Zeytindalı operasyonu on günü aşkın bir süredir tartışılıyor. Terörle mücadele, Suriye stratejisi, Türkiye için önemi gibi bir çok başlık altında gerekli gereksiz çok şey yazıldı, çizildi.
Bununla birlikte operasyonel şartları göz önünde bulunduran çok az şey konuşuldu. Mesela operasyonun çok yavaş gittiği eleştirileri dile getirildi fakat operasyonun hangi coğrafi şartlar altında yürütüldüğünü pek az kişi dile getirdi.
Öte yandan ÖSO birçok tartışmaya konu edildi. Fakat milis kuvvetlerle birlikte bir operasyon yürütmenin zorlukları ve avantajları hakkında çok az şey biliyoruz.
Birkaç gündür bu konulara odaklanmaya çalıştım. Şimdilik coğrafya ve düzenli ordu ile milis kuvvetlerin birlikte ilerlemeleri üzerinde duralım.
Baştan söyleyeyim, savaş teknolojisi ne kadar ilerlerse ilerlesin muharebenin yürütüldüğü coğrafi koşullar öneminden çok az şey kaybediyor. Özellikle eğer kırsal alanda ilerlemek durumundaysanız coğrafya daha da belirleyici bir hale geliyor.
Bu açıdan bakıldığında Afrin operasyonunun sert ve dezavantajlı bir coğrafyada yapıldığını göz önünde tutmak gerekiyor.
Operasyonun başladığı noktaların hemen önündeki tepeleri aşmak yeterli olmuyor. Arazi peş peşe gelen tepeler halinde engebeli bir yapıya sahip. Dolayısıyla bulunulan noktadan dürbün ve termal kameralarla uzak noktaları gözlemlemek elbetteki kolay değil. Bu noktada uydu görüntüleri ve İHA'lar devereye giriyor. İHA'ların nasıl bir kritik işlev üstlendiğini bu tarz arazilerde gözlemlemek daha mümkün.
Ayrıca TSK ve ÖSO yalnızca YPG militanlarından temizledikten sonra ayrıntılı bir arazi temizliğine girişiyor. Kurulan tuzaklar, el yapımı patlayıcılar ve mayınlar temizlenerek ilerleme sağlanıyor.
Dağlık bir coğrafyada operasyon yürütmek ayrıca ciddi bir lojistik hazırlığı da gerektiriyor. Gerektiğinde yol açma ya da çamurluk alanın kurutulması gerekebilir. Bu da daha fazla araç-gereç demek ve organizasyon üzerinde daha ayrıntılı düşünmeyi gerektirmekte ve ilerleyişi yavaşlatabilmektedir.
Ancak TSK ve diğer güvenlik kurumlarının bugüne kadar PKK ile yürüttükleri mücadelede önemli bir tecrübe birikimi sağladı. Askeri yetkililer oldukça ayrıntılı haritalar üzerinden plan yapmakta ve bu sayede daha kolay ilerleyebilmektedir.
Coğrafyanın yanı sıra harekatın gidişatını etkileyen ikinci önemli etken ise düzenli ordu birlikleri ile milis gruplarının birlikte hareket etmeleri.
Düzenli ordular yapıları gereği oldukça disiplinli ve organize hareket eden bir yapı. Askeri bir doktrin çerçevesinde hareket ediyorlar ve detaylı planlar çerçevesinde ilerleme kaydediyorlar. Görev tanımları da nettir.
Milis birlikler ise doğaları itibariyle profesyonel değiller. Çoğu zaman eğitimleri saha tecrübesinden ibarettir ya da kısa bir süre için eğitim almaktalar.
Dini ya da etnik bir motivasyon kaynağına sahip değillerse sahada elde ettikleri başarı belirleyici bir noktada olmaktadır. Bunun yanı sıra hızlı hareket etme yeteneğine sahiptirler.
Dolayısıyla bu iki unsurun birbirine uyumu sahadaki operasyonel başarı açısından kritik bir role sahip olmaktadır.
Afrin operasyonuna bakıldığında TSK ile birlikte hareket ettikleri ÖSO grupları arasında bir uyumun yakalandığını ifade etmek mümkün. Kimi zaman iletişim zorlukları yaşansa da özellikle operasyon sahasında iki unsurun uyumlu olduğu anlaşılmakta.
Türkiye'nin Suriye krizinin yarattığı tehditler karşısında önemli tecrübeler elde etmesi saha gerçeklerine uygun yeni araçların devreye sokulması noktasında aynı zamanda öğretici bir süreç oldu. Bunun başında da ÖSO unsurları ile birlikte çalışmak geliyor. Ayrıca ortak bir tehdide karşı birlikte hareket etmek ayrı bir motivasyon kaynağı.
Bu noktalar üzerinden devam edeceğiz.
[Fikriyat, 2 Şubat 2018] .