SETA > Yorum |
AB-Rusya Denkleminde Türkiye

AB-Rusya Denkleminde Türkiye

Putin'in Güney Akım'ın rotasını Türkiye'ye çevirmesi ve Bulgaristan'ı oyun dışı bırakması, başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin tepkisiyle karşılandı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyaretinin etki alanı, bir dalga halinde her geçen gün artarak yayılmaya devam ediyor. Bunun başlıca sebebi, Putin’in enerji konusunda Güney Akım kartını değiştirerek oyuna sürmesi.

Rus yetkililerin ve ilgililerin Türk akımı olarak tartışmaya başladıkları bu kartın, AB ülkelerinden gelen tepkiye bakılırsa yeni hamleleri de beraberinde getireceği bekleniyor. Anlaşılan o ki, enerji haritasında en büyük alana yerleşmek isteyenlerin karşılık yaptırımları artarak sürecek.

Rusya gelirlerinin önemli bir bölümünü oluşturan petrol fiyatlarının 60 doların altına düşmesi, Rusya ekonomisinde derin bir kriz oluşturdu. Haziran ayından beri yaklaşık yüzde 50 oranında düşen petrol fiyatına rağmen arzın kısılmaması politikasının merkezinde, Rusya’yı ekonomik olarak sıkıştırmak var.

Diğer yandan, Rusya’nın Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler ile yaptığı dev doğalgaz ve petrol anlaşmalarının amacı, AB ülkelerinin Rusya için tek pazar olmadığını göstermektir.

Tüm bu enerji oyununda sabit ve değişmeyen oyuncu olan Türkiye ise, bıçak sırtı dengeleri gözetmekte ve buna göre pozisyon almaktadır.

AB’NİN TEPKİSİ, ESKİ TÜRKİYE’DEN BEKLENTİ ALIŞKANLIĞIDIR

Putin’in Güney Akım’ın rotasını Türkiye’ye çevirmesi ve Bulgaristan’ı oyun dışı bırakması, başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin tepkisiyle karşılandı. Burada garip olan AB’nin Rusya’ya yönelik tepkisine Türkiye’yi de katmak istemesidir. Dahası, Türkiye’nin AB’ye üye olmak isteyen ülke konumunda bulunmasından dolayı, aldıkları her kararı Türkiye’nin desteklemesi beklentisi içine girmektedirler.

Eski Türkiye’nin alışılagelmiş refleksidir bu: AB ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda bir karar alır ve Türkiye bunu sorgusuz sualsiz kabul eder, onaylar, hatta yılmaz savunucusu olur. Türkiye’nin aleyhine ortaya çıkabilecek sonuçların hiçbir önemi yoktur. AB’nin 14 Aralık operasyonuna verdiği tepki, tam da bu Türkiye’den bekledikleri refleksin gösterilmesiyle birebir ilgilidir.

Güney Akım Projesi, Rusya ile ticaret hacminin artırılması Türkiye ekonomisi için önemlidir, tıpkı Türkiye’nin AB ülkeleriyle yıllardır sürdürdüğü ticari, ekonomik ve iş ilişkileri gibi. Biri diğerinin alternatifi olamayacağı gibi, biri için diğerini gözden çıkarmak Yeni Türkiye’nin yeni ekonomisinde uygulanabilecek bir strateji değildir.

2014 yılı itibariyle ihracatın yüzde 44’ünü gerçekleştirdiğimiz AB ülkeleri, halen Türkiye’nin en büyük ticaret partneridir. Bu büyük ortaklığın zarar görmemesi iki taraf için de hayatidir. Yani ortada ekonomik ve siyasi bir bağımlılık varsa, 90’lı yıllarda olduğu gibi bu, tek taraflı bir bağımlılık değildir.

Evet Türkiye, hala daha Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsündedir ve AB’ye üye olmak istemektedir. Ancak sırf üye olmak adına, AB’nin her türlü taleplerini kabul eden teslimiyetçi yönetim anlayışı geçmişte kalmıştır.

Değişmeyen tek şey, 50 yılı aşkın bir süredir üye olmak için bekleyen, bugün ekonomik açıdan birçok Avrupa ülkesinden iyi konumda bulunan, siyasi ve sosyal haklar bakımından da 2000’li yıllarda ciddi bir başarı gösteren Türkiye için, adil bir değerlendirmeden uzak yorumlar yapılmasıdır. Bu da Türkiye tarafından tepki ile karşılanmaktadır. Tepkinin yüksek sesle ifade edilmesinin diğer nedeni ise, Türkiye AB’ye üye olmayı hedef olarak görürken, AB’nin bu hedef için kendi çıkarlarından vazgeçmemesidir.

TÜRKİYE, RUSYA-AB ARASINDA DEĞİL, KENDİ YERİNDEDİR

Avrupa ülkeleri hem ekonomik hem de siyasi ilişkiler açısından Türkiye için ne kadar önemliyse, Rusya da aynı şekilde vazgeçilebilecek bir komşu değildir. AB, Rusya ekonomisine yönelik yaptırımlarda Türkiye’yi yanına almak istemektedir. Güney Akım projesinin Türkiye üzerinden geçmesiyle, bir anlamda Türkiye Avrupa’ya gidecek doğalgazın köprüsü olacaktır.

Yakın ve orta dönemde enerji ihtiyacının artacağı ve bu ihtiyacın büyük bir bölümünü Rusya’nın tedarik edileceği dikkate alındığında, AB-Rusya denkleminin bir şekilde çözüme kavuşturulması elzemdir.

Ancak bu denklemde Türkiye’yi iki taraf arasında bir tercihe zorlamak, kendi ekonomik ve siyasi ajandasını belirleyen Türkiye için pek gerçekçi bir yaklaşım sayılmaz. Rusya örneğinde olduğu gibi, AB ile ilişkileri belirleyecek olan Türkiye’nin ulusal çıkarları olacaktır.

Bu nedenle Türkiye’yi bir yerde konumlandırma çabasından vazgeçilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye Rusya-AB arasında değil, kendi özgül ağırlığı ile kendi yerinde bulunmaktadır.

[Yeni Şafak, 22 Aralık 2014]