Mısır'daki devrim sonrası toplumsal dönüşümün nereye doğru gittiğini anlamak, geleceği anlamak için ciddi bir gösterge olabilir. Devrim sonrası Mısır artık hiç de eskisi gibi değil. Bunun en temel sebebi yaşanan iktidar değişikliği değil; derinden derine değişmekte olan psikoloji-sosyolojik algılama. Kahire sokaklarında artık eskiden olduğu gibi korkuyla dolu bir çekingenlik havası yok, onun yerine korku ile ümit arasına sıkışmış muğlak bir beklenti hâkim. Peki, Mısır'da gerçekten ne değişti? Mısır nereye gidiyor? Mısır'da gözle görülebilen en büyük değişim, Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık iktidarını bırakmış olmasının yanında hızla yükselen milliyetçilik dalgası. Sokaklarda bulunan ağaçlardan panolara kadar hemen her yer Mısır bayraklarına boyanmış durumda.
Yeni Mısır'ın sembolü olan Tahrir Meydanı artık hükümete yönelik tatminsizliği göstermenin yanında vatan sevgisinin, milliyetçiliğin ve gururlu olmanın ilan edildiği bir meydan.
Değişim kolay olmayacak
Mısır'da yükselen milliyetçilik dalgasını her ne kadar birçok kişi yıllardır süren baskının kalkmasının ardından oluşan normal bir sevinç dalgası olarak algılasa da; durum bunun ötesinde ve derin analizler gerektiriyor. İlk bakışta bu milliyetçilik, vatanseverlik gibi kendini gösteriyordu ve bu açıdan bakılınca son derece pozitifti. Fakat protestocu kalabalıkların devrim sonrası sevincini rasyonel bir politikaya dönüştürüp kitleleri yatıştıracak bir liderinin olmaması ileri ki süreç için tehlike arz ediyor. Sevincin abartılmasının şovenizme, eğer beklentiler gerçekleşmez ve ümitler kırılırsa hayal kırıklığının yıkıcı tepkilere yol açması hiç de ihtimal dışı değil. Devrim sonrası yaşanan küçük çaplı çatışmalar, özellikle de Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında çıkan ve yaklaşık 13 kişinin öldüğü dinsel temelli çatışmalar bu durumun sadece küçük yansımaları.Eğer Mısır'da yükselen bu milliyetçilik yatıştırılamaz ve makul bir şekilde dengelenmezse, bu durum ekonomik sorunlarla ve işsizlikle birleşip başka bir toplumsal patlamaya yol açabilir. Mısır'da herkesin bildiği fakat konuşmak istemediği bir gerçek Mısır ekonomisinin neredeyse çökme noktasına geldiği ve büyük bir ekonomik krizin yakın olduğudur. Eğer seçim sonrasında iktidarı devralacak liderler, bu süreci iyi yönetemezlerse, bu toplumsal bomba ellerinde patlayabilir. Devrim sonrası Mısır sokaklarında hâkim olan bir diğer durum toplumda gururla karışık zayıf bir özgüven duygusunun yavaş yavaş kendine yer bulması. Mübarek iktidarını devirmenin verdiği sevinç ve gurura rağmen, insanların zihninde, değişim ve dönüşümün nereye gideceği ve nasıl olacağıyla ilgili çok ciddi sorular var. Ümitle süslenmesine karşın özgüveni zedeleyen en temel nedenlerden biri askeri rejimin gerekli talepleri hızla yerine getirmemesi ve biraz da işleri yavaştan alması. Bu yüzden her cuma günü insanlar Tahrir Meydanı'nda toplanmaya ve taleplerini dile getirmeye devam ediyorlar. Bir diğer önemli nokta ise Mısır'da kurulacak siyasi sistemle alakalı hemen hemen hiçbir ciddi tartışmanın olmaması. Mısır nasıl bir seçim sistemine sahip olacak? Seçilecek devlet başkanının yetkileri ne olacak? Kurumlar arası ilişkiler nasıl tanımlanacak? Bu soruların cevapları kurulacak yeni siyasi yapının ana unsurlarını teşkil edecek olmasına rağmen hala tartışma dışı. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dâhil ülkeyi ziyaret eden batılı yetkililerin "demokrasi zaman alır" mealindeki açıklamaları dış desteğin yeni sür