Hükümetin yükseköğretim alanında neler yaptığını, gençler için hangi fırsatları yarattığını daha iyi anlatması gerekiyor.
Avrupa Birliği ülkeleri dahil birçok ülke ile karşılaştırıldığında Türkiye daha genç ve dinamik bir nüfusa sahip. Türkiye'nin bu potansiyelinin rekabet gücüne dönüşmesi genç nüfusun çağdaş bilgi ve beceriler ile donatılmasına, sivil ve demokratik değerleri benimsemelerine bağlıdır. Bir ülkede yükseköğretim mezunu kaliteli insan gücü oranı ne kadar yüksekse, o ülkenin her alanda daha ileri bir noktaya sıçrama yapma imkânı da o kadar yüksektir. Türkiye'de yükseköğretim tartışmalarının bu kapsamda yapılması gerekirken üniversite tartışması, gençlerinden bazılarının protestoları, zaman zaman şiddete başvurma eğilimi de taşıyan yumurtalı eylemleri ile güvenlik güçlerinin bu öğrencileri engelleme girişimi sırasındaki davranışları çerçevesinde sürdürülmektedir.
Türkiye'de üniversitede okumak artık hayal değil Batılı ülkelerin 1960'lı yıllarda yaptığını, yani üniversite kapılarını geniş kitlelere açmasını Türkiye ancak 2002'den itibaren gündemine alabilmiştir. Hükümet her şehirde üniversite kurmak, Yükseköğretim Kurulu da kontenjanları artırmak suretiyle yükseköğretimin geniş kitlelere açılmasını sağlamıştır. Bu kapsamda yapılan ilklerden biri de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rektörlerle yaptığı toplantıdır. Üniversite gençlerinin protestolarına sahne olan rektörlerle buluşma ve devamındaki eylem ve tartışmalar kuşkusuz üniversite gençliği ve protesto kültürünü tartışmayı gerektirmektedir. Gençler, Başbakan'ın reform kararlığını göremiyor Üniversite gençliği ne istiyor, neyi protesto ediyor? Protestocu gençler YÖK'ün kaldırılmasını, kayıt ve harç ücreti alınmamasını, üniversitelerin çoğulcu ve özerk olmasını talep ediyor. Bunlar elbette meşru talepler ve öğrencilere yönelik sert müdahalenin savunulabilir bir yanı yok. Ancak bu başka bir yazının konusu. Burada öğrencilerin talepleri ile hükümetin gündemi arasındaki paralelliklere değinilecektir. Başbakan Erdoğan'ın rektörlerle yaptığı toplantılara bakıldığında protestocu gençlerin talep ettiklerinden çok daha fazlasını yapmaya kararlı ve istekli olduğunu görmek mümkün. Başbakan Erdoğan'ın rektörlerle buluşmasında üniversite sektörünü ilgilendiren her konu masaya yatırıldı ve gündeme getirildi. Örneğin 28 Kasım'daki ilk toplantıya katılan rektörler yetmiş-seksen konuda Başbakan'a sorunlarını, beklentilerini ve çözüm önerilerini aktardı. Rektörleri dinleyen Başbakan beraberindeki ilgili bakanlarına, öğrencilerin yurt ihtiyaçlarının karşılanması ve burs miktarlarının artırılması dâhil, dile getirilen taleplerin en kısa sürede karşılanması doğrultusunda girişimde bulunulması yolunda talimat verdi. Protestocu gençler ve destekçilerinin görmezden geldiği bir başka konu da Başbakan Erdoğan'ın YÖK'ün yapısının değiştirilmesine ilişkin kararlılığıdır. Başbakan, YÖK'ün katılımcı, çoğulcu, demokratik ve saydam bir kuruma dönüştürülmesi; yetkilerinin kısıtlanarak üniversitelere devredilmesi konusunda kararlı olduğunu hükümetin hayata geçirilemeyen YÖK reformu girişimleri sırasında göstermişti. Bu açıdan da bakıldığında protestocu öğrencilerin talepleri ile hükümetin planları arasında bir çelişki olmadığı görülmektedir. Öfkeyle sokağa dökülmeden gerçeklerle yüzleşmek Protestocu öğrenciler, üniversite öğreniminin ücretsiz olmasını talep ediyor. Türkiye'de devlet üniversitelerinde eğitimin kişi başına yıllık maliyeti 8000 TL civarında olup öğrencilerin her yıl için ödedikleri öğrenim harcı ise 250-600 TL arasındadır. Yani mali yükün büyük kısmı hâlâ devletin omuzlarındadır. Bu noktada üniversite öğrencilerinin dış dünyadaki gerçeklerle Türkiye'yi mukayese ederek yola çıkmaları gerekir. ABD'de en ucuz devlet üniversitesinin yıllık ücreti 15.000-30.000 TL aralığında ve tamamını öğrencinin ödemesi gerekiyor. Özel üniversitelerde ise ortalama yıllık ücretler 30.000-50.000 TL aralığında. İngiltere'de ise tümü öğrenci tarafından ödenmesi gereken yıllık ücret 20.000 TL'ye yükseltilmiş durumda. Bütün bu veriler, Türkiye'deki durumun öğrenciler lehine olduğunu gösteriyor. Başbakan Erdoğan, protestocu gençlerle bir zamanlar YÖK'ü mevcut hükümete karşı canla başla savunan destekçilerinin talep ve tahayyüllerinden çok daha fazlasını yapmaya kararlı görünüyor. Üniversitelerin toplumsal sorunlara duyarlı olmasını ve çözüm önerilerinde bulunmasını, siyaset kurumuna rehberlik etmesini ve topluma yol göstermesini, kampus duvarlarını yıkarak şehir ve toplumla kucaklaşmasını ve kaynaşmasını isteyen Başbakan Erdoğan'dır. Gençlik dönemi, duygusal ve tepkisel davranışların baskın olduğu, rasyonel düşünmenin gelişme aşamasında olmasından dolayı olayları yeterince sorgulamadan rüzgârın akışına kapılma ihtimalinin yüksek olduğu bir dönemdir. Bu nedenle hükümetin yükseköğretim alanında neler yaptığını, üniversite reformu konusunda nasıl bir yol haritası izleyeceğini, gençler için hangi fırsatları yarattığını daha iyi anlatması gerekiyor. Buna karşın üniversite gençliğinin şiddet, öfke ve saldırganlıktan uzak demokratik bir protesto kültürü geliştirmeleri ve devletin de kendi çocuklarına daha müşfik davranması, vatandaş-devlet kaynaşmasını kolaylaştıracaktır.