İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener geçtiğimiz Çarşamba günü düzenlenen Meclis Grup Toplantısı'nda partisinin "İyileştirilmiş/Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" çalışmasını kamuoyuyla paylaştı. Uzun süredir tüm muhalefet blokunun Cumhurbaşkanlığı Sistemi karşıtlığı ve buna paralel olarak parlamenter sisteme dönüş paydasında buluştuğu düşünüldüğünde her partinin kendi önerisini hazırlaması muhalefetin ilk olarak 2023 seçim stratejisi, onun ardından ise iktidara ve sisteme yönelttikleri eleştirilere nasıl bir siyasal perspektif ile çözüm sunduğunu görmek açısından oldukça önemli.
Bu noktada İYİ Parti'nin kamuoyuyla paylaştığı model, her ne kadar adı "İyileştirilmiş/Güçlendirilmiş" olsa da siyasal sistem tasarımının kabaca yapıldığı, başta cumhurbaşkanının seçim yöntemi olmak üzere muğlak alanların bırakıldığı ve esas itibarıyla Türkiye'nin geçmişte parlamenter sistemde yaşadığı problem ve tıkanıklıklara ciddi çözümler sunmayan bir öneri olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak muhalefetin her ne kadar parlamenter sistemde anlaşmış olsa da bunun nasılı konusunda henüz müzakerelere başlamadığı düşünüldüğünde bunun bilinçli bir tercih olduğu ve muğlak alanların kasıtlı olarak bırakıldığı görülmektedir.
İYİ Parti'nin modeli ne kadar iyi?
Her ne kadar Türkiye'deki muhalefet partileri tarafından iyileştirilmiş ve/veya güçlendirilmiş parlamenter sistem olarak tanımlansa da akademik literatürde "rasyonelleştirilmiş parlamenterizm" olarak adlandırılan model, özetle meclisin kendi içinden çıkan hükümetler üzerindeki tahakkümünü sınırlandırmayı amaçlayan ve hükümet lehinde bazı anayasal mekanizmalar içeren hukuki bir tasarımı ifade etmektedir. Böylelikle Türkiye'nin de geçmişte örneklerini yaşadığı gibi özellikle koalisyon hükümetlerinin yeterli parlamento çoğunluğuna sahip olmaması veya sahip olduğu çoğunluğu yitirmesi durumlarında olası yönetim krizlerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Buna ek olarak parlamentonun sahip olduğu gensoru başta olmak üzere muhalefet partilerinin çoğu zaman siyasi rant arzusuyla kullandığı mekanizmaların istikrarsız bir yürütme erkine sebep olmasını engellemek yine bu modelin temel hedeflerinden biridir. Dolayısıyla bu modelin esas gayesi önemli orandaki gücün mecliste olduğu parlamenter sistemlerde hükümetlerin meclis karşında güçlendirilmesiyle istikrarlı bir yönetim sağlanmasıdır.
İYİ Parti'nin açıkladığı model, bu perspektiften değerlendirildiğinde doğal olarak güç merkezine parlamentonun koyulduğu görülmektedir. Ancak iyileştirilmiş/güçlendirilmiş vurgusu yapılan bir modelde Türkiye'nin geçmiş tecrübelerinin ve özellikle de koalisyon hükümetleri zamanında ortaya çıkan istikrar probleminin özünün ıskalandığı görülmektedir. Bu noktada Türkiye'nin parlamenter sistem tecrübesinde yaşadığı esas sorunun istikrar olduğu kısmen kabul edilmekle birlikte bu istikrar sorunu yanlış analiz edilmiştir. İYİ Parti'nin açıkladığı ve buna ek olarak diğer muhalefet partilerinin de tartışmalarda öne çıkardığı "yapıcı güvensizlik oyu", hükümetlerin yenisi kurulmadan düşürülmesini zorlaştıran bir düzenlemedir. Bu her ne kadar parlamenter sistemin rasyonelleştirilmesi adına olumlu ve önemli bir adım olsa da yalnızca hükümetlerin alternatifi ortaya konmadan düşürülmesini engelleyerek istikrar sağlama amacı taşımaktadır. Ancak geçmiş tecrübeler göstermektedir ki Türkiye'nin istikrar açısından esas problemi, gensoru kaynaklı değil, daha çok koalisyon hükümetlerinin gerek koalisyonu kuran partiler arasında gerekse hükümet ile parlamento arasında yaşanan uyumsuzluk ve bu uyumsuzluğun sebep olduğu etkinlik problemidir. Dolayısıyla geçmişte biri azınlık hükümeti olmak üzere yalnızca iki hükümetin gensoru ile düştüğü düşünüldüğünde Türkiye'nin parlamenter sistem odaklı esas probleminin gensoru ve hükümetlerin düşmesi ile yeni hükümetlerin kurulamaması değil, koalisyon hükümetlerinin zayıf bir yapıyla kurulması sonrası yaşadığı uyum ve etkinlik problemidir.
Bu noktada İYİ Parti'nin modelinde hükümetlere etkinlik kazandırılmasını sağmaya yönelik herhangi bir rasyonelleştirme önerisi bulunmamaktadır. Ancak rasyonelleştirme mekanizmaları hususunda özellikle Almanya ve Fransa tecrübelerinde örnekleri görülen ve yönetim krizini hükümete etkinlik açısından önemli anayasal araçlar sağlayarak engelleyen/çözen düzenlemeler bulunmaktadır.
Bunlar özellikle hükümete yürütme yetkisini parlamento ile çatışma yaşaması durumunda sürdürülebilir kılmak için kanun tekliflerinin parlamentoda kabul edilmesini kolaylaştıran düzenlemeler şeklindedir. Bu da esas itibarıyla parlamento çoğunluğunu yitirmiş hükümetlerin yapıcı güvensizlik oyu düşünüldüğünde göreve azınlık halde devam etmesi durumunda oluşacak yönetim krizlerini engellemek amacındadır. Bir diğer ifadeyle muhalefet partilerinin kendi aralarında anlaşarak yeni bir hükümet kuramadığı durumlarda azınlık hükümeti konumuna düşen mevcut yürütme erkinin görevini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu ve parlamentodan onay almak zorunda olduğu düzenlemelerin reddedilerek iş yapamaz hale getirilmesini ve sistemin kilitlenmesini engellemek amacındadır. Dolayısıyla esas iyileştirme, yürütmenin güçlendirildiği bir düzenleme ile mümkündür. Ancak İYİ Parti eski parlamenter sistemi makyaj yaparak ve iyileştirilmiş adıyla tekrar teklif etmektedir.
Belirsiz alanlar ve pazarlık payı
İYİ Parti'nin teklifinde dikkat çeken en önemli detaylardan biri de cumhurbaşkanının statüsüdür. Cumhurbaşkanlığı makamı, anti-Cumhurbaşkanlığı Sistemi üzerinden dizayn edilmektedir. Makam olarak Cumhurbaşkanlığı, İYİ Parti tarafından denge-denetleme mekanizmalarının bir parçası olarak değil, partiler üstü anayasal bir organ olarak tanımlanmaktadır. Yine partili olması görev süresi ve sonrasında yasaklanmakta, demokrasinin tıkandığı anlarda hakemlik vazifesi yaparak kurumlar arası uzlaşı görevi verilmektedir. Ancak tüm bunlarla çelişkili olarak eski sistemde Milli Savunma Bakanlığına bağlı Genelkurmay Başkanının, Başbakana bağlı olması muhtemel MİT ve Diyanet İşleri Başkanlarının ve buna ek olarak vali ve büyükelçilerin atanmasında üçlü imzacıdan biri haline getirilmektedir. Ancak azımsanmayacak bu yetkinin aksine cumhurbaşkanının sorumluluğu konusunda büyük belirsizlikler vardır. Yine cumhurbaşkanı ile başbakan arasında bu konuda bir çatışma yaşandığında nasıl bir çözüm getirileceği de açıklanmamıştır. Buna ek olarak cumhurbaşkanın halk tarafından mı yoksa parlamento tarafından mı seçileceği belirsizdir. Bir diğer belirsizlik alanı ise Siyasi Partiler Kanunu ve seçim sistemi ile ilgilidir. Öneride seçim barajının düşürüleceği açıklanmakta ancak siyasi partiler ile ilgili herhangi bir değişiklikten bahsedilmemektedir.
Daha da artırılabilecek bu belirsizlik alanlarının ise kasıtlı bir tercih olduğu bizzat metinde açıklanmıştır. İYİ Parti, söz konusu belirsiz alanların muhalefet içi müzakerelere bırakıldığını söylemektedir. Bu da diğer muhalefet partilerinin tekliflerini açıkladıkça ortaya çıkacak ve sonradan doldurulacak kendi boş alanlarının pazarlık başlıkları olacağına işaret etmektedir. Dolayısıyla İYİ Parti'nin kendi önerisinde belirsiz bıraktığı alanları pazarlık payı olarak görmek mümkündür. Örneğin İYİ Parti, cumhurbaşkanlığının tamamen temsili bir makam olmasını isteyen muhtemel bir parti ile yapacağı pazarlıkta cumhurbaşkanının seçim usulünü pazarlık payı olarak kullanacaktır.
Sonuç olarak İYİ Parti'nin gerek son zamanlarda Meral Akşener başta olmak üzere partililer tarafından dozu artırılarak kullanılan Cumhurbaşkanlığı Sistemi karşıtı söylem gerekse 2023'e yönelik muhtemel parti ve ittifak stratejisi göz önünde bulundurulduğunda açıklanan model, detaydan yoksun olması ve belirsiz alanların çokluğu ile zayıf bir tasarım olarak ön plana çıkmaktadır. Bu da parlamenter sisteme dönüşü yegâne ve vazgeçilmez şart ve hedef olarak öne süren bir parti için oldukça dikkat çekicidir. Bunun temel sebebinin ise İYİ Parti'nin 2023 pazarlıklarındaki elini güçlü ve geniş tutma çabası olarak değerlendirilebilir.
[Sabah, 29 Mayıs 2021].