerden bahsetti. Sonra sözü döndürüp dolaştırıp 12 Eylül'e getirdi. Ne PKK'ya bir laf etti ne şehitler hakkında konuştu. Her zamanki bildik üslubu ile 12 Eylül'ü eleştirdi. Eleştirilerin hepsi haklı ama artık kabak tadı verdi. Önder bir türlü vazgeçmedi 12 Eylül zulmü üzerinden prim yapmaktan. Korkarım bu gidişle bundan 5-10 yıl sonra 15 Temmuz'un ekmeğini yemeğe başlar. İki lafın birinde 15 Temmuz'u anlatır ve muhakkak bir filmini çeker. Olur mu, olur! Nasıl olsa o zaman da 15 Temmuz'a karşı diye kendisini el üstünde tutan, halkla ilişkiler faaliyetini yürütenler bulunur. Bu da buracıkta dursun!

[Takvim, 12 Ocak 2017].