SETA > Yorum |
Saadet Partisi İttifaka Katılır mı

Saadet Partisi İttifaka Katılır mı?

Seçim kanununda yapılacak değişikliklerin çerçevesi, “partiler arasında ittifak” düzenlemesi ile sınırlı olacak gibi gözüküyor. Yani yüzde 10 barajı devam ediyor. Seçim çevresi ile ilgili dar ya da daraltılmış bölge düzenlemesine şimdilik gidilmiyor.

Seçim kanununda yapılacak değişikliklerin çerçevesi, “partiler arasında ittifak” düzenlemesi ile sınırlı olacak gibi gözüküyor. Yani yüzde 10 barajı devam ediyor. Seçim çevresi ile ilgili dar ya da daraltılmış bölge düzenlemesine şimdilik gidilmiyor.
Bu şartlar üzerinden bakıldığında, özellikle barajı geçemeyen küçük partiler her hâlükârda 2019 seçimleri için ittifak arayışına girecektir.
Mevcut durumda AK Parti ve MHP ittifak konusunda mutabık. Büyük Birlik Partisi’nin Genel Başkanı Mustafa Destici “yerli ve millî ittifakı” desteklediklerini açıkladı.
AK Parti ve MHP ittifakına dâhil olabilecek partilerden geriye, Saadet Partisi kalıyor.
             ***
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta 1,5 saatlik bir görüşme gerçekleştirdiler. Her iki taraftan da yapılan açıklamalara bakıldığında, görüşmeden ittifak ile ilgili netleşmiş bir çerçevenin ortaya çıkmadığı anlaşılıyor.
SP, ittifaklar konusunda pozisyonunu netleştirmeyi bilinçli olarak ağırdan alıyor.
Parti tabanı açısından bakıldığında, SP’nin AK Parti karşıtı bir ittifaka dâhil olması, uzun süredir ısrarla devam ettirdiği siyaseten yanlış tercihlerinin devamı niteliğinde olacaktır.
Mustafa Kamalak’ın genel başkanlığı döneminde, bizzat Millî Görüş çevreleri başta olmak üzere, dindar ve muhafazakâr kesimler, partinin 17-25 Aralık sonrası siyaseten durduğu yerle ilgili, parti üst yönetimine sert eleştiriler yaptı.
Eleştirilerin odağında, Mustafa Kamalak’ın 17-25 Aralık sonrasında, FETÖ’nün dershanelerinin hükûmet tarafından kapatılmasını eleştirmesi, FETÖ’nün yayın organı Zaman gazetesine demeçler vererek iktidarın FETÖ’cülere “zulüm” yaptığını söylemesi, yine aynı gazetenin yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ile bir araya gelmesi ve Zaman gazetesine destek amaçlı ziyareti gibi hususlar bulunmaktaydı.
15 Temmuz’un ardından, daha önceden FETÖ’nün “bir terör örgütü olarak görülmemesi” gerektiğine yönelik açıklamaları ile ilgili Mustafa Kamalak, “yanılmışım” açıklamasını kamuoyu önünde açıkça dile getirdi. Zaten bu açıklamasının ardından çok geçmeden Ekim 2016’da da genel başkanlık koltuğunu Temel Karamollaoğlu’na bıraktı.
Karamollaoğlu, genel başkanlığa seçilmesinden bu yana AK Parti ve Erdoğan’a yönelik söylemlerinde inişli çıkışlı bir siyaset izledi.
Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi Türkiye’de ilk olarak, Millî Görüş Hareketi ve onun lideri merhum Necmettin Erbakan’ın gündeme getirdiğini söyledi. Sistemin değişmesi gerektiğini, AK Parti’nin gerekçelerine benzer içerikle vurguladı. Ama 16 Nisan cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş referandumunun aleyhinde ısrarlı bir “hayır” kampanyası yürüttü.
Kampanya sırasında, AK Parti ve lideri Erdoğan’a yönelik söylemlerinde CHP ve “hayır” cephesinin diline benzer bir söylem kullandı.
Referandumun ardından, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun 2019 seçimleri için “blok” arayışında ilk ziyaret ettiği parti liderlerinden biri Karamollaoğlu’ydu.
Abdullah Gül’ün Saadet Partisi’nden aday olabileceğinin kamuoyunda tartışılmaya açılmasının hemen ardından, SP lideri “2019’da yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimi için hazırlandıklarını ve gerekli olan 100 bin imzayı toplayarak bir aday çıkaracaklarını” söyledi.
             ***
SP yönetiminin ittifak konusunu bugüne kadar ağırdan almasının birkaç nedeni olabilirBirincisi, Abdullah Gül’ün siyasete dönüp dönmeme kararının muğlaklığıydı. İkincisi, siyasette ittifak görüşmelerinin biraz daha netleşmesini beklemek ve kendi partilerinin bu süreçte daha önemli hâle gelmesini sağlamaktı. Üçüncüsü, ittifak çağrısının Erdoğan tarafından yapılmasını bekleyerek, pazarlık payını yüksek tutmaktı.
SP liderinin Erdoğan’la görüşmesinin ardından ittifaklar konusunda net bir tutum belirtmemesinin altında da yine ileriye dönük milletvekilliği ile ilgili pazarlık meselesi olabilir.
SP, 2002 seçimlerinde yüzde 2’lik oy oranı ile 784 bin seçmenin oyunu almıştı. 1 Kasım seçimlerinde ise, 7 Haziran seçimlerinde aldığı oyun (yüzde 2 ve 949 bin oy) üçte ikisini kaybederek 325 bin oy almıştı.
SP, eğer 2019 seçimlerine tek başına ya da AK Parti karşıtı blok içerisinde giderse, 1 Kasım seçimlerinin de altında bir oy oranına düşecektir. Türkiye’nin içinden geçtiği bu zor dönemde, zaten gittikçe küçülen SP’nin mevcut tabanı da, parti yönetiminin böyle bir kararına olumlu yaklaşmayacaktır.
[Türkiye, 13 Şubat 2018]