Åžiddet ve radikalizm bir fasit daire. Birbirini ÅŸarj eden ve birbirini güçlendiren iki olgu. Herhangi birisi sebep deÄŸil; ikisi de hem sebep hem de sonuç. Charlie Hebdo üzerinden bundan sonra yoÄŸunlaÅŸacak tartışmalar ve atılacak adımlar da bu fasit daire içerisinde hareket edecek gibi görünüyor.
DoÄŸrusunu söylemek gerekirse bilmediklerimiz bildiklerimizden; sorular cevaplardan daha fazla. Saldırının neden yapıldığını an itibarıyla bilmiyoruz. Fakat saldırının bir sonucu konusunda neredeyse herkes emin: Bu saldırı Avrupalı Müslümanlar üzerinde büyük bir baskının oluÅŸmasına sebep olacak. Sonuçlara benim emin olduÄŸum bir tanesini daha ekleyeyim: Bundan sonra Fransa dahil Batı’da Müslümanlara karşı atılan her amacı aÅŸan adım, radikal grupların ideolojik ve materyal olarak güçlenmesine sebep olacak. Kısacası Charlie Hebdo saldırısından en büyük faydayı spekturumun her iki tarafında yer alan radikal grup ve partiler görecek.
GÜN, RADÄ°KALLERÄ°N GÜNÜ
Åžüphelilerin Müslüman olması, görgü tanıklarına göre olay mahalinde tekbir getirmeleri, “Peygamber’in intikamını aldıklarını” iddia etmeleri ve Yemen El-Kaidesi’nden bahsetmeleri, faturayı yine cahil toplumlar nezdinde Müslümanların geneline çıkaracak ve 11 Eylül’den beri durmaksızın devam eden Ä°slam-Batı tartışmalarını alevlendirecek. Avrupa’da zaten yükseliÅŸte olan Ä°slam karşıtlığı, faaliyetlerine devam edebilmesi ve taraftar toplayabilmesi için ihtiyaç duyduÄŸundan fazlasını Charlie Hebdo saldırısında bulacak. Avrupa’nın Ä°slamlaÅŸmasına karşıtlık olarak isimlendirilen ve aslında eÄŸip bükmeden tam da Ä°slam düÅŸmanlığına tekabül eden nefret temelli PEGIDA gibi oluÅŸumlar Charlie Hebdo saldırısını bir reklam filmi gibi tepe tepe kullanacak. Marine Le Pen’in Ulusal Cephesi kendilerine birkaç seçim yetecek malzemeyi Charlie Hebdo saldırısından çıkaracak. Avrupa’nın mantarlaÅŸan saÄŸcı partileri meÅŸruiyetleri ve çekiciliklerini artırmak için muazzam bir fırsat bulacak.
Fasit dairenin diÄŸer tarafında ise oluÅŸacak tepki ve atılacak amacını aÅŸan ve Avrupa’da zaten güçlenen Ä°slam karşıtlığından hareket edecek her adım, radikal grupların adam kazanma propagandalarının merkezine oturacak. Irak’ta, Suriye’de veya Afganistan’da tam da bu süreç yaÅŸandı. 11 Eylül sonrası ABD’nin her cürmü, radikalizmi güçlendirdi. Charlie Hebdo ölçek itibarıyla bir 11 Eylül olamaz; fakat Fransa hükümeti toplam faydayı hesaba katmayıp radikal grupların nefret çaÄŸrılarına kulak asarsa kendimizi yukarıda bahsedilen çıkmazdan kurtaramayız.
JE NE SUÄ°S PAS CHARLÄ°E HEBDO
Charlie Hebdo’ya iliÅŸkin iki noktayı birbirinden ayırmamız lazım. Birisi dergiye yapılan saldırı, diÄŸeri de derginin yayın politikası. Birincisinin de ikincisinin de savunulacak hiçbir tarafı yok. Birincisi radikalleri güçlendirecek ve toplam hesapta en çok Müslümanlara zarar verecek bir saldırı. Ä°kincisi ise “ifade özgürlüÄŸü” çerçevesinde deÄŸerlendirilse de Ä°slam dâhil birçok din (Antisemitizm yüzünden iÅŸten çıkardıkları karikatüristi de not ediyoruz buraya) ve siyasi görüÅŸe yaptığı hakaret üzerine kariyer kurmuÅŸ ve medyatiklik yakalamış bir derginin yayın politikası. Bu sebepten saldırıya maruz kalmış Fransa toplumu ile empati kurmak yolunda varılması gereken nokta Charlie Hebdo’nun hakaret üzerine kurulu yayın politikasını savunmak olmamalıdır.
Daha önce olduÄŸu gibi bu saldırıdan sonra da Ä°slam dünyasından “özür dileyici” nitelikte bazı açıklamalar geldi/geliyor. Bu psikoloji de külliyen yanlış ve maksadının aksine hizmet etmekte. Ä°slam’la saldırı arasında olmayan bir bağın kurulmasına sebep oluyor. ÖrneÄŸin Türkiye’de yaÅŸayan herhangi bir Müslüman’ın “Bir Müslüman’ım ama saldırıyı lanetliyorum” ÅŸeklinde bir mesaj vermesinin hiçbir anlamı yok. Saldırı menfurdur, Müslüman veya Åžintoist olunmasından bağımsız olarak kınanır.
[Akşam, 9 Aralık 2014]