SETA > Yorum |

Amerikan Seçimleri ve Türkiye Amerika İlişkileri

SETA PANEL Nuh Yılmaz George Mason University, Washington DC Tarih: 14 Ağustos 2008 Perşembe Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL

Nuh Yılmaz George Mason University, Washington DC

Tarih: 14 Ağustos 2008 Perşembe Saat: 16.00 – 18.00

Yer: SETA, Ankara

SETA Vakfı’nda, 14 Ağustos 2008 Perşembe günü 16.00–18.00 saatleri arasında George Mason Üniversitesi’nden Nuh YILMAZ’ın konuşmacı olarak katıldığı bir konferans düzenlendi. STAR Gazetesi ve 24 TV’nin Washington Temsilciliği görevini yürütmekte olan gazeteci ve akademisyen Nuh YILMAZ, konuşmasında Amerikan seçimleri ve Türkiye - Amerika ilişkilerini bölgesel ve küresel parametreler ışığında değerlendirdi. Konferansta şu sorulara cevap arandı:

Amerika’yı nasıl anlamalıyız? Amerikan karar alma süreçleri nelerdir? Amerikan dış politikasının iç siyasetindeki yeri nedir? Amerikan karar alma mekanizmasında başkanın gücü ve etkisi nedir? Kasım 2008 sonrası Amerika’yı nasıl bir yönetim bekliyor? Yeni Amerikan yönetimi son sekiz yılın politikalarını tamir mi edecek tahkim mi? Obama ve McCain’in muhtemel başkanlıklarında Amerikan dış politikası nasıl şekillenebilir? Yeni yönetimle ABD’nin İran ve Irak politikalarında yapısal bir değişim mümkün mü? Seçim sonuçları Türkiye-Amerika ilişkilerini nasıl etkileyecek? Konferansın ilk bölümünde Amerikan seçim sisteminin dinamiklerini ve işleyişini anlatan Yılmaz, çok geniş yetkilerle donatılan “başkanlık” konumuna neredeyse kutsal bir pozisyon yüklendiğini, bu nedenle de, sistemin kendi iç işleyişindeki yapısal unsurların belirleyiciliğinin yanı sıra, başkanın tutumunun siyasetin yöneliminde çok etkili olabileceğini belirtti. Nuh Yılmaz konuşmasının ikinci bölümünde Cumhuriyetçi ve Demokrat adayları iç, dış siyaset ve Türkiye ile muhtemel ilişkilerine yaklaşımları açısından değerlendirdi. Konferansın çarpıcı bölümlerinde özetle şu noktalara değinildi: John McCain’in asker kökenli oluşu, Vietnam’daki savaş tecrübesi, vergi, dış politika ve güvenlik gibi konuları öne alması, üst düzey generalleri sorgulama ünüyle en çok hesap soran isim olarak neredeyse bir ulusal kahraman haline gelmiş olması onun kampanyası için sahip olduğu avantajlarıdır. Fakat, Cumhuriyetçi bir aday olarak 8 yıllık Bush yönetiminin faturasını yüklenmek durumunda kalması ve oluşturduğu ekipte neo-con eğilimli kişilere fazlaca yer vermesi dolayısıyla üçüncü Bush dönemi riski oluşturması, yarışa geriden başlamasına yol açmıştır. Bunun yanında, kürtaj ve dini özgürlükler konusundaki görüşleri, yaşı ve soğukkanlılığını koruyamadığı ile ilgili söylentiler, McCain için dezavantaj oluşturmaktadır. Barack Obama ise sürpriz bir aday olarak karşımıza çıktı. Öğrencilik döneminde radikalizm ve aktivizm hareketlerinin içinde bulunan Obama, Chicago’daki senatörlük döneminde Irak’ın işgaline karşı çıkışıyla hafızalarımızda yer almıştı. Dış ilişkiler komitesinde çalıştığı dönemde dış politika konusunda tecrübe kazanan Obama, Demokrat Parti’nin sol-liberal kanadına yakın bir politika izledi ve Ted Kennedy ile benzerlik gösterdi. Obama realist demokratlardan oluşan merkeze yakın kişileri kadrosuna alarak kendisini Amerika’daki müesses nizama kabul ettirdi. Hem “Washington’un kurtları”nı hem de genç isimleri kadrosuna kattı. Ağır toplardan Madeleine Albright, William Perry, Zbigniew Brezinski, Antony Lake, Eric Holder, Colin Powell; gençlerden Phil Gordon, Sementha Power gibi isimlerle Obama, radikallerin beklentilerine cevap verecek bir çiçek çocuk, bir hippi olmayacağını göstermiş oldu.  Obama’nın değişim planı, Bush yönetiminin ABD ve dünyada oluşturduğu maliyeti düşürmeye yönelik bir “imparatorluk restorasyonu”nu hedeflemektedir. Tek taraflı diplomasiden vazgeçilerek sorunların çözümünde bütün tarafların dikkate alınması, Bush’un özgürlük ajandasının yarattığı deformasyonun ahlaki bir restorasyonla giderilmesi, yeni bir ulusal güvenlik vizyonu ve istikrarlı bir yönetim gibi hedefler Obama’nın gündeminin üst sıralarında yer almaktadır. Nuh Yılmaz, McCain’in seçimi kazanması durumunda Türkiye ile ilişkilerde, mevcut Bush yönetimindeki politikaların benzer doğrultuda sürdürüleceğinden hareketle, Obama başkanlığında ABD-Türkiye ilişkilerinin muhtemel seyri üzerinde durdu. Obama başkan seçilirse Türkiye için muhtemel olumsuz sonuçlar; • Ermeni Tasarısı konusunda ani bir sonuç çıkabilir, fakat seçim dönemi vaatlerinin her zaman tutulmadığını da göz önünde bulundurmak gerekir, • Türkiye-İran ilişkileri zedelenebilir, • Demokratların klasik baskıları gündeme gelebilir ve Türkiye’nin Irak ile ilgili politikaları etkilenebilir, • Enerji konusunda tedbir alınmazsa Türkiye’nin Rusya’dan dolayı avantajlı durumu tehlikeye girebilir. Obama başkan seçilirse Türkiye için muhtemel olumlu beklentiler; • Özgürlüklerin artışı ve daha istikrarlı bir Türkiye için girişimler ivme kazanabilir, • İran istikrara girebilir, • Irak’taki Amerikan askerleri azaltılabilir, • ABD, Türkiye-Suriye ilişkileri konusunda destekleyici olabilir ve “yönetilebilir krizli” bir Ortadoğu şekillenebilir, • İsrail’e koşulsuz desteği çekip, İsrail’i masaya oturmaya ikna edebilir, • AB konusunda Türkiye’ye desteği artar, • Türkiye ile karşılıklı her alanda ilişki kanallarını çoğaltmaya çalışır, • Enerji konusu ön plana çıkartılırsa Rusya ile muhtemel bir gerilim engellenebilir, • Müslüman ülkelere nispi bir istikrar getirebilir. http://www.stargazete.com/acikgorus/obama-nin-ruya-takimi-ve-ortadogu-vizyonu-111692.htm  Nuh YILMAZ, gazeteciliğe 1991 yılında ANKA ajansı İstanbul Bürosu’nda başladı. Aralıklı olarak devam ettiği medya kariyerinde çeşitli radyo, tv ve gazetelerde çalıştı. 2006 yılından beri STAR Gazetesi ve Haber 24’ün Washington Temsilciliği görevini yürütüyor. Siyaset bilimi, sosyoloji, kültürel kuram ve görsel çalışmalar alanlarında eğitim gören Yılmaz, Kültürel Çalışmalar alanındaki doktora faaliyetlerine halen ABD’de George Mason Üniversitesi’nde devam etmekte, ayrıca aynı üniversitede ders vermektedir.

İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024