Cumhurbaşkanı Erdoğan, 979 gün sonra tekrar AK Parti’ye resmî olarak üye oldu. 27 Mayıs 2014 tarihinde cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından AK Parti’ye veda konuşmasında sözlerini bitirirken kullandığı aynı cümlelerle yeniden üyelik konuşmasına başladı: “Cumhurbaşkanı olarak seçilmem nedeniyle ayrılmak zorunda olduğum yuvama, sevdama, aşkıma bugün yeniden dönüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti’ye dönmesi sade bir törenle gerçekleşse de konuşması beklenenden uzundu. Önemli mesajlar verdi. Yeni dönemde hem cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sürecine hem de AK Parti’nin bundan sonraki yol haritasına ilişkin genel bir çerçeve çizdi.
Ayrıca AK Parti’nin siyaset anlayışı, felsefesi ve siyasal ilkelerine yönelik bazı hususları hatırlatarak vurgulama ihtiyacı hissetti. Erdoğan’ın yeniden üyelik konuşmasında altını çizdiği hususlardan birisi, “AK Parti tarzı siyaseti” ile ilgiliydi:
“Milletimizle aramızdaki muhabbete baksalar, 15 yılın sırrını çözecekler. Ülkemizin sosyal bilimler literatürüne, AK Parti tarzı siyaseti tarzı kazandığımıza inanıyorum. İnanmasalar da, ama gerçek bu. Böyle bir tarzı siyaset artık var mı? Literatüre girdi mi? Girdi, bu konu enine boyuna tartışılacak ve gelecek nesillere ışık tutacak kavramsal çerçeveye de oturtulacaktır”.
Erdoğan’ın, “AK Parti tarzı siyaseti” meselesini gündeme getirmesinin iki önemli tartışmaya yönelik olduğu açıktı. İlki, geçmişte ya da hâlâ AK Parti’de siyaset yapanlar üzerinden sürdürülen ve AK Parti’nin kurucu ilkelerinden taviz verdiğine dair söylemlere bir cevaptı.
Bu anlamda, AK Parti’nin bir “değerler ve ilkeler partisi” olduğu da tekrar vurgulamış oldu.
Bu konularla ile ilgili Hindistan gezisinden dönerken gazetecilere zaten daha ayrıntılı ve önemli açıklamalar yapmıştı:
“Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler. Hele son dönemde çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır”.
İkincisi ise, son günlerde “AK Parti, Erdoğan ve İslamcıların tasfiyesi” temelinde yürütülen tartışmalara dair önemli bir itirazdı. Yani AK Parti’nin “dar ideolojik bir hizbin ya da görüşün” partisi olmadığının altının çizilmesiydi:
“İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor’ deniyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi doğrularını benimseyen, belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındaki insanları da ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Oysa kimsenin böyle bir hakkı yok. Onların da böyle bir hakları, yetkileri yok; benim de.”
AK Parti’nin, seçimleri kazanmada, reformları yapmada ve krizleri aşmada, milletle birlikte yol yürümesi ve halka sürekli temas etmesi, “AK Parti tarzı siyaseti”nin diğer önemli bir unsurudur. Erdoğan, üyelik konuşmasında bu hususu, “insanların gönlünü almayan oyunu alamaz. O yüzden insanlara temas etmeliyiz” sözleri ile vurguladı.
“AK Parti tarzı siyaseti”nin oluşmasında ve yerleşmesinde kuşkusuz Erdoğan’ın liderlik etkisi kurucu bir dinamiği oluşturmaktadır. Erdoğan liderliğinin en önemli özelliği de “siyasette sahicilik ve gerçekliktir”.
Bu durumu en iyi vurgulayan husus, AK Parti ve Erdoğan’ın uzun süre siyasi kampanyalarını yöneten ve 15 Temmuz’da şehit olan rahmetli Erol Olçok’un kardeşi Cevat Olçok’a, Erdoğan’la ilgili yaptığı tanımlamadır: “Ağabeyimin şöyle dediğini hatırlıyorum; ‘Oğlum bizim en büyük numaramız, Tayyip Erdoğan’ın sahiciliğine bir imaj yüklemememiz, onu olduğu gibi sürekli koruyabilmemiz.’
“AK Parti tarzı siyaseti” muhalefet partilerinin siyaset yapma tarzları ile karşılaştırarak analiz etmek Türkiye siyasetinin daha iyi anlaşılması açısından önem arz etmektedir. Gelecek yazılarda bu konuya odaklanacağım.
[Türkiye, 4 Mayıs 2017].