Yemen’de bir yıldır süren Ali Abdullah Salih karşıtı protestoların ve şiddetli çatışmaların ardından 21 Şubat’ta devlet başkanlığı seçimleri gerçekleştirildi. Tek aday için düzenlenen seçimler ülkenin demokrasi ile tanışması anlamına gelmese de, Salih’in 33 yıllık iktidarının resmen sona ermesi açısından önem taşıyor. Bir başka deyişle seçimler yeni bir başkanın belirlenmesi değil de eski devlet başkanı Salih’ten kurtuluş anlamına geliyor.
Körfez İşbirliği Konseyi, uzun süren girişimlerin ardından Kasım ayının sonunda yetkilerini yardımcısı Abdurrabu Mansur Hadi’ye devretmesi için Salih’i ikna etmişti. İmzalanan yetki devri anlaşması çerçevesinde 21 Şubat’ta erken devlet başkanlığı seçimlerinin gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Seçimlerle birlikte, Hadi’nin bir süredir kullandığı başkanlık yetkileri meşru bir zemine oturtulmuş oldu. Seçimler Salih’in Kongre Partisi, Muhalefet Koalisyonu ve devrimci gençlik hareketi tarafından desteklenirken Kuzeyli Şii isyancı grup Hutiler ve Güneyli ayrılıkçılar tarafından boykot edildi. Bu doğrultuda Güneyde %30-40 civarında seyreden seçimlere katılım oranı Kuzeyde %40-50 civarında kaldı. Sana ve Taiz gibi merkez bölgelerde ise bu oran %60 olarak kaydedildi.
1999 ve 2006 seçimlerinin ardından üçüncü başkanlık seçimleri niteliğini taşıyan 21 Şubat seçimleri 2 yıllık geçiş süreci için düzenlendi. Abdurrabu Mansur Hadi, Salih’in liderliğini yaptığı Kongre Partisi ve Salih’e rakip Ahmar ailesinin liderliğindeki Muhalefet Koalisyonu tarafından tek aday olarak gösterildi. Salih’in yardımcısının tek aday olması, 12 milyon kayıtlı seçmenin gözünde seçimleri anlamsız kılsa da, Salih’in iktidarının sonlanması için tek çıkar yol olarak görülmesi nedeniyle seçimler hem iç siyaset hem de uluslararası toplum açısından önem kazandı.
HALKIN SEÇİMLERE BAKIŞI
Seçim kampanyasının başladığı 7 Şubat’tan itibaren devlet medyasında 21 Şubat seçimleri, ülkenin içinde bulunduğu siyasi açmazın tek çözüm yolu olarak lanse edildi. Tedavi için ABD’de bulunan Salih de yaptığı açıklamalarla Hadi’nin adaylığını destekleyerek tüm Yemenlileri oy kullanmaya çağırdı. Salih ailesinin geleneksel rakibi ve Islah partisinin lideri Ahmar ailesi de Salih devrinin kapanması için Hadi’ye verilen desteğin önemli olduğu belirterek Hadi’nin desteklenmesinin vatan borcu olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Bunun yanı sıra, 200’den fazla Zeydi ve Sünni din adamı bir araya gelerek oy kullanmanın dini bir yükümlülük olduğu yönünde açıklama yaptı. Seçimler uluslararası kamuoyunda da destek gördü. ABD başta olmak üzere batılı devletler seçimlerin Yemen’in istikrarı açısından ne denli önemli olduğunu belirten açıklamalar yaparken, UNDP ve Körfez Ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkeden başkanlık seçimleri için finansal destek sağlandı.
Seçmenler açısından bakıldığında ise seçimlerin rejime karşı mücadelede hangi aşamaya karşılık geldiği konusunda bir kafa karışıklığı yaşandığı göze çarptı. Halkın bir kısmı, Körfez Girişimi Planı doğrultusunda gerçekleştirilen tek adaylı seçimlerin rejimin devamını sağlama senaryosunun bir parçası olduğuna inanıyordu. Pek çok genç aktivist, Hadi’nin seçilmesini Tunus, Mısır ve Libya’da olduğu gibi önceki rejimlerden farklı bir sürecin başlaması olarak değil, aksine Salih rejiminin devamının sağlanması olarak değerlendirdi. Bu noktada tek başkan adayının uzun süredir Salih’in yardımcılığını sürdüren Hadi olması ve Salih’in yakınlarının halen önemli görevlerde kalmaya devam etmesinin etkisi önemliydi. Öte yandan, gerek din adamlarının açıklamaları, gerekse bir yılı aşkın süredir siyasi kaos ortamından bunalan halkın istikrar beklentisi ve Salih’i resmen devirme isteği seçimlere katılımı olumlu yönde etkiledi. Bu doğrultuda Yemen devrimci gençlik hareketi seçimlere destek verdi. Seçim günü oy kullanırken yaptığı açıklamada Nobel Ödüllü aktivist Tevekkül Kerman da 21 Şubat’ta despotizmin ve baskının sona erdiğini söyleyerek seçimin önemini ifade etti.
Diğer taraftan çatışma bölgelerinde seçimin boykot edileceği günler öncesinden açıklanmıştı. Hem Kuzeydeki Şii Hutiler hem de güneyli ayrılıkçı hareket en başından beri köklü bir değişim sunmadığı gerekçesiyle Körfez Girişimine karşı çıkmış, bu girişim doğrultusunda tek adayla yapılacak seçimleri boykot edeceklerini belirtmişti. Hadi’nin başkanlığını çözüm olarak görmeyen ayrılıkçı gruplar, taleplerinin dikkate alınacağı bir çözümden yana olduklarını ifade ederek ABD destekli planın parçası olması nedeniyle seçimlere katılmayı reddetti. Bu gruplardan Hutiler, boykot kararını açıkladıklarında seçime yönelik şiddet eylemlerine başvurmayacaklarını da garanti ettiler. Seçim gününde kuzeyde şiddet eylemleri yaşanmazken Yüksek Seçim Kurulu bölgedeki seçim merkezlerinin yarıdan fazlasının açılmadığını bildirdi. Güneyde ise seçime yönelik tepki daha büyük oldu. Seçimlere doğru bölgede gerilim artarken, ayrılıkçılar tarafından pek çok şiddet eylemi gerçekleştirildi. Seçimlerin güvenliği için hükümetin 100 binden fazla asker görevlendirmesine karşın ayrılıkçı hareket çeşitli eylemlerle bölge halkının seçimlere katılım oranını düşürmeye çalıştı.
HADİ’Yİ NASIL BİR YEMEN BEKLİYOR
27 Şubat’ta düzenlenen devir teslim töreniyle eski devlet başkanı Salih’ten resmen yetkileri devralan Hadi’yi ekonomik sorunlardan bölgesel çatışmalara pek çok sorun bekliyor. Hadi seçim öncesi yaptığı konuşmada iki yıllık eylem planını çöken ekonominin tesisi, ordunun yeniden tek çatı altında birleştirilmesi, El Kaide’nin yok edilmesi ve kurumlarda reformların yapılması olarak listelemişti. Nüfusun yarıdan fazlasının günlük 2 doların altında bir gelirle yaşadığı, tek gelir kaynağı olan petrol boru hatlarının bombalandığı ya da üretimin grevler nedeniyle durduğu Yemen’in çöken ekonomisi Hadi’yi bekleyen en önemli sorunlardan birisi olarak değerlendirilebilir. Ülkenin nakit sıkıntısını aşabilmek için hükümet son dönemde Körfez ülkelerine sık sık ziyaretler gerçekleştirmiş ve IMF’den kredi sözü almıştı. Ancak söz konusu kredinin siyasi istikrar sağlanmadan ve ekonomik reformlar uygulanmadan ülkeye aktarılması beklenmiyor.
Ordunun yeniden yapılanması ve tek merkezde toplanması, Hadi’nin karşı karşıya kaldığı bir diğer sorun olarak sayılabilir. Geçen yılın Mart ayından itibaren Salih’e karşı merkez ordudan ayrılarak marjinalleşen generalleri ve askerleri bir araya getirmek Hadi için zorlayıcı bir süreç olacak gibi görünüyor. Ayrıca orduda halen önemli görevlerde bulunan Salih ailesinin durumu Hadi’nin başkanlığında karşılaşacağı zorluklar arasında yer alıyor. Salih’in yakınları mevkilerini bırakmaya yanaşmazken, ordunun ve halkın konuya ilişkin tepkisi büyüyor. Ordunun yeniden inşası sürecinde Hadi’nin en büyük destekçisinin ise uzun süredir El Kaide’ye karşı Yemen’le işbirliği yapan ABD’nin olacağı biliniyor. Nitekim, Salih döneminde El Kaide’nin Yemen’deki varlığını sonlandırmak için rejimle işbirliğine giren ABD, Hadi’yi desteklerken siyasi kaostan en çok El Kaide’nin faydalandığının her fırsatta altını çizmiş, bu doğrultuda Hadi ile işbirliği yapacaklarını her fırsatta ifade etmişti.
Hadi’nin ekonomik güçlüklerle mücadelenin ve ordunun yeniden yapılanmasının yanı sıra yeni anayasanın yazılmasına nezaret etmesi gerekiyor. Yeni Devlet Başkanı Hadi’yi bekleyen en büyük sorun ise, iç savaşa evrilmek üzere olan bölgesel çatışmalar olarak tanımlanabilir. Kuzeyde uzun zamandır devam eden ve siyasi boşluk nedeniyle kontrol bölgelerini ve etkilerini genişleten Şii Huti isyancılar son aylarda Islah Partisinin desteklediği Selefilerle şiddetli çatışmalar yaşıyor. Güneyde ise ‘işgalci Kuzeyin’ denetiminde olmak istemeyen ayrılıkçı hareket, mevcut ortamda eylemlerini artırmış durumda. Diğer yandan El Kaide ile mücadele de Hadi’yi zora sokacak gelişmeler arasında yer alıyor. Örgütün varlığından oldukça rahatsız olan ABD’nin yönetime verdiği destek önem taşıyor. Hadi’nin, başkanlık için yapılan devir teslim töreninde El Kaide ile savaşmanın ‘ulusal ve dini bir görev’ olduğunu söylemesi bu desteğin öneminin fazlasıyla farkında olduğunu gösteriyor.
Ülkeyi bekleyen bu zorlu süreçte yeni Devlet Başkanı Hadi’nin nasıl bir performans sergileyeceği ise merak konusu. Abyan eyaletinden bir güneyli olan Abdurrabu Mansur Hadi, 1994 İç Savaşında Güneyliler Kuzeyden ayrılmaya çalışırken taraf değiştirerek Salih’in safına geçmiş, Salih de bu tarihten itibaren güneylilerin yönetimde olduğuna işaret etmek için Hadi’yi başkan yardımcılığına getirmişti. Saf değiştiren Hadi, güneyde düşmanla işbirliği yapan biri olarak görülmeye devam ediyor. Zayıf siyasi kişiliği nedeniyle çevresindeki güçlü siyasi unsurların etkisine açık olan Hadi'nin, gerek Salih’in önemli mevkileri bırakmayan yakınları, gerekse Salih sonrası döneme damgasını vurmaya hazırlanan Ahmar ailesinin etkisinde bir siyaset izlemesi muhtemel görünüyor. Bununla birlikte Hadi üzerindeki en büyük siyasi etki, El Kaide’ye karşı birlikte savaştığı müttefiki ABD ve ülkenin ekonomik bunalımdan çıkarılması için gereken finansal desteği sağlayacak Suudi Arabistan olacaktır.