Kiminle düşmanlık ettiğiniz gibi kiminle dostluk ettiğiniz de önemlidir. Tüm dünya Trump siyasetinden şikâyetçiyken, Suudi Arabistan pek mutlu görünüyordu. Büyük silah alımları, Mısır, Körfez ve Kudüs konuları başta olmak üzere neredeyse her türlü dış politika gündeminde ABD'ye yakın durmaya çalışan Suudlar eğer bunun bir bedeli olmadığını düşünüyorsa yanılıyor. Trump kimsenin babasının oğlu değil. İşe yaramadığını ilk hissettiği anda ilişkiyi keser ve yeni bir evreye geçiverir. Zaten ilk sinyallerini almaya başladık. Trump yaptığı bir açıklamada Suud Kralı'nı aradığını ve çok açık mesajlar verdiğini söyledi. Özetlemek gerekirse, "Biz olmasak iki hafta iktidarda kalamazsın. Bunun için ödeme yapman gerek" dedi. Halinden hareketinden Suud'u nasıl aşağıladığı seziliyordu. Sadece o değil dinleyenler de mutlu görünüyordu. Hatta biliyoruz ki, Trump karşıtı Amerikan toplumu bile bu haraç siyasetini destekliyor. ABD Suud'u haraca bağlıyor. Bu ifadeler Suudları kendine getirir mi bilinmez ama anlayan için bu sözlerde ibretlik mesajlar var. Hep söylüyoruz. Devlet gibi devlet kendi güvenliğini ve siyasetini tek bir tarafa hapsetmez. Eğer ederse, karşı tarafın kontrolü altına girer. Suud gibi kurnazlık yapan ve bu basit kuralı ihlal eden bir sürü devlet bulunabilir. Ancak bunlar normal şartlar altında aynı hatayı tekrar etmezler. Sadece çaresiz kalanlar kendilerini büyük partnere bağımlı kılar. İlk başta kurnazca gelen bu yöntem zaman içinde küçük partneri öylesine bağımlı hale getirir ki, bir vakit sonra kurtulmak istese bile daha da sıkışır. Bataklıkta çırpınıyor gibi battıkça batar. Şimdi Suudi Arabistan Trump'ın gönlünü almak istese de Trump'a rest çekmeyi denese de sonuç alamaz. Çünkü artık Suud'un gideceği başka adres görünmüyor. Trump da bunu biliyor. ABD'ye mecbur göründükçe daha kolay lokma olacak daha az çekici hale gelecektir. Trump da yüklendikçe yüklenecektir. Mafyaya bir kez bulaşan adamın çıkış bulamaması gibi ABD'ye bu kadar yaslanan Suudi Arabistan da kendine yeni bir dayanak bulamaz. Bu tür örneklerden ders almak lazım. Türkiye işte tam böylesi hallere düşmemek için mücadele veriyor. Terörle savaştık. Hukuki, siyasi, askeri darbelerle boğuştuk. Şimdi ekonomik darbeye direniyoruz. Tek mesele ABD'ye teslim olmamak. Mücadele sürüyor ancak aynı sırada diplomasiyi de inşa ediyoruz. Rusya'yla iyi yol aldık. Almanya'yla müzakerelere başladık. Hemen ertesi gün Hollanda Dışişleri Bakanı damladı. Çok taraflı siyasetin kuralları işliyor. Türkiye işbirliğine açık olduğunu ilan ediyor. Uyum gösterenlerle yol yürüyor. Göstermeyenlere de mecburiyeti yok. Otonom Türkiye'nin doğuşu zorlu bir mücadele gerektiriyor. Ve biz o yolun önemli bir kısmını yürüdük. Yılmadan yürümeye devam edeceğiz.
[Sabah, 4 Ekim 2018].