SETA > Yorum |
Gülen Hareketi Daha da Radikalleşebilir

Gülen Hareketi Daha da Radikalleşebilir

Duran: “Son bir seçenek de, ümmetle yüzleşip muhasebe yapmak. Devleti ele geçirme refleksinin getirdiği kirlenmeden tövbe ederek Türkiye dini hayatındaki tabii ve sivil konuma yerleşmek.”

Gülen hareketinin geçirdiÄŸi dönüÅŸüm çerçevesinde Al Jazeera Türk’ün sorularını yanıtlayan SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, “Türkiye’nin kendi insan sermayesinden, mali sermayesinden çıkmış bir hareket, Uluslararası ellerde Türkiye aleyhine kullanılabilecek bir grup haline dönüÅŸtü.” yorumunda bulundu.

Hükümet-Cemaat kavgasında süreç devam ediyor. Bu süreç Gülen hareketini nasıl deÄŸiÅŸtirdi?

Gülen hareketiyle ilgili olarak ciddi bir uluslararasılaÅŸma olgusu var. Bu hareket Türkiye’den çıktı, dünyaya yayıldı. Daha milliyetçi tonları olan bir hareket, farklı gruplarla etkileÅŸince, kendisini hoÅŸgörü, diyalog ile dışarıya açtı. Fakat burada ilginç bir durum ortaya çıktı.
Kendi asabiyesi çok güçlü olan bu hareket her ÅŸeye çok enstrümental baktığı için, kurduÄŸu uluslararası ittifakları da sahici olmayan bir pragmatizmle yaptı. Ve sonuçta evet bu ona bir güç saÄŸladı. Ancak daha kozmopolitan ve humanitaryan bir yere getirmekten ziyade daha kabiliyetli, daha rahat iliÅŸkiye giren, ittifak yapan bir hale geldi.

Türkiye’nin kendi insan sermayesinden, mali sermayesinden çıkmış bir hareket; uluslararası baÄŸlantılarını derinleÅŸtirip, daha kullanışlı hale gelerek hem yerliliÄŸini hem de Türkiye merkezliliÄŸini kaybetmiÅŸ oldu. Uluslararası ellerde Türkiye aleyhine kullanılabilecek bir grup haline dönüÅŸtü.

Ä°kinci bir husus ÅŸudur, bu hareketin en başından beri devleti ele geçirme refleksine gizli bir ÅŸekilde tutunması çok baÅŸarılı bir organizasyonu yürütmesinde etkili oldu. Ancak bu sıkı organizasyon hareketin kendisini farklı ÅŸeylere rahatlıkla açabilen, melezlenebilen bir konuma gelmesini engelledi. Devleti ele geçirme refleksi ve amacı iç içe geçmiÅŸ halkalar halinde çoklu söylemleri beraberinde getirdi. Dıştaki hoÅŸgörü vazeden halkaların tersine en içte sert bir dini asabiye ve söylem korundu ve beslendi. Uluslararası ittifaklarla beraber kendi içerisindeki stratejik akıl bu hareketi güçlü bir siyasi iktidar arayışı içerisinde olan bir harekete çevirdi.

Neden böyle oldu?

Birkaç sebebi var. Birincisi güçlü bir asabiye var. Dayanışması güçlü, sürekli oturup karar alabilen, tartışabilen bir yapısı var. Ä°kincisi güçlü bir mesiyanik bir düÅŸüncesi var. Elbette bu, birçok dini grup da az çok olabilir. Ancak Gülen Hareketindeki mesiyanik düÅŸünce baÅŸarılarından da beslenerek öylesine bir asabiyeye dönüÅŸtü ki Hareket kendisinin fırka-i nâciye(kurtuluÅŸ-selamet fırkası) olduÄŸu fikrini çok geniÅŸ bir düzleme yaydı: Kendisini sadece Türkiye’yi deÄŸil dünyayı da ıslah edecek ve Allah tarafından seçilmiÅŸ bir hareket olarak görüyor.

SeçilmiÅŸlik duygusu ‘baÅŸarı’ ile harmanlanarak baÅŸka hiçbir grupta bu kadar büyümedi. Hareket bu büyümeyi konjonktürelliÄŸi, güçlü asabiyesi, liderin grup içindeki aşırı karizması ve mesiyanik tutumu ile saÄŸladı.

Büyüdükçe totalci oldular. Gittikleri her yeri kolonize ettiler. Bunu da dini bir öÄŸreti ile ‘Biz hizmetiz, Ä°slâmın en iyi yüzünü biz temsil ediyoruz.’ diyerek aslında yeni bir norm çerçevesi getirerek yaptılar. Yeni kurallar getirdiler. GerektiÄŸinde biz ÅŸunları, ÅŸunları yaparız ÅŸeklinde.

Bu hareket neden dinlemelerle, özel hayatı kaydetme olgusu ile yüzleÅŸmiyor denildiÄŸinde, belki kabul etmiyorlar denilebilir ama, gerektiÄŸinde ulvi bir amaca ulaÅŸmak için birçok ÅŸeyin yapılabilirliÄŸi fikri o kadar erken yerleÅŸmiÅŸ ki bu hareket içerisine, kendi içerisinde bunu makulleÅŸtirebiliyor, aklîleÅŸtirebiliyor, meÅŸrulaÅŸtırabiliyor.

Politik güçlerin iddiası arttıkça ‘insanlığı kurtarmak’ gibi ulvi bir amaçla, bir takım ÅŸeyleri meÅŸrulaÅŸtırdığı söylenir. Yerellikten çıkıp, evrensel hedefler mi Hareketi deÄŸiÅŸtirdi?

Ben evrensel bir mesaj taşımanın, bunun peÅŸinde koÅŸmanın yerliliÄŸi ille de kaybettireceÄŸi görüÅŸünde deÄŸilim. Buna bakmak lazım. Mesela Sufi hareketler dünyanın her yerine yayılmıştır, ama bu onların radikalleÅŸmesini gerektirmez. Gülen hareketinde bu niçin kayıpla sonuçlandı. Niye Gülen hareketi radikalleÅŸti?

Bu hareketi taşıyacak olan felsefi ve etik temel, yani içteki dini hassasiyet stratejik aklın getirdiÄŸi yükleri (iktidarı ele geçirerek büyüme ve baÅŸarıya yaptığı vurgu gibi) taşıyamadı. Bunun yerine asabiye gittikçe güçlendi ve çok katmanlı bir söylemle gittikçe araçsallaÅŸtı. Hareketin kendi ‘seçilmiÅŸ’liÄŸine dair olan algısı büyüdü.

Gülen hareketi gittikçe uluslararasılaÅŸtı, iddiası büyüdükçe çıkar ve iktidar kavgalarında daha fazla kendine yer açtı. Bunun için artan bir ÅŸekilde konjüktürel davrandı Bu da onu yerliliÄŸinden kopardı. Yerlilik dediÄŸim de Türkiye devletinin bir tür milli reflekslerine, toplumun menfaatlerini koruma yönündeki kaygılarına ters düÅŸen bir yerde konumlanmasından bahsediyorum.

80 darbesinden sonra, Kemalistlerle, askerlerle bir ittifak iliÅŸkisi, SoÄŸuk Savaşın bitimiyle ABD hattında okul faaliyetleri, 28 Åžubatta Ä°slami hareketten kendini tümüyle ayrıştırarak Ecevit iktidarı ile yakın iliÅŸkiler vs... DeÄŸiÅŸen Her konjontürde kendisini güçlendirebilmek için ittifaklara girdi. Åžunu söyleyebilirim, Hareketin yerliliÄŸini kaybetmesi siyaset tarzının prensipler üzerine deÄŸil konjonktüre ve baÅŸarıya endeksli olmasından kaynaklanıyor.

Nasıl bir başarı bu?

Hareket baÅŸlangıç olarak kendini Risale-i Nurlara dayıyor. Fakat bir süre sonra bu, baÅŸka bir dini kolaja dönüyor. Gülen’in kendi sentezine dönüÅŸüyor. Bu kadar gizli ve hiyerarÅŸik bir örgütlenmeye sahip olması Risale-i Nurla alakalı bir ÅŸey deÄŸil.

Hareket, zaman içerisinde kendisini ‘en baÅŸarılı hizmet’ olarak gösterdiÄŸinden baÅŸarıdan çok beslendi. BaÅŸarı seküler bir ÅŸey. Onu nasıl teolojinin diline çevirisiniz? Ä°ÅŸte bunu çok güçlü bir biçimde yaptılar bence.

BaÄŸlıları, ‘baÅŸarı’yı kendilerine verilen ilâhî inayetin göstergesi olarak gördü. Hareket bu algıdan yola çıkarak çocukların, gençlerin tüm hayatlarını yönlendirme ve planlama hakkını kendinde gördü. Bu da zaman içinde bireyin dünyasında hem dini bir vecd, ama aynı zamanda bir baskı ortamı doÄŸurdu. Hareketin iç halkalarına doÄŸru ilerleyen bireyler bu baskıyı daha çok hisseder. Süreklilik arzeden bir aklileÅŸtirme olduÄŸu için bir süre sonra bireyler buna alışıyor. Öyle ki; bir sıkıntı çıktığında bile, ‘bu ilahi derstir’ daha da büyümeleri için.

Bir taraftan da uzun süre sıkıntıdan kaçabildiler. Zira konjonktürle hareket ettikleri ve iktidarlardan istifâde ettikleri için sürekli büyüyorlar ve bu büyüme, bu baÅŸarı onlara Allah’ın inayeti, haklılıklarının göstergesi olarak görünüyordu.

Peki şimdi nasıl?

Åžimdi ise yeni bir evreye geçtiler. Bu baÅŸarı engellendi, baÅŸarısızlık ortaya çıktı. Ancak bu kez baÅŸarısızlığın peygamberâne olduÄŸunu, Ä°slâm tarihinde hep haklı hareketlerin böyle bir tehlikeyle yüz yüze kaldığını, nihayetinde yine kazanacak olanın, felâha (kurtuluÅŸa) erecek olanın kendi hareketleri olduÄŸuna inanıyorlar. Sadece öbür dünyada deÄŸil bu dünyada da felâha erecek grubun kendileri olduÄŸuna inanıyorlar. BaÅŸtan beri diÄŸer dini söylemlere kapalı oldukları için güçlü bir otonomiye sahipler ve bu yüzden kendi baÄŸlılarına bunu inandırabiliyorlar. Mücadele, özellikle iç halkalarda bulunanları daha da kesin inançlılara çeviriyor.

Aslında Cemaat'in diÄŸer dini gruplarla iliÅŸkisi hep mesafeliydi. Bu Cemaat'in bilinçli tercihi deÄŸil miydi?

Hareket başından itibaren kendisini otonom olarak konumlandırmıştı. Bu hem diÄŸer dini grupların “dar” gündeminden uzak durmayı getirecekti hem de farklı kesimlere yönelerek büyümeyi saÄŸlayacaktı. Evler, dershaneler ve okullarla büyüme saÄŸlandıktan sonra bu defa diÄŸer dini grupların fırsat alanlarını kolonize etmeye baÅŸladı. DiÄŸer dini gruplar nezdinde ciddi bir meÅŸruiyet sıkıntısı yaÅŸayan Hareket dışarıya açıldı.

28 Åžubat sürecinde aldığı tavırdan dolayı diÄŸer dini gruplar nezdinde meÅŸruiyetini kaybetti. Bu, Hareket'in ilk defa yaptığı bir ÅŸey deÄŸildi. Ancak gittikçe büyüdüÄŸünden ve uluslararası düzlemde bunu yaptığından ümmetin diÄŸer parçalarına sorumsuz olduÄŸunu gösterdi. Bu çok önemli bir ÅŸey.

Hareket, verdiÄŸi destek karşılığında AK Parti’den iki ÅŸekilde istifade etti. Birincisi bir takım devlet kadrolarında örgütlenmede ve mâli konularda destek buldular. Ä°kincisi ve daha önemlisi 28 Åžubat sürecinde toplum ve diÄŸer dini cemaatler nezdinde kaybetmiÅŸ olduÄŸu meÅŸruiyeti AK Parti sayesinde geri kazandı.

AK Parti ile olan mücadelesi sertleÅŸince de ErdoÄŸan’ın etkili liderliÄŸi ile bu dini meÅŸruiyeti önemli ölçüde kaybetti. Bu meÅŸruiyet kaybını toparlamak için “yolsuzlukla mücadele” ve maÄŸduriyet söylemini kullanmaktadır. Burada önemli olan husus Gülen Hareketi'nin yaÅŸadığı radikalleÅŸmedir.

Nasıl bir radikalleşmeden bahsediyorsunuz?

Birinci boyutu kendisini diÄŸer dini grupların eleÅŸtirisinden ve deÄŸerlendirmesinden ayırmış olması. ‘DiÄŸer gruplar yanlış içindeler, bu konumlarından utansınlar sadece hizmet hareketi haklı olanı temsil ediyor’ denmekte.

Kendisine yönelik tehlikeyi bertaraf edebilmek için her ÅŸeyi yapabileceÄŸini bu yapı daha önce göstermiÅŸti. Ä°ktidara gelebilmek için bunu göstermiÅŸti. Bu totalcilik, daha bir radikalleÅŸmeye doÄŸru gitti.

Yani ‘Ben bu kadar ulvi bir amaç için çalışıyorum, büyük fedakârlıklar ortaya koydum. Nasıl oluyor da bizim destekleyerek birçok yerde kendisini kurtardığımız bir siyasi parti, bu hareketin önüne çıkabiliyor?’ Fedakârlık yaptığına inanarak ortaya çıkmış bir haklılık duygusu bu. Ancak dinlemeleri ve mâli istismarları sorun olarak görmeyen bir tavrı da içeriyor.

Ä°slam’ı temsil iddiasına bitiÅŸtirilen ıslah edicilik misyonu peygamberin ashabının kutlu mücadelesiyle bir araya geliyor ve bu buluÅŸmadan bir teo-politik üretiliyor. Kendilerinin ne kadar haklı olduÄŸunu söyleyerek AK Parti’yi ve diÄŸerlerini eleÅŸtiren, hatta “Yezidi, Firavun” suçlamasına kadar giden sert bir teo-politik dil kullanılıyor.

Ancak bu söylemsel olarak radikalleÅŸmede genelde AK Parti, özelde CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın söylemleri de etkili olmadı mı? Gülen grubu ve Fethullah Gülen’in nezdinde bir çok ÅŸey duyduk 'alim müsveddesi'nden, 'sahte peygamber'e kadar.

17 Aralık ve onun öncesinde 7 Åžubat’la baÅŸlayan süreçte AK Parti ÅŸöyle bir olguyla yüz yüze kaldı. Bir ÅŸekilde kendisinin de destek verdiÄŸi bir hareketin kendisine yönelik bir darbe teÅŸebbüsü var. Ve bu darbe teÅŸebbüsünün uluslararası baÄŸlantısı olduÄŸunu gördü. Dolayısıyla bu bir ihanet olarak algılandı.

Dini bir hareket olarak görünen, bir hayır ve hizmet çevresi olarak görünen bir grubun Türkiye Ä°slami hareketinde hiç görülmemiÅŸ ve düÅŸünülmemiÅŸ bir yanını farkettiler. Uluslararası ittifaklar içinde ve devlet kurumlarında paralel bir egemenlik alanı kurmuÅŸ bir hareketle yüzleÅŸtiler. Bunu da dini bir söylemden yola çıkarak yapıyor. AK Parti de mücadele edebilmek için karşı bir dini söylemi seferber etmek mecburiyetine kaldı.

Peki bunu ErdoÄŸan halka nasıl anlattı? Bu hareketin dinî olmadığını göstererek. Yani onların dinî meÅŸruiyetinin olmadığını göstererek anlattı. Bu hareketin yaptıklarının ne kadar tehlikeli bir ÅŸey olduÄŸunu ortalama vatandaÅŸa anlatabilmenin yolu bu dilin sertleÅŸmesinden geçti.

Ä°ÅŸ, siyasi iktidar kavgasına dönünce bir siyasal partinin bir takım ÅŸeyleri güvenlikçi perspektifle deÄŸerlendirip eleÅŸtiride bulunması daha çok anlaşılabilir. Buradaki en kritik ÅŸey ÅŸudur; bir dini hareket insanları gizlice dinleyip onunla bunlara maddi-manevi konularda ÅŸantaj yapabilecek bir yerde olamaz.

ErdoÄŸan’ın bu kadar sert davranmasının da en önemli sebebi bence ortaya koydukları siyasi muhalefet deÄŸildir. Dini gruplar siyaset yapamaz mı, yapar. Ama bu siyasi muhalefetin çok kirli bir yanının olması ve devlet içerisinde kurulan paralel bir egemenlik sayesinde yapılması sorunlu. Niye insanlar hem de yolsuzluk suçlamasına raÄŸmen ErdoÄŸan’a inandı? Bu çok kritik bir sorudur. Ä°ktidar imkânları vardı, medyası vardı denebilir, öbür tarafın da büyük medyası vardı. Mesele burada deÄŸil.

Benim gördüÄŸüm ÅŸey ÅŸudur. EÄŸer bir dîni hareket; adalet hissini, insanların özellerine müdâhale edilmesini, bu kadar güçlü bir ÅŸekilde ihlâl etmeseydi, bu kadar büyük bir ÅŸekilde dîni meÅŸruiyetini kaybetmemiÅŸ olsaydı, ErdoÄŸan’ın sert bir söylemi ortaya çıkmayabilirdi, çıksa da iknâ edici olmayabilirdi.

Bu hareket son dönemde iyice belirginleÅŸen stratejik aklını ve iktidar hırsını dizginlemek, kendisinin kodlarının deÄŸiÅŸtirmek zorunda. Bu kodlar deÄŸiÅŸmeden uluslararası ittifakların bu hareketi kullanma eÄŸilimi devam edecek.

Cemaatin toplumda, mütevâzı, daha yumuÅŸak görünümlü bir imajı vardı. Bu, Cemaat'e göre alışılmadık sertliÄŸi 'engellenme' hissi mi getirdi?

Ä°nsanlar en çok ÅŸuna ÅŸaşırdılar. Gülen hareketine mensup insanlar 1990’larda çok yumuÅŸaktı. Fakat iktidarı ellerine geçirdiklerini hissettikleri andan itibaren özellikle 2009-2010’dan itibaren o kadar büyük bir özgüven ve cüret göstermeye baÅŸladılar ki insanlar ÅŸaşırdı. Hatta baÅŸlangıçta sırf bu yüzden AK Parti ile kavga etmeye cesaret edemez zannediliyordu. Ancak Hareket daha önce söylediÄŸim sebebplerden ötürü daha sert ve radikal bir konuma geldi.

Bu radikalleÅŸme sadece engellenme hissiyle alakalı deÄŸil. Yani herhangi bir uluslararası bölgede, mesela Rusya'da engellenmiÅŸ olması bu kadar önemli deÄŸil. Rusya da radikalleÅŸmiyor hareket.

Türkiye’de kazandığı güçlü konumdan sonra üzerine gidiliyor olmasının getirdiÄŸi radikalleÅŸme bence daha önemli. Farklı bölgelerde ileri geri yapabiliyor. Zamanı bekleyebiliyor. Konjonktürü bekleyebiliyor ama kendisinin en güçlü olduÄŸu yer Türkiye. En fazla güç devÅŸirdiÄŸi yer Türkiye. Bu güçlenmenin can damarına yönelik tehlike olduÄŸu için bu kadar sertleÅŸtiler. Çünkü sistem dağılacak. Sistemde Türkiye ayağı çöktüÄŸünde diÄŸer yerler belki varlıklarını devam ettirebilir. Ama bu büyüme trendi ve buna baÄŸlı teoloji büyük bir sıkıntıya girecek. Aksine baÅŸka bir ÅŸeye yönelecek. Mücadele etmek için daha mezhebi bir oluÅŸuma dönüÅŸecek belki de. RadikalleÅŸme teolojiyle beslenerek diÄŸer dini gruplarla olan mesafesini daha da açacak.

Nasıl bir mezhep bu?

Yani Ä°slam çerçevesinde baÅŸlayıp uluslararası senkretik etkileÅŸimlere açılan mezhebi oluÅŸumlardan birine dönüÅŸebilir. Türkiye SünniliÄŸinden kopan bir îtikâdi farklılaÅŸma yaÅŸayabilir.Türkiye’de, merkezde engellenme hissi, ‘haklılık’ psikolojisi ile birlikte büyüdüÄŸünde ve dini meÅŸrulaÅŸtırma beraber geldiÄŸinde müthiÅŸ bir sertleÅŸme getiriyor.

Bugün Cemaat'in protesto eylemleri yapması, sokaÄŸa inmesi, sokakla tanışması gibi ÅŸaşırtıcı ÅŸeyler oluyor. 28 Åžubat boyunca Cemaat, sokak eylemlerine hiçbir zaman destek vermemiÅŸti?

28 Åžubat sürecinde, dini grupların baÅŸörtüsü eylemlerini eleÅŸtirirken ’daha henüz zamanı gelmedi, siz erken sokaÄŸa çıkıyorsunuz’ anlamında ÅŸeyler söylemiÅŸlerdi. AK Parti iktidarı döneminde bu hareket kendsinin iktidar zamanının geldiÄŸini düÅŸündü. Kendisine o kadar geniÅŸ bir alan buldu ki artık Türkiye’de ipleri ele geçirdiklerini sandılar. Zira AK Parti döneminde açılan fırsat alanlarını en hızlı bunlar doldurdular. Çünkü çok organizeydiler ve diÄŸer dini grupların aksine 28 Åžubatta yıpranmamışlardı. 7 Åžubatta günün geldiÄŸine inandılar. 17 Aralıkta günün geldiÄŸine inandılar. Ya da inandırıldılar.

Kim inandırdı buna peki?

Gülen hareketinin iktidarı ele geçirme stratejii bir barajın dolmasını beklemek metaforuyla anlatılabilir. Su doldu, doldu.. Bir yerden sonra barajın kapaklarını açtılar. Bunu açan hangi akıldı. O akıl , hareketin içind bir ÅŸekilde var olan ve daha sonrasında gittikçe güçlenen emniyet- istihbarat-yargı-medya dörtlüsündeki bir akıl mıydı ve bunun beÅŸinci boyutu olarak uluslararası baÄŸlantı mı idi? Ama neticede kapakları açtılar. O saatten sonra geri dönmeleri mümkün olamazdı. Önceki söyledikleri ÅŸeyin bir siyaset olduÄŸunu, bir taktik olduÄŸunu göstermiÅŸ oldular. Bu araçsallık yüzünden bu saatten sonra dini meÅŸruiyetlerini toparlamaları çok zor olacak. Ya kabul ya da ret konumuna geldiler. Åžimdi buna ‘maÄŸduriyet’ ekleniyor. Bu his onları daha da zora sokacak.

Üzerinde durduÄŸunuz radikalleÅŸmenin gideceÄŸi, varabileceÄŸi bir hudut var mı? RadikalleÅŸme dediÄŸiniz ÅŸiddete yönelme, eline silah alma deÄŸildir herhalde?

Hareket, çekirdekte fedakârlığı yüksek insanlardan oluÅŸuyor. Bunların bir kısmı hareket içinde uzun süre yaÅŸayarak onun kurduÄŸu getto dünyasından çıkmıyor.

Paralel yapıyla mücadele daha da sertleÅŸirse bu içteki yapılarda patlama ya da içe çökme ortaya çıkabilir. Çünkü çok büyük haklılık içerisinde olduklarına inanıyorlar. Bunun bir süre daha Gülen’in liderliÄŸi tarafından kontrol edilebileceÄŸini varsayabiliriz ama daha sonrasında nerelere evrilebileceÄŸi konusunda bir çok seçenek var. Ben o seçeneklerin hepsinin açık olduÄŸuna inanıyorum.

Ä°nsanlar bireysel olarak da patlayabilirler ‘Siz bizim hoca efendimize nasıl böyle dersiniz’ tepkisiyle bireysel radikalleÅŸmeler ve ÅŸiddet oluÅŸabilir. Türkiye’nin genel kodları açısından silahlı bir ÅŸiddete dönüÅŸeceÄŸi kanaatinde deÄŸilim.

Kesin inançlılık halinin derinleÅŸmesi yeni stratejileri de doÄŸurabilir: içe kapanarak zamana oynamak bir diÄŸer seçenek. Daha mistik ve sert bir teoloji ile eÅŸ zamanlı bir bekleme tavrı olabilir. Uzun vadeli bir ayakta kalma seçeneÄŸi bu.

Son bir seçenek de, ümmetle yüzleÅŸip muhasebe yapmak. Devleti ele geçirme refleksinin getirdiÄŸi kirlenmeden tövbe ederek Türkiye dini hayatındaki tabii ve sivil konuma yerleÅŸmek.

[Al Jazeera, 30 Aralık 2014]