Türkiye’de mülteciler ve mültecilik konusu, dünyanın genelinde olduğu gibi, uluslararası hukuk bağlamındaki yükümlülükler göz ardı edilerek çoğu zaman iç politika malzemesi olarak kullanılabilmektedir. 7 Haziran 2015 seçim beyannamelerinde ilk defa bütün partiler mülteciler konusuna yer vermiştir. Bu hem karşılaşılan ve kendini dayatan sorunun büyüklüğünü hem de artan farkındalığı göstermektedir. Beyannamelerde mültecilere yer verilmiş olması parti başkanlarının ya da sözcülerinin sadece mesele ısındığı dönemlerde değindiği mülteci politikalarının biraz daha belirginleşmesini sağlamıştır. Meclisteki dört partinin mülteci politikaları da dış politika vizyonları ile uyumludur.
BM raporuna göre bugüne kadar Suriye’den 3,9 milyon kişi göç etmiştir.1 Lübnan, Ürdün ve Türkiye gibi Suriye’ye komşu ülkeler en çok göç alan ülkelerdir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2011 yılında iç savaşın başladığı Suriye’den Türkiye’ye gelen göçmenlerin sayısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu yana en yüksek orandır.2 BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Nisan 2015 verilerine göre Türkiye’de 1 milyon 759 bin civarında Suriyeli bulunmaktadır. Bunların sadece 258 bini 10 ildeki 25 kampta,3 geri kalanları ise Türkiye’nin neredeyse tamamına yayılmış biçimde kamplar dışında yaşamaktadırlar. Yine BM Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre 2015 yılı sonuna kadar Türkiye’deki sadece Suriyeli sığınmacıların sayısının 2,5 milyonu bulması beklenmektedir.4 Ancak sığınmacıların sayısının BM raporlarında belirtilenlerden çok daha fazla olduğu düşüncesi genel bir kanaattir. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 53’ünden fazlası 18 yaş altındaki çocuk ve gençlerden, yüzde 75’ten fazlası ise özel koruma ihtiyacı içinde bulunan çocuk ve kadınlardan oluşmaktadır. Tahmini olarak 500 bin civarında da Suriyeli olmayan ama Ortadoğu’dan gelen göçmen bulunmaktadır ve bu da toplamda yaklaşık 2,5 milyonluk bir nüfusun Türkiye’ye sığındığını göstermektedir.