Mısır’da darbecilerin telaşı devam ediyor. Telaşlılar çünkü kendilerine darbe öncesinde ve sonrasında destek veren iç ve dış aktörlere verdikleri taahütü henüz yerine getiremediler. Başından beri plan darbeden sonra kısa sürede Mısır’da iktidarı kurmak, ülkeyi kendileri için yönetilebilir bir hale getirmek ve darbeyi iç ve dış kamuoyu vicdanında aklamaktı. Fakat, meydanların cesur direnişi darbecilerin planlarını altüst etti; darbeciler telaşa kapıldılar.
Bugüne kadar yaptıkları katliamlar, hak gaspları ve giderek artan çatışmanın yayılma riski bir taraftan darbe iktidarının kurulmasını engellerken, diğer taraftan da dış destekçilerin homurdanmasına sebep oldu. ABD’nin planlayıcılarından olduğu darbeye desteği devam ediyor. Fakat, darbeci güvenlik güçlerinin ve Baltacılar’ın bütün dünyanın gözü önünde giriştikleri büyük çaplı katliamlar, ABD’nin “yüz kurtarma operasyonları” yapmasına ve darbecilere “sitem” etmesine sebep oluyor. Bu durumun alenen devam etmesi, orta vadede yüklenici kurum olan ordunun yeterliliği ve becerisiyle birlikte orduya verilen açık çekin başta ABD tarafından sorgulanmasına sebep olacak.
İKİNCİ DEVRİMİN KAPISI AÇIK
Bu geç kalmışlık ve denetici gözler, darbecileri telaşa dolayısıyla yanlış yapmaya sürüklemekte. Her geçen gün dozunu artırdıkları ve bir gün hesaba çekilecekleri katliamları yaparken, diyalog kapısı kapanmakta, bu yolla kendi hareket alanlarını yine kendileri daraltmakta. Sisi, katliam dozunu artırarak darbe destekçilerinin sokak direncini kırabilir, Müslüman Kardeşler Hareketi’ni yasaklayarak ve toplu tutuklamalara devam ederek kısa vadeli siyasi kazanımlar elde edebilir.
Velakin, 85 yıldır siyasi manevra yapmış, sosyal tabanını konsolide etmiş ve devrim sonrası Mısır’da yapılan tüm seçimleri kazanmış bir hareketin buharlaşacağını beklemek hem ordu hem de dış destekçileri açısından saflık olur. Bundan sonra başvurulacak metotlara bağlı olarak süresi değişebilecek olsa bile Müslüman Kardeşler Hareketi bu süreci iyi değerlendirdiği takdirde Mısır’da ikinci bir devrimin kapısını elbet aralayacaktır. Mısır’ın sosyolojisi bunu dayatmakta.
REELPOLİTİK FETİŞİZMİ
Buna rağmen, şimdiden “Türkiye Mısır’da yanlış ata oynadı” zırvaları başlamış görünüyor. Bir reelpolitik sevgisidir gidiyor. Ahlaksızlığı eşitledikleri reelpolitik üzerinden, “Mısır’ı kaybediyoruz” feveranları da başladı. Neydi daha önce Türkiye’nin Mısır’ı kazandığı fikrini zihinlerde uyandıran da şimdi kaybediyoruz diye ikiyüzlü bir ağıt yakılıyor? Türkiye devrim sonrası Mısır’ı övgüler dizilen reelpolitik ile mi kazandı ki şimdi onu yapmadığı düşünülüyor diye kaybedecek?
Mübarek Mısır’ının reelpolitiği İsrail’in “Mübarek çok mübarektir” açıklaması, ABD’nin Mübarek’e başta verdiği “müttefik” desteği ve Suudi Arabistan’ın Mübarek’e akıttığı milyarlardı. Türkiye’nin Mısır’ı kazandığı düşüncesini oluşturan ise Türkiye’nin tarihi bir kırılma anında takındığı ilkeli ve ahlaklı pozisyondu. Yani yine Türkiye’ye reelpolitik değil, ahlaki pozisyon kazandırmıştı. Ve bundan sonra da orta ve uzun vadede kazandıracak.
SİZ BANA NİYETİNİZİ SÖYLEYİN...
Şu söylenirse tasvip etmem ama açık oynandığı için anlayış gösteririm: Niyetimiz Türkiye’nin Mısır’da kazanması değil, dünyanın neresinde olursa olsun İslamcıların darbeyle alaşağı edilmelerini ideolojik olarak destekliyoruz, bu sebepten ahlak veya reelpolitikten hangisi işimize geliyorsa Türkiye’yi eleştirmek için kullanabiliriz. Siz bana niyetinizi söyleyin, ben size kim olduğunuzu söyleyeyim.
[Akşam, 19 Ağustos 2013]