ISRAR NEDEN? Ama köşe yazılarında çok gürültü koparılan çok basit bir meseleye dair değerlendirmeler yapmak şart oldu. Zira çok söylenen ve çok yüksek sesle söylenen bazı şeylerin otomatik olarak doğru kabul edilir hale geldiğini düşünüyorum ve bu benim canımı sıkıyor. Türkiye'nin Esed ile yeniden diplomatik ilişkiye geçmesi gerektiği fikri sürekli belli ağızlardan zikrediliyor. Anlamaya çalışıyorum. Meseleye önyargılarımdan bağımsız bakmaya uğraşıyorum. Ama bir türlü bu talebin mantığını çözemiyorum. Ne gerek var desem mahkûm edilmiş bir Suriye siyasetini savunuyor olmakla itham edileceğimi biliyorum. Ama yine de sormadan edemiyorum? Ne gerek var Esed'le görüşmeye? Nasıl bir katkısı olacak Türkiye'nin Ortadoğu siyasetine? Durum böyleyken neden bazıları ısrar eder Esed'le görüşme meselesinde? Esed'le sorunlar yaşarsınız sonra çok iyi ilişkiler de kurarsınız. Nasıl Hafız Esed döneminde savaşın eşiğine gelmişken sonra bahar dönemine girdiyseniz ve nasıl bahardan kışa tekrar girdiyseniz, çok doğal bir biçimde yeni şartlar altında iyi ilişkiler dönemine de geçebilirsiniz. İnsanlık tarihi ve diplomasi geleneği bunun örnekleriyle doludur. Ebedi düşman veya ebedi dost yoktur. Hatta bütün bir diplomasi tarihinin bundan ibaret olduğu söylenebilir. Ülkeler birbirlerine ölümüne düşmanlık ederken bile istihbarat örgütleri üzerinden ve perde arkasında görüşebilir. Gerekirse bu tür gizli ve açık temaslar Suriye özelinde de yapılabilir. Ama ortada gerçekten böyle bir gerek var mı?
GEREK VAR MI? Türkiye Esed'le diplomatik ilişkileri kurunca ne kazanacak? Esed'in kendi başına ayakta duramayan ve Rusya kontrolünde bir aktör olduğu düşünülecek olursa Esed'i diplomatik anlamda tanımanın Türkiye'ye artı bir değer üretmeyeceği çok açık. Aynı işlemi Rusya veya İran'la yapabilirken Esed'e gerek yok. Marjinal faydası sıfır. Yani Türkiye için bu şartlar atlında Esed'in önemi yok. Pozitif katkısı yoksa ilişkiye de gerek yok. Fakat diğer taraftan bu diplomatik ilişki Esed için çok önemli. Ona büyük katkı sunar. Meselenin bağımsız bir tarafı olan Türkiye'yle ilişkiye geçmiş olacak. Meşruiyetini artırmış olacak. Kendisine muhalif grupların moral ve motivasyonunu bozmuş olacak. Belki sınır ilişkisi kuracak. Belki ticaret yapacak. Resmen hayatı kurtulacak. Fakat Türkiye kendisi yeni bir şey kazanmadan Esed'e bunu neden bağışlasın? Bu tür durumlarda kendiniz kazanmıyorsanız diğerlerinin kazanmasına engel olursunuz. Bu da göreli olarak karda kalmaktır. Eğer diğerleri sizden kazanacaksa size bir şeyler vermek zorundadır. Mesela Esed verebilir mi Afrin'i veya Münbiç'i? Veya YPG'ye karşı bir ittifaka girer mi Türkiye'yle. O zaman oturur düşünürüz. Şimdilik çok mümkün görünmüyor. Bunun için yeterli manevra alanı yok. Eğer gün gelir bunları yapacak gücü ve niyeti olursa o zaman hesap yapılır. Almadan vermek Allah'a mahsustur. Türkiye de almadan vermemeli. Durduk yere Esed'e bunu bağışlamanın bir anlamı yok. Fakat bunu ikide bir dile getirenler Türkiye'nin elindeki bir kozu yok pahasına vermeyi öneriyorlar. Bunlar genelde Türkiye'nin Esed'e karşı tavrını duygusal bir reaksiyon olarak görüyordu. Fakat kendilerinin tepkiselliği çok daha duygusal. Sırf hükümete çakmak ve onu Suriye konusunda mahkûm etmek için Türkiye'yi yok pahasına işlem yapmaya çağırıyorlar. Gerek yok.
[Takvim, 19 Kasım 2017]