Rusya Doğu Akdeniz’de hâkimiyet alanını genişletmek amacıyla uluslararası arenada boy göstermekte ve bölgedeki ülkelerle sıklıkla karşı karşıya gelmektedir. Rusya’nın hem askeri hem de ekonomik çıkarlarının birleştiği bir noktada bulunan Doğu Akdeniz, Moskova’nın Ortadoğu ülkeleri üzerindeki stratejilerini önemli ölçüde etkilemektedir. Suriye krizi bu durumun açık örneğidir. Bu bağlamda Putin yönetiminin Suriye’de iki hedefi olduğu görülmektedir. Birincisi Moskova’nın Suriye’deki askeri üslerini koruyarak bölgedeki varlığını sürdürmesi, ikincisi ise Doğu Akdeniz’deki ekonomik ağırlığını artırmasıdır. Bu hedefler doğrultusunda Rusya’nın esas amacının Esed rejimi değil Doğu Akdeniz’deki çıkarları olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple Moskova’nın stratejik önceliği Şam değil Lazkiye ve Tartus limanları olmuştur.
Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki varlığı Suriye özelinde kritik anlam taşırken bölgeye açılan Türkiye, Mısır ve İsrail gibi ülkelerle ilişkiler geliştirerek nüfuz oluşturma politikası nedeniyle de önem arz etmektedir. Moskova ve Ankara arasında son dönemde gelişen yakınlık bu etkiyi açık bir şekilde göstermektedir. Bu yakınlık ABD’nin Türkiye çıkarlarına ters düşen politikaları sebebiyle elzem hale gelirken Rusya tarafında ise Doğu Akdeniz’deki etkinlik alanını yeni bir müttefikle genişletme anlamı taşımıştır. Bu tabloya bir de Türkiye’nin NATO içerisindeki en güçlü ülkelerden birisi olması eklendiğinde Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki hamleleri açısından ikili ilişkilerin geleceği kritik bir önem teşkil etmektedir.
Bu analizde Doğu Akdeniz’in önemi, Rusya’nın bölgedeki askeri gücü ve politikaları incelenmiştir. Ayrıca Rusya’nın Doğu Akdeniz üzerinden tüm Ortadoğu’yu nüfuzu altına almayı hedeflediği ve Washington’ın bölgede azalan etkisini Moskova’nın doldurduğu analizin temel tezleri arasında yer almaktadır..