23 Haziran'a yaklaştıkça kamuoyunda seçim sonuçlarına yönelik çeşitli anket sonuçları yayımlanıyor. Şu ana kadar yayımlanan tüm anket sonuçları Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu arasındaki yarışın başa baş geçeceğini gösteriyor. İptal edilen 31 Mart seçimlerinde iki aday arasındaki oy farkının yalnızca 13 bin olması anket sonuçlarının adaylardan birinin lehine veya aleyhine bir tabloyu öngörmesini de engelliyor.
Mevcut anket sonuçları net bir tablo öngöremese de aslında 31 Mart seçim sonuçlarından yola çıkarak seçim sonuçları üzerinde etkili olacak bazı değişkenleri ortaya koymak mümkün. Hiç kuşkusuz bu değişkenlerin başında 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen 1 milyon 704 bin seçmen geliyor. Bir önceki yerel seçimlerde yüzde 89,2 olan katılım oranı bu seçimlerde yüzde 83,88'e düşmüştü. İstatistiki çalışmalar sandığa gitmeyen bu seçmenlerin çok büyük bir bölümünün 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı'na oy vermiş seçmenler olduğunu ortaya koyuyor. 31 Mart seçimlerinde çeşitli gerekçelerle sandığa gitmeyen bu seçmenlerin 23 Haziran seçimlerindeki davranışının ne olacağı en çok merak edilen hususlardan birisi.
Aslında mevcut anket sonuçları 23 Haziran seçimlerinde 31 Mart'a kıyasla seçmen katılımının artacağını öngörüyor. Fakat anket sonuçlarının bu noktada doğru bir öngörüde bulunup bulunmadığı ve bu seçimde sandığa gideceği düşünülen seçmenlerin hangi adayı destekleyeceği belirsizliğini koruyor. Bir önceki seçimde sandığa gitmeyenlerin ekseriyetini Cumhur İttifakı seçmeni oluştursa da seçmen katılımının artması durumunda adaylar arasındaki oy farkının seyri konusunda net bir şeyler söylemek henüz mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla anket sonuçları hangi adayın 31 Mart'ta oy kullanmayan seçmenleri kendisine çekeceği konusunda henüz bir şey söylemiyor. Yine de bu hususun seçim sonuçları üzerinde ne denli kritik bir rol oynayacağı her iki adayın da seçim kampanyasında açıkça görülüyor. Bu bağlamda hem Binali Yıldırım hem de Ekrem İmamoğlu konuşmalarında sıkça seçmenlerin sandığa gitmesi gerektiği vurgusunu yapıyor. Her iki aday da 31 Mart'ta sandığa gitme oranlarının göreceli olarak düşük olduğu yerlerde saha çalışması yürüterek seçmenlere doğrudan ulaşmaya çalışıyor. Bu seçmenin tavrının seçim sonuçlarını belirleyecek olması parti teşkilatlarının da seçimlere katılımın daha düşük olduğu ilçelere yönelik özel stratejiler geliştirmesini sağlıyor.
31 Mart ile 23 Haziran seçimleri arasında çok kısa bir zaman olması, 31 Mart'ta oy kullanan seçmenlerin 23 Haziran'da da aynı oy tercihinde bulunacağı ihtimalini güçlendiriyor. Buna rağmen her iki seçim arasında geçen süreçte oy verme tercihini değiştirecek seçmenlerin de olacağını göz önünde bulundurmak gerek. Her ne kadar bu seçmenlerin sayısı çok yüksek olmasa da iki aday arasındaki oy farkının bu kadar az olduğu bir seçimde her bir oy hayati bir rol oynuyor.
Tüm bu sebeplerden ötürü şu ana kadar yayımlanan anketlerin çok sağlıklı bir öngörüde bulunmadığı söylenebilir. Her iki aday arasındaki oy farkının iptal edilen 31 Mart seçimlerinde çok az olması 23 Haziran'a dair tüm tahminlerin oynak bir zeminde oluşmasına yol açıyor. Tüm bunlara rağmen 31 Mart'ta sandığa gitmeyen seçmenlerini 23 Haziran seçimlerinde sandığa gitmeye ikna eden adayın ve partisinin seçimlerin asıl galibi olacağı apaçık bir biçimde ortadadır. 31 Mart'ta sandığa gitmeyen seçmenlerin 23 Haziran seçimlerindeki oy davranışı ise seçim yaklaştıkça netliğe kavuşacaktır.
[Sabah, 25 Mayıs 2019].