- Misket bombası nedir?
ABD Başkanı Joe Biden’ın 7 Temmuz’da CNN’e verdiği röportajda “çok zor bir karar” olarak ifade ettiği Ukrayna’ya vereceği iddia edilen misket bombası son günlerin en tartışmalı konuları arasında yer alıyor. Bu silahı tartışmalı hale getiren ise uluslararası hukuk tarafından yasaklanmasıdır.
Misket bombası birkaç futbol sahası büyüklüğündeki bir alana yayılan çok sayıda patlayıcıyı içermektedir. Bir uçaktan atılabilir veya karadan ya da denizden fırlatılabilir. Ana bombanın patlamasıyla içerisindeki alt bombalar uçuş sırasında serbest bırakılır ve yere düşer. Bu alt bombaların sayısı ise bazen onlarca bazen ise yüzlerce olabilmektedir. Ana bombanın patlamasıyla birlikte içerisindeki bombacıklar hemen patlayacak şekilde tasarlanmasına rağmen alt bombaların üçte biri patlamamakta ve siviller için ölümcül bir risk oluşturmaktadır. Dolayısıyla patlamayan alt bombalar bir nevi mayın özelliği taşımaktadır. Bu da taraflar arasındaki silahlı çatışmalar dursa dahi kazara bu mayınlara temas eden sivillerin yaşamına mal olma potansiyeli taşımaktadır.
- Misket bombası uluslararası hukukta hangi düzenlemelere göre yasaklanmıştır?
Uluslararası hukuk hem barış hem de savaş zamanlarında devletler arasındaki ilişkileri ve devletlerin bireylere yönelik muamelelerine ilişkin kuralları belirler. Bu bakımdan uluslararası hukuk her derde deva olmasa da siviller için dünyayı daha güvenli hale getirmek adına güçlü bir araç olarak hizmet etmeye çalışır.
Silahlı çatışmalar esnasında savaşın etkisini sınırlamayı ve çatışmalara katılmayanların korunmasını amaçlayan temel düzenlemeler 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve bu sözleşmelere ilave olarak 1977 tarihli Ek Protokoller’dir. İlgili düzenlemeler çatışmalarda yer almayan kişileri (siviller, sağlık görevlileri ve yardım amaçlı hizmet veren diğer kişiler) ve artık savaşamayacak durumda olanları (yaralılar, hastalar, kazazedeler ve savaş esirleri) korurlar.
Bu düzenlemeler aynı zamanda “uluslararası örf ve adet hukuku kuralları”nı oluşturmaktadır. Uluslararası örf ve adet hukuku kurallarının en önemli özelliği taraf olsun ya da olmasın tüm devletler için bağlayıcı olmasıdır. Bu bağlamda zikredilen sözleşme ve protokollerde yer alan kuralları ihlal eden devletler taraf olmasalar dahi uluslararası sorumluluk taşır.
1977 tarihli Ek Protokoller’den ilki olan “Uluslararası Silahlı Çatışmalarda Mağdurların Korunmasına İlişkin I. Protokol”ün 51. maddesinin 4. fıkrasının a bendi ayrım gözetmeyen saldırılara ilişkin bir tanımlanma içermektedir. İlgili hükmün Türkçeye çevrilmiş hali şu şekildedir:
Ayrım gözetmeksizin yapılan saldırılar yasaktır. Ayrım gözetmeksin yapılan saldırılar şunlardır:
- Belirli bir askeri hedefe yöneltilmemiş saldırılar
- Belirli bir askeri hedefe yönlendirilemeyen savaş yöntemleri ve araçlarının kullanıldığı saldırılar
- Bıraktıkları etkiler bu Protokolce öngörüldüğü şekilde sınırlandırılamayan savaş yöntemlerinin ve araçlarının kullanıldığı saldırılar
Netice olarak, böyle her bir durumda, hiçbir ayrım gözetmeksizin askeri hedefleri ve sivilleri ve sivil malları vurma özelliğine sahip yöntemlerin kullanıldığı saldırılardır.
Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Nükleer Silahlar Davası’ndaki danışma görüşünde sivil ve askeri hedefleri ayırt edemeyen yani kullanıldığında sivillere de doğrudan zarar veren silahların yasaklanmasının uluslararası örf ve adet hukukunun “ihlal edilemez” bir ilkesini oluşturduğunu belirtmiştir.
ABD’nin Ukrayna’ya vereceği iddia edilen misket bombası da bahse konu özelliğinden dolayı ayrım gözetmeyen niteliktedir. Çünkü misket bombasını teşkil eden ana bomba her ne kadar belirli bir hedefe yönelik olsa da içerisindeki alt bombaların belirli bir hedefe yönelik olma ihtimali yoktur. Bu da askeri hedefler ile siviller arasında ayrım yapılamamasına neden olmaktadır. Zira bu alt bombaların üçte biri patlamayarak gelecekte mayın işlevi görmektedir. UAD bu ilkeye uygun olarak insancıl hukukun oluşumundan itibaren “savaşçılar ve siviller üzerinde ayrım gözetmeyen etkileri nedeniyle” “belirli silah türlerini yasakladığını” ifade etmiştir.
- Rusya ve Ukrayna’nın misket bombası kullanmaları uluslararası hukuk açısından ne anlama gelmektedir?
24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşının ilk günlerinden itibaren Rusya’nın Ukrayna’ya, Ukrayna’nın da Rus askerlere yönelik misket bombası kullandığı çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından rapor edilmiştir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı siyasal bağımsızlık ve toprak bütünlüğü ilkeleri başta olmak üzere uluslararası hukukun birçok kuralını ihlal etmiştir. Ukrayna’ya karşı misket bombası kullanılması da silahlı çatışmalara ilişkin kuralların ağır ihlali anlamına gelmektedir. Aynı şekilde Ukrayna’nın da Rus askerlere karşı bu silahı kullanması silahlı çatışmalara ilişkin kuralların ihlalini oluşturmaktadır. Ancak 1 Ağustos 2010’da yürürlüğe giren Misket Bombası Sözleşmesi’ne ne Rusya ne Ukrayna ne de ABD taraf değildir. Bu kapsamda 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ne atıf yapmak gerekir. Bu sözleşmeye göre anlaşmalar sadece taraf devletler için bağlayıcı etki doğurur. Bununla birlikte uluslararası örf ve adet hukuku kuralları ise “ısrarlı itirazcı” devlet ya da devletler dışında herkes için bağlayıcıdır. Diğer bir ifadeyle bir uluslararası örf ve adet hukuku kuralının oluşmasına baştan beri ısrarla itiraz eden devletlerin –söz konusu kural devletlerin büyük çoğunluğunun katılımı ile oluşturulsa dahi– o kural ile bağlı olmayacakları kabul edilmektedir. Uluslararası insancıl hukuk kuralları aynı zamanda büyük ahlaki değerleri temsil ettikleri için ABD, Rusya ve Ukrayna bu kurallardan herhangi birine ilişkin “ısrarlı itirazcı” olmamıştır. Dolayısıyla bu kurallar her üç devlet için de bağlayıcı etki doğurmaktadır.
Bu bağlamda 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 tarihli Ek Protokoller aynı zamanda uluslararası örf ve adet hukuku kurallarıdır. Bunlara ek olarak UAD’nin Nükleer Silahlar Davası danışma görüşünde vurguladığı, sivil ve askeri hedefleri ayırt edemeyen yani sahip olduğu etkisinin niteliği gereği kullanıldığında sivillere de doğrudan zarar veren silahların yasaklanması uluslararası örf ve adet hukukunun “ihlal edilemez bir ilkesini oluşturur” görüşü de bu kapsamda dikkate alınmalıdır. Bu nedenle Rusya ve Ukrayna 2010 tarihli sözleşmeye taraf olmasa bile bu silahı kullanmakla uluslararası yükümlülüklerini ihlal etmektedir.
- ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası gönderme taahhüdü Ukrayna’nın kuvvet kullanma yasağını ihlal eder mi?
Kuvvet kullanma yasağının ihlali, bir devletin başka bir devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal birliğine karşı kuvvet kullanması durumunda gerçekleşir. Bu prensip Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2. maddesinin 4. fıkrasında şu şekilde belirtilmiştir:
Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.
Bu hükümde yer alan “uluslararası ilişkilerinde” ve “bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı” ifadeleri dikkate alındığında Ukrayna’nın kuvvet kullanma yasağını ihlal etmediği anlaşılabilir. Çünkü Ukrayna egemen topraklarında savaşmaktadır. Başka bir deyişle “uluslararası ilişkilerinde” Rusya’nın toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına saldırmamaktadır. Bu nedenle Ukrayna’nın kendi topraklarında Rusya’nın saldırılarına karşı misket bombası kullanması kuvvet kullanma yasağını ihlal etmemektedir.
- ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası göndermesi durumunda Rusya Silahlı Kuvvetlerinin misket bombasıyla karşılık vermesi Rusya’nın bu saldırılarını hukuka uygun hale getirir mi?
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ellerinde daha etkili misket bombaları olduğunu iddia ederek ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası göndermesi halinde Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine benzer silahla karşılık vereceklerini belirtmiştir. Konuya uluslararası insancıl hukuk bağlamında karşılıklılık ilkesi açısından da bakılmalıdır. Bu ilkeye göre taraflardan biri savaş yasalarını ihlal etse bile diğer taraf yasalar kapsamındaki yükümlülüklerinden muaf olmamaktadır. Karşılıklılık ilkesi, sözleşmelerin “her koşulda” geçerli olduğunu söyleyen Cenevre Sözleşmeleri’nin dördünün ortak 1. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. Bu maddenin Türkçe metni şu şekildedir:
Yüksek Akit Taraflar işbu Sözleşmeye her halükarda riayet etmeyi ve ettirmeyi taahhüt ederler.
Bu hükümden de anlaşıldığı üzere bir tarafın kuralları ihlal etmesi karşı tarafa o kuralları ihlal etme hakkı vermemektedir. Bu bağlamda Ukrayna’nın uluslararası insancıl hukuk kurallarına aykırı olarak Rusya Silahlı Kuvvetlerine karşı misket bombası kullanması halinde Rusya’nın da misket bombasıyla karşılık vermesi Moskova yönetiminin bu kuralı ihlal etmesi durumunu meşrulaştırmaz. Daha açık bir ifadeyle uluslararası insancıl hukuk tarafından yasaklanan misket bombasını savaşın taraflarından birinin kullanması diğerinin kullanması hakkını doğurmayacak ve bu yasak iki taraf için de devam edecektir.