Referandumun ardından tüm siyasi partiler 2019’da yapılacak seçimleri gündemlerinin ön sıralarına şimdiden aldılar. CHP %48,6’lık seçmeni 2019’a kadar dinamik tutmak istiyor. AK Parti büyük şehirlerdeki çıkan sonuçlara odaklanmış durumda.
2019’da üç seçim var. Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri eş zamanlı, yerel seçimler ise ayrı yapılacak. Yerel seçimlerin dinamiğini aşağı yukarı biliyoruz. Ancak 2019 cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri ilklere sahne olacak.
İkisi aynı gün olan, üç seçimin aynı yıl içinde yapılması seçmen tercihlerinde farklı siyasal davranışları ortaya çıkarabilecektir.
Muhafazakâr Kürt oylarının AK Parti ve HDP arasında geçişkenliğini; MHP tabanındaki seküler oyların CHP’ye, muhafazakâr oyların ise AK Parti’ye yönelimini farklı seçimlerde gözlemledik. Dolayısıyla partilerin kendi çekirdek tabanları dışındaki bu kitlelere yönelik siyasal söylemlerini, aynı yıl içindeki üç seçim dinamiğini dikkate alarak oluşturmaları gerekiyor.
Yürütmenin başı olan cumhurbaşkanı yüzde elli oyla seçilmek zorunda. Eğer ilk turda hiçbir aday yüzde elliden fazla oy alamazsa ikinci tur seçimler iki hafta sonra yapılacak.
Her aday ve parti ikinci turu düşünerek seçim kampanyası yürütmek zorunda. Adayların, siyasal söylemini, vaatlerini ve ikinci tur için ittifak yapacağı seçmen blokunu önceden hesap etmesi gerekir. Çünkü ikinci turda adaylar, diğer partilerin de desteğini almak için pazarlık yapmak zorunda kalacak.
Bir cumhurbaşkanı adayı, “ben diğer parti liderlerinin açık desteği olmadan da ikinci turda o partinin tabanının oylarını alabilirim” diyebilir. Bu durumda, pazarlık yapmadan da ikinci turda şansını dener. Ancak bu durum karizmatik ve güçlü adaylar için işleyebilecek bir dinamik olsa da, her aday bu riski göze alamaz. Her halükârda partilerin, seçmen düzeyinde koalisyon oluşturmanın yollarını araması gerekir.
İlk turda milletvekilleri seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı anda yapıldığı için seçmen, milletvekilliğinde başka bir partinin adayını, cumhurbaşkanlığında başka bir partinin adayını destekleyebilir. Hatta AK Parti öncesi dönemde, ideolojik olarak birbirine yakın siyasi partiler arasında (örneğin ANAP-DYP) birçok aile, aşiret, cemaat, dinî grup oylarını partiler arasında paylaştırırdı. Yani her ihtimale karşı yumurtaları aynı sepete koymazdı. Seçim sonucunda farklı siyasi partilere ulaşmanın imkânlarını seçim öncesi oluştururdu. Yeni dönemde benzer bir sürecin yaşanma ihtimali yüksektir.
2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en dikkat çeken husus, bir kişinin aynı anda hem milletvekili hem de cumhurbaşkanlığına aday olamaması. Bu zorunluluk, siyasi parti genel başkanlarını doğrudan ilgilendiriyor.
Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali düşük olan bir parti lideri, milletvekilliğini kaybetmemek için cumhurbaşkanlığına aday olmaz. Dolayısıyla kendi genel başkanını aday göstermeyecek partiler şimdiden aday arayışına girmek zorunda. Bu durum en çok CHP’yi etkileyecektir. Çünkü, partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı adayı olup seçilemediğinde, milletvekili de olamayacağı için meclis grubuna hakimiyette sorun yaşaması kaçınılmazdır. Örneğin meclis genel kuruluna giremeyeceği için önemli konularda Meclis kürsüsünde konuşamayacaktır.
Kendi liderini cumhurbaşkanı seçtiremeyecek olan partiler için böyle bir sorun yaşanmayabilir. Ancak bu partiler, özellikle seçimlerin ikinci tura kalma ihtimalinden dolayı kilit konumda olacaklardır.
“Çatı aday” kombinasyonunda hangi partilerin bir araya geleceği seçmen blokları göz önünde bulundurulduğunda zorluklar içermektedir. AK Parti dışındaki tüm partiler bazı gerçekliklerle yüzleşmek zorunda. 7 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan siyasi tabloda AK Partisiz koalisyon kurmanın imkânsızlığını gördük.
Bu açıdan bakıldığında, MHP, HDP ve CHP’nin aynı “çatı aday” etrafında birleşemeyecekleri siyasetin bir gerçekliği. Böyle bir zorlama olsa bile tabanda bu tutmayacak bir girişim olacaktır.
Siz partilerin yeni dönem stratejilerini bu açılardan bakarak değerlendirin.
[Türkiye, 22 Nisan 2017].