Gezi kalkışmasının üzerinden tam 4 yıl geçti. Türkiye'nin birliğini, dirliğini, refahını, istikrarını, itibarını hedef alan hain bir kumpastı Gezi. Bir zincirin ilk halkasıydı. Türkiye'nin elini kolunu bağlamak için üretilen kirli, paslı bir zincir...
***
Gezi kalkışması "Erdoğansız Türkiye" projesine hizmet etmek için yürürlüğe konmuştu.
Bu kalkışmada bir arkada olanlar vardı. Bir de sahnede olanlar.
İmtiyazlarını kaybettiğini düşünen Batıcı sermaye sınıfı perde arkasındaydı.
Batıcı yazar-çizer tayfası sahnedeydi. FETÖ ve PKK perde arkasındaydı.
Daha küçük marjinal sol terör örgütleri sahnedeydi.
Batılı devletler perde arkasındaydı.
Batı medyası sahnedeydi.
"Erdoğan nefreti" etrafında bir siyasal alan yaratmak, bu siyasal alanın baskısıyla Erdoğan'ı devirmek istemişlerdi.
Büyük bir yatırımdı! Büyük ve kirli bir yatırım.
***
Yeni nesil darbe süreci Gezi kalkışmasıyla açıldı.
17-25 Aralık'la devam etti. 6-8 Ekim ayaklanmalarıyla sürdü.
Bu girişimlerden bir sonuç alınamayınca geleneksel darbe mekanizması devreye sokuldu.
15 Temmuz darbe girişimi gündeme geldi.
***
Bence Erdoğan en büyük liderlik testini Gezi kalkışması esnasında verdi. En yakınındaki insanların, partisinin telkinlerine aldırış etmedi. Entegre bir darbe girişimiyle karşı karşıya olduğunu gördü, teslim olmadı.
Elitlerin desteğini yanında göremeyince halkı yardıma çağırdı. Neyin ne olduğunu halka tane tane anlattı. Halk da Kazlıçeşme'den cevabını verdi.
Gezi defteri Kazlıçeşme mitingiyle birlikte kapandı.
***
Gezi kalkışması ve Erdoğan'ın bu kalkışmaya verdiği cevapla birlikte Türkiye'de yeni bir siyasi sürecin önü açıldı.
Bu süreçte elbette Türkiye ekonomik, siyasi, toplumsal, kültürel açılardan ağır kayıplar verdi. Ciddi anlamda enerji kaybetti. Ülke dış müdahalelere açık hale geldi. Fakat öte taraftan toplum, çok ciddi bir siyasal bilinçlenme yaşadı.
Erdoğan, karşı karşıya kaldığı bütün krizlerde topluma seslenmeye, bu siyasi bilinçlenmeye katkı sunmaya devam etti.
Ülkenin karşı karşıya kaldığı tehditler hep bu mekanizmayla bertaraf edildi. AK Parti elitlerinin hatırı sayılır bir kısmı bu sürece kolay uyum sağlayamadılar.
Kimileri yoruldu, kimileri "Erdoğansız Türkiye" projesine destek verdi.
Ama Erdoğan'a destek veren toplum kesimleri bırakın bu sürece uyum sağlamayı, bu dönüşüm sürecinin özneleri oldular.
***
Erdoğan, salı günü Cumhurbaşkanı olduktan sonra ilk kez partisinin TBMM'deki grup toplantısına katıldı. Erdoğan yaptığı konuşmada Gezi sonrasında hem Türkiye'de, hem de dünyada, hem de kendi partisi içinde verdiği var kalma mücadelesinden başarıyla çıkmış bir lider olarak konuştu. AK Parti grubunun karşısında güçlü, kendinden emin bir lider vardı. AK Parti'nin nasıl bir parti olduğunu, aslında nasıl bir parti olması gerektiğini anlattı.
Çok net formülasyonlar yaptı. AK Parti'nin yerli ve milli, cumhuriyetçi, demokrat, devrimci, kucaklayıcı ve muhafazakâr bir parti olduğunu söyledi. Parti elitleri arasında bir yenilenme ve tazelenme yaşanacağından bahsetti.
Bir kez daha gençleşmenin öneminden söz etti. Ve AK Parti'nin önündeki meşakkatli yolu çok iyi tasvir etti. AK Parti'li vekillere milletin önünde ödevler verdi.
***
Erdoğan bir kez daha hamle yaptı. Erdoğan bu kez geçmiştekinden çok daha güçlü şekilde çıktı partisinin ve ülkenin önüne. Ne yaptı? Kucaklayıcı siyasete, kalkınmacılık ilkesine, reformist anlayışa vurgu yaptı. Partisini bu çerçevede siyaset yapmaya çağırdı.
Bu, Türkiye için bir fırsattır. Türkiye düşmanlarına diyecek sözümüz yok. Ama Türkiye diye bir derdi olanların bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekir.
[Sabah, 1 Haziran 2017].