Bugünlerde ABD yönetiminden sıklıkla “DEAŞ’la mücadeleye yoğunlaşma” çağrıları duyuyoruz. En son Savunma Bakanları Canikli-Mattis görüşmesi sonrasında da buna benzer bir açıklama Pentagon’dan geldi. ABD bu çağrıyla Türkiye’den şunu istiyor: “Kendi milli güvenlik önceliklerini bir kenara bırakın, sizin önceliklerinizi biz belirleyelim.”
Fırat Kalkanı, Türkiye’nin tehdit algılamasında DEAŞ’ın liste başı olduğu bir zamanda başladı. DEAŞ’ın Suriye-Türkiye sınırında işgal ettiği toprak parçasından Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını arttırması sonucu başlayan Fırat Kalkanı’nda Türkiye DEAŞ’a yoğunlaştı. O zaman da PKK Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdidiydi ve Fırat Kalkanı DEAŞ’la birlikte PKK’nın da oyununu bozdu. Binlerce DEAŞ’lıyı etkisiz hale getiren Türkiye, terörle mücadelenin nasıl yapılması gerektiğini askeri harekât sonrasında başlattığı istikrar harekâtıyla gösterdi. Fırat Kalkanı’nda DEAŞ’la mücadeleye yoğunlaşarak DEAŞ’ı bir ulusal güvenlik tehdidi olmaktan çıkardı. İşin ilginci Türkiye DEAŞ’la mücadeleye yoğunlaşmışken ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, Türkiye’nin ateş destek taleplerinin çoğunu karşılamadı. PKK’ya destek için yapılan hava saldırılarının yüzde biri bile Türkiye’nin DEAŞ’la mücadelesine destek için yapılmadı.
DEAŞ sonrası dönemde sınır hattımızdaki bir diğer ulusal güvenlik tehdidi olan PKK’ya yönelik operasyon yapılacağı ayan beyan ortadaydı. Tüm devlet ricali açıkça “bir gece ansızın” dediler. ABD’ye “semirttiğiniz PKK sorununu ya siz çözün ya da biz çözeceğiz” dediler. Bu esnada PKK, Suriye’den esen ABD rüzgârının etkisiyle Türkiye’ye karşı saldırganlaştı; Türkiye içerisindeki PKK teröründe de Suriye uzantısı güçlü bir şekilde kendisini hissettirdi. Sınırda tacizler, sızmalar ve Türkiye içerisindeki terör tırmanışı sonrasında bıçak kemiğe dayandı. Nihayetinde her egemen devletin olduğu gibi Türkiye’nin de kendi ulusal güvenlik önceliklerine göre Zeytin Dalı Harekâtı başladı.
ABD, “DEAŞ’a yoğunlaşın” çağrılarının an itibarıyla Türkiye için herhangi bir anlam ifade etmediğini anlamamakta ısrar ediyor. Zeytin Dalı’na hazırlıksız yakalandıkları anlaşılıyor. ABD Türkiye ve PKK’ya destek politikalarını, Afrin’e yönelik bir harekâtın yapılamayacağı düşüncesi üzerine kurmuş. Harekatın başlamasıyla, daha önce sarf edilen içi boş vaatlerin artık kadük kaldığı gerçeğine intibak etmekte zorlanıyorlar. Bu aşamada değil Türkiye gibi bir ülke, ABD’nin uydusu mesabesindeki devletler bile kendi ulusal güvenlik önceliklerini bir kenara bırakıp ABD’nin stratejik miyopluğunun peşine düşmezler.
Bu aşamadan sonra ABD’nin yapması gereken, kendi istihbarat kurumlarının tespitleri doğrultusunda, anayasal bir suç da teşkil eden PKK’ya desteğine son vermesidir. ABD kendisinin de ihtiyaç duyduğu Suriye’nin kuzeyinde istikrar inşasında ve terörle mücadelede yol almak istiyorsa, DEAŞ’ın toprak hâkimiyetinin eridiği şu günlerde PKK’yla mücadeleye yoğunlaşmalı ve Türkiye’yle işbirliğini öncelemeli. PKK ile birlikte hareket ederek ne DEAŞ tamamen biter ne de Suriye’de istikrar sağlanır. Suriye’de dondurulmuş çatışmaların yeniden alevlendiği yeni dönemde PKK’yla ortaklığı eninde sonunda ABD’ye kaybettirir. ABD’de makul bir karar verici kaldıysa yapması gereken Türkiye’yle işbirliğinin yollarını aramaktır.
[Akşam, 16 Şubat 2018].