Geçen hafta Pentagon’un Ukrayna’ya askeri yardım çerçevesinde verdiği Himars füze sistemlerinin 350 kilometre civarındaki menzillerini sınırlayarak teslim ettiği yönündeki haberler, Washington’un Ukrayna’daki savaşın bölgeye yayılmasından ne kadar endişe ettiğini gösteriyordu. Bu hafta içerisinde Ukrayna’nın gerçekleştirdiği tahmin edilen Rus toprakları içerisindeki havaalanlarına karşı yapılan İHA saldırıları Washington’un endişelerini artırıyor. Washington Ukrayna’nın doğrudan üstlenmediği bu tür saldırıların Rusya’yı daha agresifleştirmesinden, nükleer silah kullanmasından ve savaşı bölgesel hale getirmesinden çekiniyor.
Ukrayna’ya verilen askeri desteğin Rus topraklarını hedef almaması şartına bağlı olması, Ukrayna güçlerinin ifadesiyle Rusya’ya karşı daha etkin bir savaş yürütülmesini engelleyerek ellerini kollarını bağlıyor. Bu durumda Ukrayna ordusunun kendi topraklarını kurtarmaya çalışmakla yetinmesi ve Rusya’yı hedef almaması gerekiyor. Washington’un Rusya’nın nükleer güç kullanmasından ve savaşın Rusya’yla Batı arasında bir çatışmaya dönüşmesinden endişelenmesi askeri desteğin sınırlarını belirliyor.Rus işgalinin başından beri Batı ittifakının Ukrayna’ya verdiği yoğun askeri ve lojistik desteğin Rusya’nın hedeflerine ulaşmasını engellediği açık. Buna karşılık Rusya’nın zaman zaman Batı’yı nükleer savaşla tehdide varan açıklamaları da Kremlin’in ‘özel askeri operasyon’ olarak tanımladığı işgalin hiç de Kremlin’in istediği gibi gitmediğini gösteriyor. Putin’in Batı’nın bir araya gelerek Ukrayna’ya yardım edebilme ihtimaliyle ilgili yanlış hesaplar yaptığı da açık. Aynı zamanda Putin’in tehditlerinin Ukrayna’nın savaşma isteğini yok edememekle birlikte Batı’nın askeri desteğinin sınırlarını çizme konusunda etkili olduğu ortada.
NATO üyesi ülkelerin ve genel olarak Batı’nın Ukrayna’ya askeri desteğinin etkinliğinde liderlik rolü üstlenen ABD’nin bu desteğin siyasi hedeflerini tarif etmekte zorlandığı bir sürece tanıklık ettik. Bu desteğin Kırım da dahil işgal ve ilhak edilen bütün Ukrayna toprakları kurtarılana kadar devam edip etmeyeceği önemli bir soru olarak önümüzde durmaya devam ediyor. Biden yönetimi Ukrayna’ya desteği otokrasilere karşı demokrasilerin ideolojik mücadelesi üzerinden meşrulaştırmaya çalışırken birçok stratejist açısından Rusya’nın Ukrayna’da ‘kanatılarak’ ABD için daha büyük bir meydan okuma olan Çin’e verilen mesaj daha önemli.
Biden yönetimi son zamanlarda Rusya’yla Ukrayna’daki mücadeleyi ‘kurallara dayalı uluslararası sistemin’ savunması olarak tarif etse de Amerikan sistemi içinde ‘önce Amerika’ diyenlerin sesleri yükselmeye başladı. Ara seçimlerde Temsilciler Meclisi çoğunluğunu ele geçiren Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya verilen nakdi yardımları sorgulaması şaşırtıcı olmayacak. Özellikle Trumpçı siyasetçilerin Ukrayna’ya niye destek veriyoruz yönündeki soruları ve Fox gibi muhafazakâr kanalların adeta Rus taraftarı yayınları Cumhuriyetçi Parti’nin Ukrayna yardımlarını daha fazla gündeme getireceğini gösteriyor. Bütçe gücünü elinde tutan Temsilciler Meclisi’nin Biden’ın Ukrayna için ek bütçe taleplerini karşılamakta zorluk çıkarmasını bekleyebiliriz.
Kongre Biden yönetiminin işini zorlaştırmak istese de Pentagon’un askeri yardımlarına çok karışmayacağını tahmin edebiliriz. Bunun sebebi Ukrayna’ya verilen askeri yardım içerisinde yer alan birçok silah sistemi ve mühimmatın üretiminin Amerikan ekonomisine katkısı. Amerika içerisindeki savunma sanayiini dolaylı ve doğrudan destekleyen askeri dış yardımlara karşı çıkmak Amerikan ekonomisine katkıya karşı çıkması şeklinde anlaşılma riski taşıyor. Diğer bir deyişle Kongre Amerikan savunma sanayiini yaralayacak hamlelerden kaçınacaktır ancak Biden yönetiminin doğrudan Amerikan ekonomisine katkısı olmayacak yardım çabalarına taş koyabilir.
Çin’e verilen mesaj, Rusya’nın sahada geriletilmesi, Batı ittifakı içinde oluşan birlik ve Amerikan Kongresi’nde oluşan her iki partinin ortak anti-Rus siyasi tavrı Biden yönetimi için önemli kazanımlar olarak görülebilir. Ancak Kasım ayında Amerikan Genelkurmay Başkanı Milley’nin bir yandan savaşın son bulması için müzakere edilmesi gerektiği bir yandan da Ukrayna’ya sonuna kadar destek verecekleri yönündeki sözleri yönetimin Ukrayna’ya verdiği askeri destek konusundaki ikilemine işaret ediyor.
Biden yönetimi Ukrayna’ya askeri yardımı, demokrasi mücadelesinin bir parçası veya uluslararası sistem içinde meşru müdafaanın savunulması bağlamında görse de stratejik olarak savaşın Ukrayna dışına yayılmaması gibi önemli bir önceliği var. Ukrayna’ya özellikle işgalin ilk aylarında ‘sonuna kadar’ destek vereceğini söyleyen Washington’un şimdilerde savaşın büyümesinden çekindiğini ifade etmesi, bu desteğin askeri boyutunun kontrollü bir destek olmak zorunda olduğunu gösteriyor.[Yeni Şafak, 14 Aralık 2022].