ABD'nin iki eski büyükelçisi Abramowitz ve Edelman, oturmuş Washington Post'a bir yazı yazmışlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "ya reform yap, ya istifa et" çağrısında bulunmuşlar. Tam bir had bilmezlik!
Neyse ki kendilerine hak ettiği cevabı Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın vermiş: "Türkiye'ye talimat verdiğiniz günler geçti beyler" demiş. Çok haklı fakat ne yazık ki içerideki iktidarsızların "ABD rahatsız" edebiyatı yapıp, bunun üzerinden mevzi kazanma arayışları hala devam ediyor.
Muhalefet partileri, 2002'den bu yana ABD'ye Türkiye Cumhuriyeti hükümetini şikâyet etmekle meşgul. AK Parti'nin "İslamcı kimliği" dolayısıyla içeride "laiklik karşıtı", dışarıda ise "Sünnici" bir politika izlediği yalanını uydurup durdular. Bu yalanın farklı versiyonlarını anlatıp, adına "politika önerisi" dediler. Sadece muhalefet partileri değil, yıllardır büyük bir mücadele verdiğimiz iki kirli yapı, PKK ve Paralel Devlet Yapılanması da "ABD rahatsız" söylemi etrafında alan kazanma mücadelesi verdi. Vermeye de devam ediyor.
***
Bu iki emekli büyükelçi, Gezi, 17-25 Aralık ve PKK kalkışmalarının oluşturduğu antidemokratik ortamı kutsayarak bu küstahça çağrıyı yapmışlar. Amaçları belli: Türkiye'nin, Paralel Devlet Yapılanması ile geç de olsa yürüttüğü mücadelesini engellemeye çalışmak.
Elbette kendilerine malzeme temin edenler, Türkiye'nin mücadele ettiği şer odakları. Beyefendiler, Paralel Devlet Yapılanması'nın yayın organını, "Türkiye'nin en fazla satan gazetesi" diye yutturmaya çalışıyorlar. "Erdoğan, muhalif medyayı susturuyor", "Türkiye'de basın özgürlüğü büyük tehdit altında" gibi klişelerle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Hem içerideki iktidarsızların hem de onların Batılı efendilerinin göremediği çok temel bir husus var: Türkiye'de iktidarın kaynağı radikal biçimde değişti. Halk, gerçek anlamda iktidarın kaynağını temsil etmeye başladı.
Bu sürecin liderliğini Erdoğan yürüttü. Onu, Türkiye'de bir halk kahramanına dönüştüren de, halkı iktidarın kaynağına yerleştirmesi ve Türkiye tarihinde görülmemiş "reform"lara imza atması oldu.
***
Saflar hiç olmadığı kadar net artık. PKK uzantısı HDP'nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş tam da bu nedenle "Cumhuriyet'in kurucu partisi olmak"la övünen CHP'ye şu çağrıyı yapabiliyor: "Parlamentoda bize dayatılan gericiliğe karşı yüreği halklar için atan her kardeşimizin el ele vermesi lazım. CHP'de de var biliyorum. Annelerin bize talimatı budur, şehitlerin bize söylediği budur. Omuz omuza, yan yana yürümekten söz ediyorum."
Öldürülen PKK'lı teröristlerden "şehit" diye bahsedebilen biri, bakın ne kadar rahat CHP'ye çağrıda bulunuyor. Daha da acı olan "yeni CHP"nin siyasi aklının bunu yadırgayacak evsafta olmayışı. Türkiye düşmanları CHP'de bir siyasi operasyon yaptılar, şimdi onu derinleştirme arayışındalar.
Benzer bir operasyonu şimdi MHP'ye yapmanın derdindeler. Yeni Çağ gazetesi, MHP'de yapılmaya çalışılan operasyona vurgu yaptık diye bizi hedef tahtasına oturtmuş.
Benim, Mahmut Övür'ün ve Hilal Kaplan'ın yazılarını yan yana koyup güya "operasyon"u deşifre etmiş. Halbuki esas operasyonun içinde olanlar onlar. "Delege iradesi" deyip, paralel yapıyla işbirliği halinde yılların partisine operasyon çekiyorlar.
Hepsi kaybedenler kulübünün birer üyesi aslında. Halktan uzakta, siyasetin karşısında birbirlerini aşka getiriyorlar. Kaybedenler takipleşiyor işte...
[Sabah, 14 Mart 2016].