Geçtiğimiz haftalarda İYİ Parti cephesinde HDP ile ilgili başlayan tartışmalar bu hafta da gündemdeki yerini korudu. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, TBMM'ye fezlekeleri gönderilen HDP'li 9 milletvekili konusunda partinin muhtemel tavrını "Biz HDP'yi problemli görüyoruz, terörün gölgesinde görüyoruz. Dolayısıyla 'Evet' diyeceğiz" şeklinde açıklamıştı. Fakat Genel Başkan Meral Akşener bir açıklama yaparak İYİ Parti'nin fezlekeleri onaylamama eğilimini ortaya koymuştu.
HDP eksenli ikinci tartışma ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Twitter'da Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ı etiketleyerek paylaştığı mesaj sonucu başladı. İYİ Parti'li yöneticiler partinin HDP ile yan yana gelmesinden rahatsızlık duyduklarını belirtirken Akşener ise hem eleştirilere hem de İmamoğlu'nun gönderisine saygı duyduğunu açıkladı.
Hem Akşener hem de İYİ Parti son süreçlerde HDP konusunda daha muğlak bir söylem üretiyor. Akşener bir hafta HDP'yi "terörle iç içe olmakla" suçlarken diğer hafta terörle iç içe olmakla suçladığı partinin terörle iş birliği suçlaması sebebiyle TBMM'ye gönderilen fezlekesine hayır diyeceklerini belirtiyor. Bu tavırda 2023 seçimlerine yönelik olarak partinin mevcut yapıdaki gücünü artırmak temel belirleyici role sahip.
Türkiye siyasetinde Şubat 2018 itibarıyla ittifak sistemine geçilmesi Türk siyasetinin yapısını da tamamen değiştirdi. Partilerin ideolojik bagajları zayıfladı, seçimlerde maksimum faydayı sağlamak temel belirleyici oldu. Bu sayede küçük çaplı partiler aktörleşebildi. Partiler arası ideolojik uyum tamamen etkisiz hale geldi. Tüm bu değişimlerden hem en çok fayda sağlayan hem de en çok zarar gören ise İYİ Parti oldu.
İYİ Parti ittifak sistemi sayesinde 2018 seçimlerinde yüzde 10 barajının çok az altında kalsa da parlamentoya girdi. Bazen milliyetçiliğe bazen de merkez sağa kayan bir siyasi çizgi benimsedi ve bu çizgiyi sürekli değiştirebildi. Tüm bunlara muhalefet ittifakı olan Millet İttifakı çatısında siyaset yapabildiği için ulaşabildi. Fakat aynı zamanda ideolojik savrulma yaşayarak partinin ana kadrosunun neredeyse tamamının partiden ayrılmasını tecrübe etti. Zira parti her ne kadar çıkarlarını maksimum seviyeye ulaştırmak ve seçmen tabanını genişletmek için keskin uçları olmayan bir söylem tercih etse de bu muğlaklık partinin kurucu ideolojisi ve tabanın beklentisiyle çoğu zaman çatıştı.
Elbette demokrasinin gereği farklı seslerin bir arada uzlaşı kültürü içerisinde yaşayabilmesidir. Fakat "Farklılıklar bir noktada sürekliliğe dönüştüğünde bir partinin elinde seçmenine vadedeceği ne kalıyor?" sorusu her siyasi partinin kendisine sorması gereken bir soru. Yalnızca ittifak düzleminde siyaset yapmak, ittifakların ortadan kalktığı ya da işlevsiz kaldığı bir durumda bir partiden geriye ne kalacağı konusunda hepimizi şüpheye düşürebilir.
2023 seçimlerine doğru gerek İYİ Parti cephesi gerekse TBMM çatısı altında faaliyet gösteren ve sayıları 12'ye ulaşan tüm partiler için bu soru önem kazanacak. Zira ittifak sistemi Türkiye'deki yaygın kanaatin aksine ideolojik uyumdan ziyade yalnızca çıkar birlikteliği ekseninde gerçekleştiğinde çok irrasyonel sonuçlar doğurabiliyor.
Brezilya'da aşırı sağcı lider Bolsonaro'nun sol-liberal çizgide siyaset yapan Sosyal Liberal Parti'den aday olması ve başkan seçilmesi, sonrasında da partiyi aşırı sağ bir çizgiye hapsetmesi, bu ittifak bittiğinde ise ortada 26 yıldır siyaset sahnesinde olan bir partiden ziyade çarpık bir yapının kalması, İYİ Parti de dahil olmak üzere tüm partilerin bu soruyu düşünürken hatırlaması gereken bir gerçek.
[Sabah, 13 Mart 2021].