24 Haziran seçimlerinin farkı cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin seçimi olması. Bu yönüyle aslında bu seçimler, 16 Nisan 2017 referandumunun ikinci raundu. Cumhur İttifakı yeni sisteme göre hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı cumhurbaşkanı seçmek istiyor. Hem de Meclis çoğunluğunu ele geçirerek önümüzdeki beş yıl cumhurbaşkanlığı sistemini yerleştirmek istiyor. Diğer cumhurbaşkanı adayları ise bir yandan Türkiye'yi taşıyacak lider olarak kendilerini seçmene sunuyorlar. Öte yandan ise muğlak bir parlamenter sisteme dönme vaadi veriyorlar. Bugünlerde tekil polemik konuları öne çıksa da anlaşılan son hafta adaylar sistem tartışmasına odaklanacak.
***
Doğrusu bu seçimlerin ana gündeminin sistem tartışması olmasıdır. Adaylar, yürütmeye dair modellerini kamuoyu ile paylaşmalılar. Neticede cumhurbaşkanı seçilen aday kararnamelerle kendi yönetim modelini belirleyecek. Kampanya sürecinde her konuda vaatler açıklanırken ülkenin yeni hükümet modelinin ne olacağının bilinmemesi ciddi bir eksik olarak öne çıkıyordu. Bu noktada ilk adım Erdoğan'dan geldi. Önce 28 Mayıs'ta bakanlıkların muhtemel sayısı ve ofislerle ilgili ipuçları verdi. Sonra 3 Haziran'da bir tv röportajında seçime bir hafta kala cumhurbaşkanlığı hükümet modelini (bakanlıklar, başkanlık ofisleri ve kurullar) genişçe anlatacağını söyledi: "Milletimiz Türkiye Cumhuriyeti bundan sonra nasıl yönetilecek, AK Parti nasıl yönetecek bunu görmüş olacak. Ve oyunu da verirken buna göre verecek. Bu sistem ne Amerika'nın bire bir taklididir ne Avrupa ülkelerinin bire bir taklididir. Bu bize has olacak. Ona göre de uygulamasını yapacağız."***
Cumhur İttifakı ve Erdoğan, hükümet modelini açıklama konusunda ön alarak tutarlılıklarını desteğe çevirmeye çabalıyor. Millet İttifakı ve bağlantılı cumhurbaşkanı adayları ise ikili bir zahmetle karşı karşıya. Bir yandan İnce, Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş ve Perinçek seçildiklerinde uygulayacakları cumhurbaşkanlığı modelini açıklama baskısı altına giriyorlar. Diğer yandan Millet İttifakı'nı oluşturan partiler parlamenter sisteme nasıl geri dönüleceğini anlatmak mecburiyetindeler. Aksi takdirde hem ikircikli hem de belirsiz bir propaganda yürütme sorunuyla yüzleşecekler. Akşener bu sorunu gördüğünden midir, yoksa İnce'nin gölgesinde kaldığından mıdır bilinmez, yeni bir girişimde bulundu. Önce beyannamesini açıklarken sonra da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüşerek Millet İttifakı'nın "parlamenter sisteme geri dönmenin yol haritasını belirlemesi" önerisinde bulundu. Aynı öneriyi Karamollaoğlu ile de konuşacak. İnce, bu dönüşün 2 yıl alacağını söylemişti. Akşener ise dönüşün en kısa sürede tamamlanmasını savunuyor.***
Bu öneri gerçekleştirilse bile Millet İttifakı'nın çelişkisi bitmeyecek. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı hükümet modeli önerisine başka bir modelle cevap vermiş olmayacaklar. Sadece parlamenter sisteme dönüş tarihi ve yol haritası açıklamak yeterli değil. Seçmen muhalefetten artık iki sorunun cevabını aynı anda bekliyor: 1- İnce ya da diğerlerinden birisi kazanırsa 25 Haziran sabahı nasıl bir cumhurbaşkanlığı hükümet modeli oluşturacaklar? 2- Dönmek istedikleri parlamenter sistemin somut modeli ne olacak? Yoksa sorun üreten eski parlamenter sistem uygulamamıza mı dönecekler? Gelinen noktada Millet İttifakı'nın modeller üzerinde çalışması ve uzlaşması mümkün görünmüyor. Muhalefetin bu eksikliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kurucu" olma ve yönetme iddiasını daha da güçlendiriyor.[Sabah, 5 Haziran 2018].