Bir evin bahçesi... İçinde, 18 m. yüksekliğinde bir rüzgâr türbini dikiliyor. Civardakiler ne düşünür? Üstelik yıl, 1887 ise!
Ohio’nun Cleveland şehrinde gelişen olay o günlerde merakla izlense de, mekân sahibinin, mucit işadamı Charles Brush olduğunu bilenler, pek de şaşırmamış olsa gerek.
Ark ışığı ve dinamo çalışmalarıyla adını o dönem epeyce duyuran Brush, dev bir rüzgârgülünü andıran heybetli sistemi, köşkünün elektriği için dizayn ederken, dünyaya da, elektrik üreten ilk otomatik rüzgar türbinini sunuyordu.
ASİ GÜCÜ KULLANMAK
1890’da Brush’ın eserini haber yapan Scientific American, icadı gururla tanıtırken, bir uyarıda bulunmayı ise ihmal etmiyordu:“Okuyucu, rüzgârın maliyetsiz olduğunu düşünüp, bu yolla elektrik üretmenin ucuz olduğunu sanmasın. Aksine, sistemin maliyeti o kadar yüksek ki, kaynağın ucuzluğunu pasifize ediyor.”
Gerçekten de, Brush’ın türbini, uzun yıllar evinin enerji ihtiyacını karşılasa da, ekonomik değildi. Ancak derginin de belirttiği gibi; “Doğanın en asi gücünü kullanabilmek, ne olursa olsun, büyük bir mutluluktu”
O yıldan sonra, ABD’den Danimarka’ya gelişerek yayılan rüzgâr sistemleri, bugün ise maliyet açısından elverişli. Zira rüzgâr enerjisi, çeşitli yenilenebilir ve geleneksel kaynaklar arasında, en düşük yatırım gideri olan sistemlerin başında geliyor.
Konunun bugün köşemize esip gelmesine ise, geçen hafta yayınlanan taze istatistikler vesile oldu. Dünyada ne olup bittiğine, bir bakalım istedim.
GİDEREK HIZLANIYOR
Rüzgârdan elektrik üretimi, 2000’lerde ciddi bir ivme kazandı ve global kurulu güç, 2003-2013 arasında 39 GW düzeyinden 319 GW’a ulaştı.Global Wind Energy Council (GWEC- Küresel Rüzgâr Enerjisi Konseyi) tarafından açıklanan yeni veriler ise, kurulu kapasitenin 2014’te %16,2 artışla, 370 GW’a yükseldiğini gösteriyor.
Peki, bu dev güç nerelerde?
Tahminlerinizin çok ötesinde değil: %31’i Çin’de, %17,8’i ABD’de ve %10,6’sı ise Almanya’da. Bir başka deyişle, dünya kurulu rüzgâr gücünün yaklaşık %60’ına, bu 3 ülke sahip. İspanya, Hindistan ve İngiltere ise, peşi sıra geliyor.
ARTIK ASYA 1.
Rakamlara bakarken, 2014’te eklenen küresel gücün 51,5 GW olması ise dikkatimi çekti. Zira bu, bugüne kadarki en yüksek miktarsal yıllık artırım...Gözüme çarpan bir diğer veri de, bölgesel: 2014’e dek kurulu güçte hep en önde olan Avrupa, 1.'liği Asya’ya kaptırmış. Nedeni ise, Çin’in %26’lık çarpıcı artırımı... Bu, aynı zamanda, yıllık küresel artışın %45’inin Çin’den geldiği anlamına geliyor.
Asya devi, nükleerden yenilenebilire, çılgın enerji yatırımlarını hızla sürdürürken, 2.'liğe düşen Avrupa ise, azmini kaybetmiş değil. Rüzgârını güçlendirmeye devam eden kıta, 2050 itibariyle rüzgârın, elektrik üretiminde öncü olacağını öngörüyor.
TÜRKİYE’NİN RÜZGÂRI
Son bir detay: 2014 küresel güç artırımında, Türkiye, 804 MW’lık katkısıyla, ilk 10 ülke arasına girmiş. Bu aynı zamanda, ülke çapında %27,2’lik bir yıllık artış demek. Oldukça güçlü bir gelişim...Öte yandan, ulaştığımız toplam kurulu güç, 3,76 GW ile hala tatmin edicilikten uzak. Özellikle 2007 itibariyle çalışmalar hızlanmış olsa da, bol rüzgâra sahip ülkemizde, potansiyelin sadece %7,8’inden yararlanıyoruz. Zira tahmini potansiyel, 48 GW. Bu da, bizi, Avrupa’nın en büyük rüzgâr piyasalarından olmaya aday yapıyor. 2023 hedefimizin 20 GW olduğunu düşünürsek, hatırı sayılır bir hıza ihtiyacımız olacağı ortada.
MİLLİ ENERJİ
Hızlanabilmek ise, yapılacak yasal düzenlemeler ve kaldırılacak belirsizliklerle mümkün olacak. Nitekim piyasa oyuncularına çeşitli avantajlar sunan rüzgâr sektörümüz, diğer yandan da bürokratik yavaşlıklar ve belirsizliklerden mustarip.Daha önce güneşte lisans sıkıntısına değinmiştik. Rüzgâr lisans süreçlerinde de yaşanan aksaklıkların çözüme kavuşturulmasına ve kurumlar arası koordinasyonun etkin bir şekilde sağlanmasına ihtiyaç var.
Bunun yanısıra, ucunda cari açığı indirgemek olan yerli enerji üretimini, yerli sistem üretimiyle de desteklememiz gerekiyor. Sonuçta, enerji makine ve ekipman ithalatı da, konuyla bağlantılı bir sorun.
Tabii bu noktada, rüzgâr bizi alıp yine teknoloji mevzusuna getiriyor. Bu alanda MİLRES gibi milli projelerin atağa geçmesi sevindirici... Yine de, maliyet, risk ve zaman faktörlerinde etkili bir modelle yürümek şart. Bu bağlamda, uluslararası teknolojik işbirlikleri, standardizasyon, ihtiyaç envanteri ve test mekanizmaları gibi alt kümelerin de, entegre bir şekilde ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Zira dünyayı saran rüzgârın, çok sevdiği Çanakkale’de, Hatay’da, Balıkesir’de, İzmir’de ve yurdun mümkün olan dört bir yanında daha güçlü esmesi gerektiğine şüphe yok.
[Yeni Şafak, 20 Şubat 2015].