Tunus, Mısır, Libya ve hatta Bahreyn'de yaşanan olayların Suudi Arabistan sokaklarındaki yansımaları, değişim taleplerinin dillendirilmesinin önündeki yasal engeller ve yaratılan korku atmosferi sebebiyle oldukça kısıtlı kalmıştır. Ülkede bugüne kadar yapılan en önemli gösteriler, yaşanan sel sonrası Cidde'de ve Şiilerin yoğun olduğu Arabistan'ın doğusundaki Katif bölgesinde yaşanmıştır. Ancak bu gösteriler de kararlı müdahale eden ve şiddet kullanmaktan kaçınmayan Suudi güvenlik güçlerince bastırılmıştır. Geçen hafta başında yapılan "Öfke Günü" çağrıları karşılıksız kalırken, cuma namazının heyecanının da eklenmeye çalışıldığı ikinci deneme de istenilen büyüklükte bir kalabalığı sokağa dökmeye yetmemiştir.
Gösteriler cılız kalsa da, genç nüfusunun yüzde 30-40'ının işsiz olduğu, 1932'den beri Suud ailesinin yönettiği ve dünya petrol rezervlerinin yüzde 20'sine sahip olan ülkede değişim, Suudi yönetiminin yüzleşmesi gereken bir ihtiyaç halindedir. Değişim taleplerinin merkezinde ise meşruti krallık yer almaktadır. Bu noktada göstericilerin büyük kısmının kralı devirmekten ziyade kralın yetkilerini parlamento eliyle paylaşmak amacında olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Muhalefetin hazırladığı ve değişim taleplerini içeren broşürlerin krala sağlık ve uzun ömür duasıyla başlaması da bu anlamda oldukça önemli. Ülkede bir kısmı yurtdışında yaşayan liberallerin, nüfusun %10-15'ini oluşturan Şiilerin ve Suud ailesinin tekelindeki din anlayışına karşı çıkan dini muhaliflerin, muhalefetin üç kanadını oluşturduğu bilinmekte. Fakat siyasi partilerin ve hareketlerin yasak olduğu, hiçbir demokratik deneyime sahip olmayan Suudi Arabistan'da muhalif grupların ortak bir vizyonunun olmaması, muhalefet hareketinin sesinin gür çıkmamasında önemli bir etken. Kabile geleneğinin etkisini koruduğu ülkede Suud ailesinin özellikle finansal metotlarla bazı kabile reislerinden biat topladığını ve şahısların bu sisteme rağmen devlete karşı çıkmasının oldukça zor olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Devletin meşruiyet fabrikası olan Yüksek Ulema Konseyi'nin gösterileri tahrim eden fetvasının da ülkede bir karşılığı olduğu da bu noktada akılda tutulmalı. Bütün bunların yanı sıra gösterilerin başlayacağı sinyalini alan Suudi Arabistan'ın isyancıları bastırmak için şiddet kullanmaktan kaçınmayacağı açıklamaları da ülkede belirgin değişiklikleri tetikleyecek kalabalıkların oluşmasının önünde çok büyük bir engel olarak durmakta. Ayrıca gösterilerin sanal ortamda Suudi istihbaratı tarafından değişim yanlılarını tespit etmek ve sindirmek için organize edildiği söylentileri de Suudi gençlerin gösterilere katılmamasında önemli bir rol oynamış gözüküyor. Dünya ekonomisinde ve özellikle Amerika'nın enerji politikalarında kapladığı yer sebebiyle Suudi Arabistan'da karışıklık çıkmasını istemeyen ülke sayısı oldukça fazla. Mısır'da akıbeti henüz belli olmayan değişim devam ederken ABD, Suudi Arabistan'ı bölgedeki "istikrar" merkezi olarak görmek istiyor. Çünkü Mısır siyaseten ABD için ne mana ifade ediyorduysa Suudi Arabistan da ekonomik olarak o manayı ifade etmekte ve özellikle petrol zengini Libya'da kaosun devam ettiği şu günlerde Suudi Arabistan'da yaşanacak bir kaos, ABD'nin müdahil olacağı bir durum. ABD'nin Libya'daki muhalifleri askerî olarak güçlendirmesi için Suudilerden yardım istemesi ve yine Libya'nın günlük 1,6 milyon varillik petrol üretiminin 700.000 varile düştüğü şu günlerde Suudilerin, yaptıkları yaklaşık 700.000 varillik artışla petrol arzını dengelemesi ülkenin ABD ve Avrupa ülkeleri için vazgeçilemeyecek bir ülke olduğunu ortaya koymakta.
Ekonomik ve askerî yönü ile silah ticareti de ABD ile Suudi Arabistan arasındaki en önemli bağlardan birisini oluşturmakta. ABD bir yandan yükselen İran karşısında Suudileri güçlendirerek bölgedeki askerî dengeler üzerinde oynamalar yapıyor diğer yandan da bölgede gelecekte yapacağı askerî müdahalelerde kullanımına hazır bir askerî güç yaratıyor. Suudilerin Bahreyn'de yaptığı askerî müdahalenin de gösterdiği gibi, Suudi ordusu ABD'nin bölgede işbirliğini sürdürmek isteyeceği en kilit askerî güçlerden birisidir. Ortadoğu'da cumhuriyetleri kasıp kavuran gösterilerin Bahreyn dışındaki monarşiler üzerindeki etkisi oldukça kısıtlı kalmaktadır. Suudi Arabistan'daki iç faktörler, ülkenin dünya enerji dengelerindeki kritik konumu ve ABD'nin bölge politikalarındaki rolü, ülkede değişim taleplerinin dışavurumunu, gösterilerin yayılmasını ve bu taleplerin özellikle Batı'dan açık destek görmesini engellemektedir. Bu şartlar altında Suudi Arabistan'ın bölgede anlamlı bir değişimin uğrayacağı son ülkelerden birisi olacağını öngörmek mümkündür.