Siyasi partilerin aday listelerinin açıklanmasının ardından seçim güvenliğine dair tartışmalar yeniden başlayacaktır. Zira gerek muhalefet gerekse AK Parti’nin seçimi kazanmasını istemeyen yurt dışındaki aktörlerin elindeki son silah olarak seçim güvenliği meselesi duruyor.
Özellikle dışarıdaki aktörlerin, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin her ikisini de kazanması durumunda, “ne yapalım halk böyle istedi” demeyeceklerini şimdiye kadarki tutumlarından biliyoruz.
AK Parti’nin her iki seçimi de kazanma ihtimali yüksek olduğuna göre, bu kesimlerden seçim güvenliği ve demokratikliğine yönelik gelecek eleştirilere de garanti gözüyle bakabiliriz.
Türkiye’de demokrasinin en önemli ayağının seçimlerin şeffaf ve güvenilir şekilde yapılması olduğu açıktır. Bunu muhalefet de, AK Parti iktidarından hoşlanmayan dış aktörler de gayet iyi biliyor aslında.
Sürekli seçimleri kazanan Erdoğan ve AK Parti’ye buradan saldırma girişimleri de seçimlerin gerçekten demokratik olmasından dolayı şimdiye kadar başarılı olamadı. Ancak sandıkta istedikleri sonuç çıkmadığı zaman yine bu yolu denemekten vazgeçmeyecekleri de açık.
Türkiye’de yapılan seçimlerin güvenliğine ve demokratikliğine yönelik tehditler kuşkusuz vardır. Bu tehditlerin üç kaynaktan geldiğini söylemek mümkündür.
Birinci olarak, Türkiye’deki seçim sonuçlarından her defasında hayal kırıklığına uğrayan Batılı ülkelerdeki medya ve siyaset dünyasındaki bazı kesimleri zikretmek gerekir.
Batı’da Erdoğan ve AK Parti iktidarından hoşlanmayan ve devrilmesi için elinden gelen çabayı gösteren geniş kesimlerin varlığı bir sır değil. Bunların neden böyle bir tavır içerisinde oldukları daha önce birçok yazının konusu olduğu için herkese malum. Erdoğan’ı devirmek için başvurdukları yöntemlerin de ne kadar çeşitli olduğu biliniyor. Bu yöntemlerden birinin Türkiye’deki seçimleri manipüle etmek olduğu da.
Erken seçim kararının açıklanmasının ardından Batı medyasında Türkiye seçimleriyle ilgili çıkan yüzlerce haberde, Erdoğan’ın seçimleri kazanmaması için neler yapılması gerektiği ve bunun olumsuz sonuçlarının ne olacağı gibi konular çoktan tartışılmaya başlandı. Seçim tarihi biraz daha yaklaşınca bu tür haberlerin sayısı çok daha artacaktır. Özellikle bu ülkelerde yaşayan Türkiye karşıtı diaspora devreye daha fazla girecek ve 16 Nisan Referandumunda olduğu gibi, Erdoğan ve AK Parti karşıtı kampanyaları yoğunlaştıracaktır.
Bu kampanyalar seçim öncesiyle sınırlı kalmayacak, seçimleri Erdoğan ve AK Parti’nin kazanması durumunda, seçim sonuçlarının güvenilir olmadığına dair ithamlarla devam ettirilerek Türkiye’nin demokrasisine gölge düşürmeye çalışacaklar. Bu şekilde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diktatör olarak göstermek istedikleri kampanyalarının değirmenine de su taşımış olacaklar.
Ayrıca Avrupa ülkelerinin birçoğu, kendi ülkelerinde yaşayan milyonlarca Türk seçmene yönelik olarak seçim çalışmaları yapılmasını engelleyerek 24 Haziran seçimlerine gölge düşürüyor. Ülkelerindeki Türklerin seçim toplantıları yapmalarını ve bu toplantılara Türkiye’den siyasetçilerin katılımını engellemeleri demokrasiye vurulmuş bir darbe aslında.
Bir an için düşünelim, yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik seçim kampanyalarında muhalefet partilerinin daha başarılı olma ihtimali olsaydı, Batılı ülkeler Türk siyasetçilerin kendi ülkelerindeki seçim kampanyaları konusunda aynı yasak kararlarını alırlar mıydı? Bu yasakların Erdoğan ve AK Parti’nin başarısının önünü kesmek için getirildiğini herkes biliyor.
İkinci olarak, Türkiye’de seçim güvenliğine yönelik en büyük saldırının ise her zaman PKK terör örgütünden geldiği biliniyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki seçmeni korkutarak kendi desteklediği partiye oy atmaya zorlayan PKK’nın bu faaliyetlerine karşı bu seçimlerde ciddi tedbirler alınsa da, örgütün yine halkın iradesini tahakküm altına almaya çalışacağı açıktır.
Üçüncü olarak, Türkiye’de seçimlerin güvenilirliğine zarar veren bir başka aktör de, demokratik seçimler yoluyla Erdoğan ve AK Parti’yi iktidardan devirme konusunda bir türlü başarılı olamayan muhalefet partileridir.
Halkı ikna edecek projeler ortaya koyamadığı için seçimleri kazanma şansı düşük olan muhalefet partilerinin, seçim sonuçlarının güvenilirliğini sorgulamaya tevessül etmesi her şeyden önce Türkiye demokrasisine zarar veriyor.
Bütün bu sebeplerden dolayı hükûmetin, Türkiye demokrasisinin en temel ayağı olan seçim güvenliğine yönelecek her türlü saldırıya karşı çok dikkatli olması elzemdir.
[Türkiye, 23 Mayıs 2018].