Nedeni oldukça basitti; ABD sistemi içerisindeki çoğu kişi ve kurum ideolojik bir Türkiye karşıtlığı ile hareket ederken, Trump Türkiye'ye karşı daha pratik bir tavır takındı.
Sorunlara kısmen çözüm bulmaya, sonuç alıcı hamleler yapmaya ve olabildiğince kazanç odaklı hareket etmeye çalıştı. Şüphesiz bu Türkiye dostu bir tavır anlamına gelmiyor.
FETÖ, Rahip Bronson, ekonomiye müdahale, Kuzey Suriye'de PKK'nın silahlandırılması gibi konularda Trump dahil ABD yönetiminin büyük kısmıyla sorunlu ve çatışmalı bir ilişki içerisinde olduk. Tabii bir de İsrail meselesi var.
Diğerleri kadar rahatsız edici. Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması ve Arap ülkeleri ile İsrail'in ilişkilerini normalleştirme anlaşmalarının imzalanmasında Trump'ın rolü Türkiye'yi diğerleri kadar rahatsız etti.
Öyle gözüküyor ki şimdi ABD başkanlık koltuğuna Biden oturacak. Türkiye'ye şimdiye kadar pek olumlu sinyaller göndermemiş bir isim.
"Muhalefet liderleri ile işbirliği yaparak Erdoğan'ı devireceğiz" sözleri hepimizin zihninde. Dahası Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin faaliyetlerinden rahatsızlığını yüksek perdeden dile getiriyor.
Kuzey Suriye'de de Trump'ı aratacak bir performans çizmesi olası. PKK'nın Suriye kolu tekrar ABD askerlerinin himayesine alınabilir. Tüm bunlara bakarak ABD ile ilişkilerde daha zor günlerin bizi beklediği söylenebilir.
Ancak bardağın bir de dolu tarafı var. Eğer Biden beklenildiği gibi küreselci politikalara hızlı bir dönüş yaparsa bunun sonuçları Türkiye'yi umulmayan cephelerde rahatlatacaktır. ABD'nin Körfez ülkelerine yaklaşımı değişecektir.
Trump, ABD'den silah alıp, dolarları gönderdikleri müddetçe Körfez ülkelerini fazla sıkıştırmıyordu. Biden dönemi bu anlamda Körfez için zorlu olacak. O cepheden Türkiye'ye karşı ilişkileri iyileştirme adımları gelmesi sürpriz olmaz. Nitekim İzmir Depremi'nin üzerinden günler geçmişken Suudi Kralı'nın birden acil yardım göndermeye karar vermesi bu neviden bir gelişme.
Biden dönemine hazırlık için Türkiye'ye uzatılmış "masum ve mütevazı" bir el. Türkiye de benzer manevralar yapabilir. Rusya ile günden güne çeşitlenen ilişkiler, Doğu Akdeniz, Körfez, Mısır, Yunanistan ve Çin meseleleri... Hepsi ABD ile ilişkilerden hem etkileniyor hem de ABD ile ilişkileri etkiliyor. Tüm bu değişkenlerden yeni bir denklem çıkartacak isim ise Cumhurbaşkanı Erdoğan. Daha önce defalarca yaptığı gibi tüm senaryoları değerlendirecek - ki bu işin çoktan yapıldığına eminim. Biden yönetiminin yaklaşımını tartacak ve gerekli adımları atacak. Krizi fırsata çevirip Türkiye'nin kazancını artırmaya çalışacak. Biden yönetimi buna imkan vermez ve Türkiye'yi farklı cephelerde sıkıştırmaya kalkarsa da karşı adımlarını atacak; Rusya ile ilişkiler derinleşebilir, Çin'le ekonomik alanda çok daha çeşitli hamleler yapılabilir. Keza Mısır veya İsrail ile sadece enerji üzerinden kısmi bir anlaşma sağlanabilir.
Bunlar Türkiye'nin ilk akla gelen hamleleri. Daha fazlası muhakkak olacaktır. Günün sonunda ABD başkanının kim olduğu ve izleyeceği politikalar şüphesiz Türkiye için önemlidir.
Ancak yegane belirleyici değildir.
Türkiye bugün farklı enstrümanları, seçenekleri ve hamleleri olan bir ülkedir. En kötü senaryoda bile yolundan dönmeyecektir.
[Takvim, 9 Kasım 2020]