SETA > Yorum |
CHP'nin quot Siyasal Fırsat'larla İmtihanı

CHP'nin "Siyasal Fırsat'larla İmtihanı

CHP, bütün siyasal performansını Erdoğan ve AK Parti karşıtlığına yöneltti. Dozu giderek artan bir tarzda toplumun “Cumhuriyetçiler” ve “Cumhuriyet düşmanları” olarak bölündüğü tezini işledi.

Siyasetin farklı siyasa çözümlerinin birbiriyle rekabet etmesinden ibaret bir etkinlik olduÄŸu söylenir. Modern formu itibarıyla da, kadim gelenek içerisinde de siyasetin “maslahat üretmek”le doÄŸrudan bir irtibatı vardır. Öznenin kendisi, cemaati, kitlesi ve(ya) deÄŸerleri için maslahat üretebilmesi siyaseti kuran ana dinamiktir. Bu baÄŸlamda, siyaset, mevcut fırsat alanlarını deÄŸerlendirmek ve yeni fırsat alanları inÅŸa etmekle özdeÅŸ bir etkinlik olarak da kabul edilebilir.

Bu yönüyle modern Türkiye tarihinde “tek parti dönemi” olarak bilinen dönem siyaset karşıtlığının kurumsallaÅŸtığı bir zaman dilimine iÅŸaret eder. Nitekim 1946 tarihi, sadece çok partili hayata yahut demokrasiye geçiÅŸin deÄŸil, siyasetin de baÅŸlangıç tarihidir. Farklı aktörlerin fırsat alanlarını deÄŸerlendirmek veya yeni fırsat alanları yaratmak için örgütlenmesi bu dönemden itibaren mümkün olabilmiÅŸtir.

Kendisini “Cumhuriyeti kuran parti” olarak yansıtan ve tek parti döneminde siyaset karşıtlığını temsil eden CHP için de siyaset, 1946’da baÅŸlar. O tarihten sonra CHP, devlet elitlerinin çıkarlarını siyasi elitlerin çıkarları karşısında savunmayı ve onların fırsat alanlarını geniÅŸletmeyi esas almıştır.

CHP, 1965-1980 arası dönemde “ortanın solu” söylemiyle, topluma açılmaya çalışarak bir nebze de olsa farklılaÅŸmış, ilk defa 1973 ve 1977 seçimlerinde “seçmenin oyları”yla baÅŸarı kazanmıştır. 12 Eylül darbe yönetiminin kapattığı CHP, 1992 yılında yeniden kurulduÄŸunda 1965-1980 arasındaki 15 yılı oldukça kalın bir parantezin içine almış, o mirası reddetmiÅŸtir. Artık yeni bir CHP vardır karşımızda.

Bu “yeni CHP”, Deniz Baykal’ın CHP’sidir. 1930’ların tek parti zihniyetinin 1990’lar Türkiye’sine uyarlanmış ÅŸekli olan bu CHP, bir kez daha topluma deÄŸil devlete seslenmeyi ÅŸiar edinmektedir. Ne var ki, bu kez CHP, 1930’larda siyaset karşıtlığı temelinde belirginleÅŸen umdeleri, siyasi fırsat alanları yaratmak için seferber etmektedir. Bu umdeler, rejim adına toplumu terbiye etmenin araçları olarak kullanılmamakta, rejimin karşı karşıya kaldığı düÅŸünülen irtica ve bölücülük tehdidini bertaraf etmenin araçları olarak siyasallaÅŸtırılmaktadır.

Bu siyasallaÅŸmanın en dolaysız sonucu 1990’lı yıllarda popüler Kemalizm’in ve Türk milliyetçiliÄŸinin yükseliÅŸi oldu. Popüler Kemalizm’in ve Türk MilliyetçiliÄŸi’nin tırmandırılması CHP tarafından siyasi fırsat alanları yaratmak olarak deÄŸerlendirildi. Söz konusu popüler Kemalizm ve milliyetçilik 2000’lerde yükselen ulusalcı dalgayla birlikte yeni bir form kazandı. Radikal bir laiklik anlayışı ve keskin bir Batı karşıtlığının eÅŸlik ettiÄŸi Kemalist milliyetçi pozisyon kendisini AK Parti iktidarının tam karşısına konumlandırdı. Ana muhalefet partisi konumundaki CHP, AK Parti karşıtı siyasal pozisyonun liderliÄŸine oynamayı bir siyasal fırsat alanı olarak gördü. Dönemin CHP lideri Baykal, sadece partisinin deÄŸil, AK Parti karşıtı koalisyonun da genel baÅŸkanı gibi davranmaya baÅŸladı.

CHP, bütün siyasal performansını ErdoÄŸan ve AK Parti karşıtlığına yöneltti. Dozu giderek artan bir tarzda toplumun “Cumhuriyetçiler” ve “Cumhuriyet düÅŸmanları” olarak bölündüÄŸü tezini iÅŸledi. Bu tezin siyasal alanda ne denli fanatik ÅŸekilde dillendirilebileceÄŸi, Cumhuriyet Mitingleri sürecinde ve ondan 6 ay sonra AK Parti’ye açılan kapatılma davası sürecinde CHP’nin söylemlerinde karşımıza çıktı.

2009 yerel seçimlerine doÄŸru giderken CHP içinde bir grup, yaÅŸanan baÅŸarısızlıklar