Beş soruda 31 Mart seçimlerinin ardından yaşanan tartışmalar ve siyasi partilerin yaptığı itirazlar...
- Türkiye’nin seçim tecrübesi hakkında ne söyleyebiliriz?
Hiç şüphesiz serbest ve dürüst seçimlerin varlığı demokrasinin en temel ve olmazsa olmaz koşuludur. Türkiye yaklaşık 140 yıllık anayasal geçmişe ve 73 yıllık da çok partili demokratik rejime sahiptir. Buna Meşrutiyet dönemindeki çok partili seçimleri dâhil edersek çok daha eskiye gidebiliriz. Özellikle 1950’den bu yana demokrasimiz başta askeri vesayet olmak üzere çok sayıda olumsuz etken nedeniyle zarar görse de Türk demokrasisinin en güçlü yönünü seçimler oluşturdu. 1950’de yirmi yedi yıllık tek parti iktidarının ardından Demokrat Parti’nin sandıktan galip çıkarak yönetime gelmesi, onun bir devamı niteliğinde olan Adalet Partisi’nin 27 Mayıs müdahalesinden beş yıl sonra hükümeti devralması ve 12 Eylül darbecilerinin desteklediği Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne rağmen Anavatan Partisi’nin iktidara gelmesi hep genel oya dayanan seçimler yoluyla olmuştu. 1995 seçimlerinde müesses nizamın “ötekisi” Refah Partisi’nin birinci parti olması, AK Parti’nin 28 Şubat’tan sadece beş yıl sonra tüm engel ve yasaklara rağmen tek başına iktidara gelmesi ve iktidarını çeşitli askeri veya yargısal bariyerleri aşarak on yedi yıl boyunca sürdürmesi de yine sandıktan aldığı güçle yani seçimlerle mümkün oldu.
2002’den bugüne hep tek başına iktidarda kalarak devleti ve dolayısıyla bürokrasiyi yöneten AK Parti döneminde de seçimler –aksine bir algı oluşturulmaya çalışılsa da– ülke yönetiminden bağımsız sonuçlar üretmeye devam etti. AK Parti 7 Haziran 2015 seçimleriyle tek başına iktidar olmak için yeterli milletvekili sayısına ulaşamamıştı. Benzer şekilde geçen yıl AK Parti, iktidardaki 16. yılını geride bırakırken girdiği 24 Haziran seçim sonuçları neticesinde Parlamentodaki çoğunluğunu kaybetti. Tüm bu sonuçlar bize Türk demokrasisinde seçimlerin toplum iradesini doğru şekilde yansıtma kabiliyetine sahip olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı’nın ve AK Parti yetkililerinin açıklamaları bu seçim sonucunda olduğu gibi sonuç ne olursa olsun her zaman ortaya konulan milli iradeye saygı gösterileceği yönündedir.
- Seçimlerin yönetimi ve denetimi nasıl gerçekleştiriliyor?
Seçimlerde tarafsız sonuçlar üretilmesi ise hem mevzuatta hem de uygulamada adil seçim yönetimine bağlıdır. Türkiye’de seçimlere serbest seçim, genel, eşit ve gizli oy, açık sayım ve döküm, yargısal gözetim ve denetim gibi anayasal demokratik güvenceler hâkimdir. Bu güvencelerden en önemlisi seçimlerin yargının gözetim ve denetimi altında yapılması hususudur. Zira ancak bu sayede diğer güvenceler bir anlam ifade eder. Seçimlerde kullanılacak zarfların imal ettirilmesinden seçim sonuçlarına karşı yapılacak itirazların incelenmesine kadar seçimlere ilişkin tüm işlemler tarafsız ve bağımsız yargı organı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yerine getirilir.
Anayasa gereği YSK “seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapmak ve yaptırmak; seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları incelemek ve kesin karara bağlamakla” görevlidir. Kurul bu görevini Yargıtay ve Danıştayın kendi üyeleri arasından seçtiği yedisi asıl, dördü yedek olmak üzere on bir yüksek yargı mensubu aracılığıyla yerine getirir. Kurulun yüksek yargı tarafından teşekkül ettirilmesi bağımsızlığı adına önemli bir teminattır. Bunun yanında en son yapılan milletvekili genel seçiminde en çok oy almış dört siyasi parti ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler YSK’da birer temsilci bulundurabilir. Bu temsilciler oy kullanamaz fakat kurulun bütün çalışmalarına ve görüşmelerine katılır. Hâlihazırda AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP’nin Kurulda birer temsilcileri bulunmaktadır.
Yine YSK’nın siyasetten bağımsız yapısı il ve ilçe seçim kurullarında da görülmektedir. İl seçim kurulları o ilde görevli en kıdemli hâkimin başkanlığında üç hâkim üyeden oluşur ve kurullarda siyasi partilerden birer temsilci bulunur. İlçe seçim kurulları da ilçedeki en kıdemli hâkimin başkanlığında ikisi bu başkan tarafından kamu görevlileri arasından seçilen ve dört üyesi siyasi partilerden alınan toplam yedi üyeden oluşur. Böylece YSK’nın ve il ve ilçe seçim kurullarının bizatihi siyasi partilerin gözetimi altında çalışması seçim yönetiminin şeffaflığına önemli bir katkı ve güvence sağlamaktadır.
- 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin tartışmalar ve itirazların sebebi nedir?
Türkiye 31 Mart’ta ülke genelinde mahalli idarelerin yöneticilerini seçmek için sandık başına gitti. Seçimler yüzde 84,6 gibi yüksek bir katılım oranıyla gerçekleştirildi. Yerel seçimlerde ilk kez partiler ittifak çatısı altında yarıştı. Sandıkların büyük oranda açılmasıyla birlikte özellikle İstanbul ve Ankara sonuçlarına ilişkin yoğun itirazlar gelmeye başladı. İstanbul gibi 8,8 milyon seçmenin oy kullandığı bir şehirde yarışan iki aday (Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım) arasındaki oy farkının binlerle ifade edilecek kadar az olması bu itirazları daha da değerli kıldı. Anadolu Ajansı’nın paylaştığı resmi olmayan verilere göre 319 bin geçersiz oyun bulunduğu İstanbul’da hâlihazırda İmamoğlu ve Yıldırım arasındaki oy farkı 21 bin 459’dur. Dolayısıyla geçersiz oylarda olduğu ileri sürülen hataların düzeltilmesiyle sonuçların değişme ihtimali mevcuttur. Diğer taraftan AK Parti yetkilileri, partilerinin büyükşehir belediye başkan adaylarına verilen oyların tutanaklara eksik geçirilmesi gibi hataların da söz konusu olduğunu belirtmektedir.
Bu iddialar sırasıyla ilçe ve il seçim kurullarınca ve nihayet YSK tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Bazı itirazlar kabul edilmekte bazılarıysa reddedilmektedir. Örneğin İzmir’de Bergama İlçe Seçim Kurulu, AK Parti’nin 1028 numaralı sandıkta maddi hata yapılarak oyların yanlış yazıldığı itirazını kabul etti. Yapılan inceleme sonucu bu sandıkta AK Parti’nin aldığı oyun 165 olduğu fakat bunun tutanağa 5 olarak geçirildiği anlaşıldı ve hata düzeltildi. Seçim sonuçlarına yalnızca AK Parti değil, CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP de çok sayıda ilde itiraz etti. Aslında bu itirazlar 31 Mart 2019 seçimlerine has olağanüstü bir durum değildir. Birçok seçimde benzer itirazlarla karşılaşılmıştır. 2014 yerel seçim sonuçlarına da çok sayıda itiraz yapılmış, bazıları kabul edilmiş bazıları reddedilmiş ve on üç yerde yapılan seçim ise iptal edilmiştir.
- İtiraz süreci nasıl işliyor? Son gelişmeler neler?
Seçim hukukuna göre seçim sonuçlarına üç aşamalı bir itiraz mekanizması bulunuyor. Son seçimleri ele alacak olursak, itirazlar ilçe seçim kuruluna Salı günü saat 15.00’a kadar yapıldı. AK Parti İstanbul’daki otuz dokuz ilçenin tamamında oyların yeniden sayılması için İlçe Seçim Kuruluna başvurdu. İlçe seçim kurullarının bu itirazları karar bağlaması için en geç Perşembe günü 17.00’a kadar süresi bulunmaktaydı ve bu süre içinde yirmi dört ilçenin seçim kurulu AK Parti’nin itirazını kısmen kabul ederek geçersiz oyların yeniden sayılmasına hükmetti. On beş ilçe seçim kurulu ise AK Parti’nin talebini reddetti. Bu kararlara karşı ikinci itiraz yolunu kullanarak il seçim kuruluna itiraz eden AK Parti’nin talebi İstanbul il Seçim Kurulu tarafından kısmen kabul edilerek geçersiz oyların yeniden sayılması kararı verildi. Böylece İstanbul’un tüm ilçelerinde geçersiz oyların yeniden sayımına başlandı.
Üçüncü itiraz aşaması ise YSK’ya başvurudur. Partiler il seçim kurullarının verdiği karardan sonraki üç gün içinde YSK’ya başvurabilir ve YSK'da başvurunun ardından üç gün içerisinde kararını açıklar. YSK’nın vereceği karar kesindir ve başka bir mercie itiraz edilemez. Seçim sonuçlarına ilişkin itiraz süreci en fazla on üç gün sürmektedir. Ancak ifade ettiğimiz gibi bu olağanüstü bir süreç olarak görülmemeli evrensel hukukun ve anayasamızın temel esaslarından hak arama hürriyeti çerçevesinde değerlendirilmelidir. Nitekim geçmişte de bu itiraz süreçleri neticesinde mazbata teslim alma süresi uzamış örneğin eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 30 Mart 2014 seçimlerinde mazbatasını seçimden ancak dokuz gün sonra alabilmişti.
- İtirazlar ne zaman sonuçlanır ve bu süreçte taraflar nasıl hareket etmelidir?
İtiraz süreci halen işlemeye devam ediyor. Önümüzdeki haftadan itibaren YSK’ya yapılan başvurular dâhil olmak üzere itiraz yollarının tamamen tüketileceğini söyleyebiliriz. Ardından kesinleşecek sonuçlara göre adaylar mazbatalarını alacaktır. Konuya Ankara ve İstanbul özelinde yaklaşacak olursak resmi olmayan sonuçlara göre bu iki ilde itirazların daha çok adayları küçük farklarla geride olduğu için AK Parti tarafından yapıldığı görülüyor. Yetkililerden gelen açıklamalar itirazların somut gerekçelere dayalı olduğu ve kanuni yolların sonuna kadar kullanılacağı yönündedir. Bu bağlamda yapılan itirazlar sağlıklı bir seçim düzeninin doğal bir parçasıdır. Geçersiz oylardaki veya oy sayılarındaki mevcut hataların düzeltilmesi halk iradesinin yerel yönetimlere daha doğru şekilde yansımasını sağlayacak, böylece demokrasiye katkı sunacaktır. Bu süreçte tüm siyasi parti yetkililerinin başvuru ve oy sayım işlemlerini yakından takip etmekle birlikte sağduyulu açıklamalarda bulunmaları ve yargı organlarının vereceği kararlara saygı göstermeleri büyük önem taşıyor.Herkesin güven duyduğu bir seçim düzenine sahip olunması, demokrasinin geleceği kadar toplumsal barışın korunması bakımından da elzemdir..