Covid-19 salgını nedeniyle dünyanın büyük bölümünde yaşanan krizin etkilerinin ne olacağı çok konuşuluyor.
Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını, tarihin artık korona öncesi ve sonrası şeklinde tanımlanacağını ileri sürenler var.
Salgın nedeniyle yaşanan krizin dünya ekonomisine verdiği ve vereceği zararlar üzerine analizler yazılıyor ve projeksiyonlar yapılıyor. Dünya siyasetinin bu meseleden nasıl etkileneceği konusunda da birtakım öngörüler var.
Doğrusunu söylemek gerekirse, her ikisi de, yani gerek dünya ekonomisinin gerekse uluslararası politikanın geleceğine dair yapılan öngörüler, eldeki sınırlı veriler ışığında tahminlerden öteye gitmiyor.
Bu, sosyal bilimlerin doğasından kaynaklanıyor.
Doğa bilimlerinde olduğu gibi, sosyal bilimlerde kesin formüller söz konusu değil.
Ancak geçmişte yaşanan gelişmelerin sistematik analizi üzerinden geleceğe dair öngörülerde bulunabiliyorsunuz. Bu gelişmelerin yaşanma sıklığı ve birbirleri arasındaki ilişki, öngörülerinizin doğruluk derecesini belirliyor.
Bu durumda Covid-19 salgını nedeniyle yaşanan krizin dünya ekonomisini ve uluslararası siyasal sistemin yapısını nasıl etkileyeceği sorusunun cevabını ararken öncelikle dünya tarihinde yaşanan benzer salgın hastalıkların ekonomi ve siyaset üzerindeki etkisine bakmak gerekir.
Ancak dünya tarihindeki salgınların etkilerini de kendi dönemlerinin politik, ekonomik ve toplumsal şartları ile sağlık altyapısı üzerinden değerlendirmek lazım.
Yani günümüzde dünya, İspanyol Gribi (1918-20 arasında yaklaşık 50 milyon ölü), Hong Kong Gribi (1968-70 arasında yaklaşık 1 milyon ölü) ya da Rus Gribi (1977-78 arasında yaklaşık 700 bin ölü) dönemlerinden çok daha farklı politik, ekonomik, toplumsal ve teknolojik şartlara sahip olduğu için Covid-19 salgınının etkisinin daha önceki bu salgınlarla benzer olacağını söylemek de mümkün değil.
Ancak günümüzde yaşanan krizin muhtemel etkileri konusunda öngörülerde bulunabilmek için başta bu salgınlar olmak üzere, dünya tarihinde yaşanan benzer salgınların etkilerinin incelenmesi zorunludur.
Bu inceleme, bu tür sağlık problemleri karşısında toplumların, şirketlerin ve devlet yönetimlerinin nasıl reaksiyon gösterdiklerini öğrenme imkânı sunacak ve analizlerimizin daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Fakat bütün bu verileri içermesine rağmen yine de yapacağımız analizler, doğa bilimlerinin öngörüleri gibi kesin doğruluk seviyesine sahip olmayacaktır.
Doğa bilimlerinin bazı varsayımlarının bile zamanla revize edilmek zorunda kaldığı gerçeği düşünüldüğünde, sosyal bilimlerin, geçmiş tecrübeler üzerine inşa ettikleri toplumsal, ekonomik ve siyasal hayata dair teorilere dayanan öngörülerinin eksik olması doğaldır. Bu açıdan bakıldığında, bugünlerde korona krizinin dünya ekonomisini ve uluslararası siyasal sistemi nasıl etkileyeceğine dair yapılan bütün analizlerin yanılma payı olan öngörüler olduğu unutulmamalıdır.
Ancak krizin bugüne kadar dünya borsalarına vurduğu darbe, petrol fiyatlarına etkisi sonucu petrol ihraç eden ülkelerin ekonomisine verdiği zarar, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde işsizlik rekorları kırılması yönündeki etkisi gerçektir.
Krizin bu kadar kısa süre içerisinde bu kadar ağır yıkıma yol açmış olduğu gerçeği, kısa ve orta vadede dünya ekonomisine ve dolayısıyla uluslararası siyasal sisteme ciddi etkileri olacağı öngörüsünü kuvvetlendiriyor.
Ancak dünya politikasının her şeye rağmen değişmeyecek bir özelliğinin de altını çizmek mümkündür:
Güç politikası, korona öncesi dönemde olduğu gibi korona sonrası dönemde de devletlerin temel dış politik tavrı olmaya devam edecek...
[Türkiye, 8 Nisan 2020].