Varlığı daha önce de bilinen, fakat geçtiğimiz günlerde fotoğraflarla belgelenen Suriye’deki sistematik işkence ve katliam görüntüleri ilk etapta Cenevre Konferansı II’den çıkacak kararlara tesir edip etmemesi anlamında gündem oluşturdu. Ancak Cenevre II’nin gündeminden bağımsız olarak sorulması gereken asıl soru, “İnsanlığa karşı işlenmiş suç” kapsamına giren sistematik işkence ve zulmün sorumluluğunu taşıyan belgeler karşısında Esed rejimine uluslararası hukukun gerektirdiği yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağıdır.
Bundan 20 yıl kadar önce, aynen Suriye halkının bugün yaşadıkları gibi, Boşnaklar da uluslararası aktörlerin çıkarlarına göre şekillenen uluslararası politikaların kurbanı olmuştu. Bosna Savaşı esnasında bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden insanlık dışı olaylar uluslararası toplumu yeterince hızlı ve kararlı bir müdahaleye sevk etmeyi başaramadı. Srebrenitsa katliamının yapılmasından sonra, 1995 yılında Bosna’ya uluslararası müdahale geldiğinde de kimsenin yüreğine su serpilmedi; zira yüzbinlerce insanın katledilmesinin ve milyonlarca insanın mülteci konumuna düşmesinin ardından zulmeden ve zulme maruz kalan taraflar eşit koşullarda masaya oturdular.
Bugün Suriye’de insanlığın vicdanını sarsan fotoğraflar artık hiç vakit kaybına tahammülü olmaması gereken uluslararası toplumu ivedi bir siyasi çözüm için harekete geçirebilecek mi, yoksa sadece savaş suçluların yargılanma sürecinde delil olarak mı kullanılacak? Bu soruya yanıt bulabilmek ve Suriye’deki katliamların mukadderatını öngörebilmek için BM’nin ve uluslararası toplumun geçmiş hatalarını okumak ve Bosna tecrübesini yeniden hatırlamak önemli ipuçları sunabilir.