Türkiye’nin Cerablus’a düzenlediği Fırat Kalkanı Operasyonu başarılı bir şekilde devam ediyor. Cerablus’u kurtarmak, Türkiye sınırındaki terörist unsurları uzaklaştırmak, olası mülteci akınlarını durdurmak ve Suriye’de insani açıdan güvenli bir bölge oluşturmak, operasyonun konuşulan amaçları. Henüz operasyon tamamlanmamış olsa da bu amaçlara ulaşma konusunda büyük aşama katedildi. Cerablus-Azez arasındaki 90 kilometrelik mesafenin önemli bir kısmı terör örgütlerinden temizlendi. Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) terör örgütlerinden temizlediği bölgelerde insanlar herhangi bir tehdit hissetmeden yaşamaya başladılar. Ayrıca Türkiye buralarda yaşayanlar için insani yardım imkânlarını da seferber etmiş durumda.
Bütün bu görünen amaçların ve başarıların yanında, Fırat Kalkanı Operasyonu geçmişe dönük olarak Suriye krizinde Türkiye’nin tezlerinin ne kadar haklı olduğunu ve buna karşılık ABD’nin de ne kadar büyük bir yanılgıya düştüğünü ortaya koydu. Türkiye baştan beri ABD’ye, Suriye’de PYD’nin değil ÖSO’nun desteklenmesi gerektiğini söylüyordu. PYD’nin bir terör örgütü olduğunun altını çizen Türkiye, bir başka terör örgütü olan DAEŞ ile mücadele etmesinin PYD’yi meşru kılmayacağını açık-kapalı her toplantıda dile getirdi. Bununla birlikte Türkiye, PYD’nin DAEŞ ile mücadele amacının olmadığını, başından beri DAEŞ ile mücadeleyi istismar ederek “kendi kontrol alanını genişletme ve Kuzey Suriye’de ilan ettiği kantonları birleştirme”ye yönelik hareket ettiğinin altını çiziyordu.
ABD, Türkiye’nin tüm bu itiraz ve çekincelerini “PYD’den başka sahada savaşacak etkin bir kara gücü olmadığı” tezi ile cevaplamaya çalıştı. Türkiye alternatif olarak ÖSO’yu gösterdikçe, ABD, kâh içerisinde terör unsurları olduğu argümanı ile kâh savaşçı sayısının bu iş için yeterli olmadığı bahanesi ile ÖSO’nun, PYD’nin yerini alamayacağını söyledi. Hatta iş o raddeye vardı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan son Amerika gezisinde görüştüğü Amerikalı yetkililerin önüne, desteklenmesi hâlinde, ÖSO’nun düzenleyeceği operasyonlarda yer alacak savaşçıların isimlerini ve diğer bilgilerini içeren bir dosya bile koydu. Fakat bu bile Amerikalıların PYD konusundaki tutumlarını değiştirmeleri için yeterli olmadı.
Türkiye Fırat Kalkanı Operasyonu ile Suriye politikasında, müttefikleriyle kurduğu ilişkileri bir başka frekansa taşımış oldu. Müzakerelerle ABD’yi ikna etmeye çalışmak yerine, hamlesini yapıp ortaya çıkan sonuçlarla haklılığını göstermeye başladı. Ve bugün yeterli destek verildiğinde ÖSO’nun ne kadar etkin bir kara gücü olduğu ortaya çıkmış oldu. Fırat Kalkanı Operasyonu ile ÖSO, Suriye’deki grupların hiçbirinin katedemediği kadar hızlı mesafe katedebileceğini gösterdi. ÖSO toprak kazanmanın yanında ele geçirdiği yerleşim birimlerini yönetmede de PYD’den çok daha iyi bir alternatif. PYD’nin, ele geçirdiği şehirlerde nüfus mühendisliği yaparak sadece Kürt olmayanları değil aynı zamanda kendi ideolojisini desteklemeyen Kürtleri de göçe zorladığı bilinen bir gerçek. PYD bir şehri işgal ettiğinde oradan tıpkı DAEŞ’in işgal ettiği şehirler gibi bir göç dalgası olması alışıldık bir manzara. ÖSO’nun yönetimine geçen Cerablus’ta ise bu manzaranın tam tersi yaşandı. Şehir ÖSO denetimine geçtikten sonra tersine göç dalgasına şahit olduk. Suriye’nin dinî ve etnik çeşitliliğini yansıtan hemen her gruptan insan Cerablus’taki evlerine geri dönmeye başladı. Suriye krizinin seyri boyunca belki de ilk defa bir şehrin yönetimi değişince kan ve gözyaşı görüntüleri değil kucaklaşma, huzur ve yardımlaşma tabloları ortaya çıktı.
Varsayımlar, tahminler ve akıl yürütmeler değil, bire bir Cerablus’ta yaşanan gerçeklik Türkiye’nin tezlerinin haklılığını ortaya çıkarmış oldu.
Peki, tüm bu yaşananlardan sonra ABD’nin PYD tutumunda bir değişiklik olur mu?
[Türkiye, 30 Ağustos 2016].