20 Ocak’ta Amerika’da Obama başkanlık koltuğunu Trump’a devrediyor. Bu değişimin Türkiye’ye etkilerinin nasıl olacağı ülkemizde cevabı en fazla merak edilen sorulardan birisi olarak görülüyor.
Bu sorunun cevabını net bir şekilde verebilmek mümkün değil elbette. Ancak ABD’nin geleneksel Rusya ve Orta Doğu politikasına dair bazı tespitler ve yeni başkanın ekibinden gelen açıklamalar bu konuda birtakım çıkarımlarda bulunma imkânı veriyor.
Öncelikle, önceki başkanlar Obama ve Bush’un Orta Doğu politikalarının bölgede nasıl bir Amerika imajı oluşturduğunun altını çizelim. Her iki başkan da izledikleri politikalarla Orta Doğu halklarına şu mesajı verdiler: ABD’ye asla güvenmeyin.
Bush, doğrudan askerî kuvvetlerle yaptığı saldırılarla Orta Doğu’daki istikrarı hedef alırken, Obama terör örgütleriyle ve darbecilerle iş birliği yapmayı tercih ederek bölgede kalıcı bir istikrar oluşturulmasının önündeki en önemli engellerden biri oldu. Mısır’daki darbeyi destekledi, Türkiye’deki darbe girişiminin arkasındaki güç olan FETÖ’ye sahip çıkmaya devam etti ve PKK’nın Suriye kolu PYD’yi silahlandırdı. Türkiye karşıtı bir lobinin etkisi altında hareket eden Obama döneminde Türk-Amerikan ilişkileri tarihinin en kötü zamanlarından birini yaşadı.
Barack Hüseyin Obama, başkanlık görevini devraldığı 2009 yılında yaptığı İstanbul ve Kahire ziyaretlerinde verdiği mesajlarla İslam dünyasında büyük umutlar uyandırmıştı. Ancak şimdi görevi sona ererken, bu mesajlara ihanet eden ve ABD’nin İslam dünyasıyla ilişkilerini Bush döneminden daha da geriye götüren bir lider olarak anılacak.
Peki, yeni başkan Donald Trump döneminde ABD’nin İslam dünyasıyla ve Türkiye ile ilişkileri nasıl şekillenecek? Trump’ın seçim kampanyası sırasında yaptığı Müslümanları hedef alan açıklamalar sadece seçim ortamında söylenmiş sözler miydi, yoksa yeni dönemde Amerikan politikası bu söylemler üzerinden mi şekillenecek?
Yeni Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Senato önünde yaptığı açıklamalardaki “Atmamız gereken ilk adım bölgedeki geleneksel müttefiklerimiz ve dostlarımızla tekrar çalışmak olmalıdır. Tekrar geri döndüğümüzü onlara gösterip bir planımızın olduğunu anlatmalıyız” ve “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la tekrar çalışmalıyız. Türkiye bizim çok eski bir NATO müttefikimizdir. Bölgede ABD’nin eksikliğinde kaygılandı ve yüzünü Rusya’ya döndü. Rusya kalıcı bir müttefik değildir. Rusya’nın kalıcı bir müttefik olmadığını açıkça göstermek gerekiyor. Türkiye’nin müttefiki ABD’dir” şeklindeki ifadeleri ne anlama geliyor?
Bu açıklamalar, ABD’nin Orta Doğu’da Rusya’ya açtığı alanı daraltmak istediği ve yeniden eski müttefikleriyle iş birliğine odaklanmaya yöneleceği anlamına geliyor.
Şimdi sorulması gereken asıl soruyu açıkça soralım: Tillerson’un bu açıklamalarına güvenip ABD ile Orta Doğu’da yeniden bir iş birliğine gidebilir miyiz?
Bu konuda şüpheci olmayı gerektiren iki neden var.
Birincisi, Tillerson’un Rusya konusundaki açıklamaları patronu Trump’ın açıklamalarındaki Rusya algısıyla çelişiyor. Trump’ın bugüne kadar Rusya ve Putin hakkındaki sözlerinden herkes yeni Amerikan başkanının Moskova ile iş birliği eksenli bir ilişki arzuladığını düşünüyordu. Yeni başkan ve onun dışişleri bakanlığı için düşündüğü kişi arasında bile bu tür tezatların oluşu Türkiye gibi ülkelerin ABD’nin yeni Orta Doğu ve Rusya politikası konusundaki güvensizliğini artırıyor.
İkinci olarak, Washington’un Tillerson’un söyledi gibi bir politikaya yönelmesi ABD ile Rusya arasında yeni gerginlikler ve çatışmaların çıkması anlamına gelecektir. Böyle bir çatışma durumunda, Türkiye dâhil Orta Doğu ülkelerinin pozisyon alması gerekecektir. Yıllarca ABD’nin Suriye konusunda net bir tavır almasını bekleyip Rusya ile bile çatışmanın eşiğine gelen Türkiye’nin şimdi Rusya ve Orta Doğu konusunda ne yapacağı belli olmayan yeni Amerikan yönetiminin dışişleri bakanının sözlerine güvenip Rusya ile ilişkilerini yeniden bozacak bir tutum içerisine girmesi ne kadar akılcı olur?
Türkiye’nin, Obama yönetiminin açık bir şekilde ispatladığı “ABD’ye asla güvenme” gerçekliği üzerinden hareket edip, Rusya ile ilişkilerini tekrar riske atmaması gerekiyor.
Yeni Amerikan yönetiminin ise Türkiye’nin güvenini yeniden kazanmak için atması gereken önemli adımlar var. FETÖ ve PYD/PKK’ya desteği kesmek bunların başında geliyor.
[Türkiye, 14 Ocak 2017].