Geçtiğimiz hafta ABD’de Antifa’nın başını çektiği radikal sol gruplarla alternatif sağcılar karşı karşıya gelmişti. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi her iki grubun özellikle de beyaz üstünlükçülerin suç sicilleri kabarık ve geçmişleri uzun yıllara dayanıyor. Radikal sol gruplar özellikle üniversite kampüslerinde etkinler. Genelde olur olmaz yerde protestolar yapan, şiddete eğilimli ve toptancı tipler. Beyaz üstünlükçüler ise Trump yönetimiyle birlikte daha da görünür oldular ve yönetim nezdinde karşılık buldular. (Bu durum da değişiyor) Medyada, akademik çevrelerde hatta think-tanklerde çoğunlukla alternatif sağ konuşuluyor. Fakat dikkatinizi biraz da radikal sol gruplara çekmek istiyorum.
Elbet iki bloğun ABD’deki suç karneleri kıyaslanmaz. Beyaz üstünlükçülerin kurumsallaşması, tarihi kodları ve siyasetteki karşılığı radikal soldan çok daha fazla. Anti-Defemation League (ADL)’in raporuna göre ABD’de 2007-2016 arasında meydana gelen 372 siyasi cinayetin %74’ü aşırı sağcı radikaller tarafından işlenmiş. Radikal solun payı ise %2. Bu yazı alternatif sağ ile radikal solu kıyaslama yazısı değil. Fakat radikal solun ABD için potansiyel tehdidi hiç de azımsanmayacak cinsten. (Bu tehdidin Türkiye’yle ilgili bir yanı da var) Nasıl alternatif sağ Trump dönemiyle birlikte bir ivme kazandıysa, radikal sol da aynı ivmeyi yakaladı. Genelde birinin suçu üzerinden diğeri kendisini pazarlamaya çalıştığından tartışma çok sağlıklı yürütülemiyor. Bu ifade tanıdık geldi size değil mi?
PKK’nın kendi terörünü, DEAŞ terörünü kullanarak örtmesiyle benzer bir durum yaşıyoruz. Hatta birazdan anlatacağım gibi bu durumun basit bir benzerlikten öte yanları var. Radikal sol kendisini alternatif sağın, ırkçıların, beyaz üstünlükçülerin vs. karşısında reaktif bir hareket olarak tanımlasa da toptancı zihniyetleri, şiddet eğilimleri ve suç potansiyelleri birbirine benziyor. Tıpkı PKK ile DEAŞ gibi.
Antifa’nın başını çektiği radikal sol da polisle çatışıyor, etrafa zarar veriyor, gösterilere ve insanlara saldırıyor. Geçtiğimiz haziran ayında bu çevrelerden James Hodkingson isimli bir saldırgan Virginia’da bir beyzbol maçında kongre üyelerine ateş açıp Cumhuriyetçi Steve Scalise’nin de dahil olduğu 6 kişiyi yaralamıştı. Şimdiye kadar eylemleri bu tür saldırıların dışında fiziksel şiddetle sınırlı kaldı. Fakat ABD’nin radikal solunu yeni bir radikalleşme dalgası bekliyor.
Bu radikalleşmenin siyasi tarafı, anti-Trump akım ve görünürlüğü artan alternatif sağ ile etki-tepki ilişkisine sahip. Asıl tehlikeli radikalleşme ise boş boş takıldıkları Amerikan kampüslerinden ve sosyal medya mecralarından Suriye’ye giden ABD’li yabancı terörist savaşçılar eliyle olacak. Bunların çoğu mezkur radikal sol grup mensupları. Kyle Orton’un yeni yayımladığı “Unutulan Savaşçılar: PKK Suriye’de” raporunda ayrıntılı bir şekilde anlattığı gibi Suriye’de PKK’ya katılan yabancı terörist savaşçıların yaklaşık üçte biri ABD’den. Amerikan radikal solu DEAŞ’la savaşma düşüncesiyle Suriye’de PKK saflarına katılıyor.
Bu yabancı terörist savaşçılar ABD’ye geri döndüklerinde savaş deneyimlerini, terör örgütünde aldıkları eğitimleri ve radikalleşmelerini de ABD’ye götürecekler. İster yalnız kurt olarak; isterse de radikal sol gruplarla birlikte ABD için ciddi bir tehdit oluşturacaklar. Suriye’deki deneyimleri, Antifa tarzı grupları daha da radikalleştirecek ve eylem tarzına da kabuk değiştirecek. Kullandıkları şiddetin türü ve kapsamı artacak. Molotofkokteylleri yerini muhtemelen el yapımı patlayıcılara bırakacak.
Buyurun size bir terör örgütüne karşı diğer bir terör örgütünü desteklemenin başka bir bumerang etkisi…
[Akşam, 25 Ağustos 2017].